Sevgili Babacigim, Hayırlı Cumalar,
Bu serin ve güzel günde inşallah bütün dualar karşılıklı olsun.
Bazen düşünüyorum da dünyadaki en zor sanat herhalde insan olma sanatıdır diyorum kendi kendime. Çocukken, küçükken bir büyük olsam diye hayıflanır insan. 20'li yaşlardakiler kocaman 30'undakilerden sonrakiler ise yaşlı gibi görünür gözüne. Hele bir de 40'ini geçtiyse….. Aman aman.... Büyüklerin sözü hep gercektir, kararları hep doğruymuş gibi gelir. Yanlış yapmazlar, yapmamalılar diye düşünür minik aklıyla… Bir bilseler…
İnsan olmak zor gerçekten. Hele insan ilişkileri iyice zor, içinden çıkılmaz bir hal alıyor bazen. Bir aralar sırf bu yüzden psikoloji okumaya karar vermiştim. Belki daha iyi anlayabilirim tüm insanları diye… Herkesi mutlu etmek, herkes tarafından sevilmek yada herkesin istediği gibi olmak diye birşey sözkonusu bile değil. İşte burada çelişkiler, anlaşılamamalar, sevgiler, sevgisizlikler, kırgınlıklar, beğenilmek ya da beğenilmemek korkuları devreye giriyor. Yapılan ve yapılacak en büyük hata ise insanlar tarafından beğenilmek, kabul görmek için davranışları şekillendirmek oluyor.
Başarının sırrı ise her davranışı, her hareketi Allah rızası için onun istediği şekilde yapmakta gizli. O anda takdir edilmeseniz, kabul görmesenizde bir gün haklılığınız anlaşılacaktır merak etmeyin. Nasil demisti Beduzzaman :"Amelinizde rıza-yı İlâhî olmalı.
Eğer O razı olsa, bütün dünya kusse ehemmiyeti yok. Eğer O kabul etse, bütün halk reddetse tesiri yok. O razı olduktan ve kabul ettikten sonra, isterse sizler istemek talebinde olmadığınız halde, halklara da kabul ettirir, onları da razı eder."
Bu noktada uzun yıllar önce sevgili anneciğimin başından geçen bir olay aklıma geliyor. Unutamadığı bir anısıdır. Paylaşmak isterim.
Ben iki yaşlarında olduğuma göre anneciğim de 22- 23 yaşlarında olmalı.. Babamın memuriyetteki ilk tayin yeri Zonguldak – Çatalağzı’na taşınmışız. Küçücük bir kasaba, bir ev kiralanmiş, yerleşmişiz. Annemin ilk uzaklara gidişi, aileden ayrı ilk yalnız kalışı. Önceleri, babamın müdürü olan bey ve hanımı ilgileniyor bizimle.. Fakat bir süre sonra annem hoşlanmıyor durumdan. Çünkü müdür beyin hanımı sürekli birlikte olunsun istiyor. Temizlik yapacak, yemek yapacak, misafirleri geliyor yardım edilecek hep annemi yanında istiyor. Annem bakıyor ki bu işin sonunda kendi evine ve ailesine zaman ayıramayacak, üstelik boş konuşmalarla geçen günler, anlamsız mısafirlikler de hoşuna gitmiyor, sohbet uymuyor, yavaş yavaş çekiyor kendini… Yardıma çağrıldığında işinin olduğunu, müsait olmadığını söylüyor gitmiyor .. Sonuçta birden her şey ters dönüyor. Şikayetçi olunuyor, dişlanıyor onların istedikleri gibi olmadığı için. O ise minik yuvasında mutlu eşi ve çocuğu ile…
Bir gün canhıraş çığlıklar duyuyor. Bakıyor müdür beyin evinden geliyor çığlıklar, Karşılıklı oturduklarından hemen fırlayıp koşuyor. Bir bakıyor ki müdür beyin hanımı salonun camindan atlayıp intihar etmeye kalkışmış. Hemde çocuklarının gözü önünde. Fakat kapalı olan cama kollarını vurunca cam kırılmış bilekleri kesilmiş. O acıyla atlayamamış odanın ortasında bir kan gölünün içinde ayakta duruyor. Feryad ile kollarını iki yana doğru sallıyor. O kollarını savurdukça damardan gelen kan her yere oluk oluk akıyor. En büyüğü orta okula giden en küçüğü ise 6 aylık bebek olan çocuklar donmuş kalmış, buz gibi gözlerle bakıyorlar. Komşular kapıda toplanmış kimse yanaşamıyor, kapıdan içeri giremiyor.. O ise bir taraftan " yaklaşmayın atarım kendimi" diye bağırıyor.
Annem içinden “Allahım bana yardım et, Bismillah “ diyor kanlara basa basa içeri giriyor. Bir an etrafa şöyle bir bakınıyor, bebeğin mama önlüğüne ve hanımın tülbentine gözü ilişiyor onları kapıyor birkaç saniye içinde, yumuşak bir sesle konuşarak yavaş yavaş hanıma yaklaşıyor. "Hadi uzat kollarını, anlat bana, bak çocuklar burda, hadi onlari uzmeyelim, hadi lütfen gel " diyerek hanımın ellerini tutuyor kollarını dirseklerinin üzerinden mama önlüğü ve tülbent ile iyice sıkıyor, bastırarak bağlıyor. Öyleki kan kesilsin. O arada komşular eşine de haber veriyor , çağrılan ambulans geliyor. Hastayı alıp götürüyorlar ve kalabalık dağilıyor. Annem üç çocuğu da alıp bize getiriyor, yıkayıp temizliyor, doyuruyor küçükleri uyutuyor. Büyüğü oyalıyor ders yaptırıyor. Sonunda hastaneden iyi haber geliyor, hasta kurtuluyor. Doktorların söylediğine göre kolları bağlanıp tampon yapılmasaymis Zonguldak’taki hastaneye yetişene kadar kan kaybından gidermiş .
Kadıncağız iyileşip evine dönene kadar çocuklar bizde kalıyor, müdür bey de yemeklerini bizde yiyiyor. Anneme de çok teşekkür ediyor hanımının hayatını kurtardığı için. Bir hafta on gün sonra hanım evine dönüyor. O gelene kadar evi de temizlenmis, kotu hatiralardan eser kalmamis. Anneme sarılıyor ve diyor ki: “Özür dilerim ben seni anlayamamışım. Her istediğime evet demedin diye sana darılmıştım. Oysa sen kötü gün dostu imişsin. Hani nerde iyi günümde hep yanımda olup evimden çıkmayanlar. Biri bile gelmedi hatrimi sormadı. Beni affet” ve çok iyi arkadas oluyorlar sonra….
İşte annemin bu anısı beni çok etkilemiştir. İlk olarak gösterdiği soğukkanlılık. Bilmem ben 22 – 23 yasında bu kadar kararlı ve soğukkanlı olabilir miydim.Hatta şimdi olabilir miyim?. İkincisi kendi karakterinden, kişiliğından, değerlerinden, maneviyatından, ailevi yasamindan taviz vermeden doğru bildiğin şekilde davranmanın önemini anlatır bana. Allah rızası için de iyilikten kesinlikle kaçınılmaması gerEktığını, ihtiyacı olan kim olursa olsun, gerektiğinde Allah rızası için tereddütsüz yardıma koşulması gerektiğini gösterir... Gurur, hırs, kin ve küslüklerin bizim için olmadığını anlatır.
Tüm insanların mayası iyidir aslında… Zaman, mekan, yetişme tarzları, yetiştiren insanların olumsuz davranislari, yaşadıkları olaylar, içinde bulunduklari çevre, çektikleri ızdıraplar ya da karşılaştıkları kötülükler onları etkilemiştir. Biz iyi yönleri ortaya çıkaran birer ayna olmalıyız onlar için. Bize baktıklarında hep iyilikleri görmelilier. Kötülükler ise aynanın içinden geçip arkasındaki siyahlikta kaybolurmuş gibi yokolmalılar. Unutmayalım iyilik iyilik getirir degil mi?
Nasil demis sevgili Peygamberimiz Hz.Muhammed (sav)
''Seninle ilgisini kesenden Sen ilgini Kesme.! Sana vermeyene sen ver.! Sana kötülük edeni Sen bağışla...''
Bu hadisi gunluk hayatta uygulayabilenlerden olmayi diliyorum....
Sevgi Dua ve Muhabbetle ellerinizden opuyorum..
Özden