Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Cumartesi Sohbetlerinden Notlar-16
Gönderen : Melih
Tarih : 12/31/2011 7:39:13 AM


 


Çok Sevdiğim Büyüğüm,


 


Müsaadenizle.


 


04.06.2011 Tarihli Cumartesi Toplantısından Notlar


 


(18.Kesim)


(Bir Gönül Dostu, gittiği bir yerdeki sinirli bir görevliye nazik bir yaklaşımla; işinin ağırlığını kastederek “sizi anlıyorum” demesinden sonra o kimsenin rahatladığından ve görevini daha mutlu bir şekilde yaptığından bahsediyor)


S.Tandoğan- Bir kimseyle yavrum, bir diyaloga girişeceğin zaman, evvela onunla müşterek bir şey tasarla. Müşterek bir fikir, duygu, düşünce, hatıra. Bir şey. Ama müşterek olsun. Mesela sizi anlıyorum. Size saygı duyuyorum. Sizinle hemfikirim dediğin zaman tamam. Yani bir müşterek tarafla başlamak lazım.


Bir Gönül Dostu- Efendim iltifatla başlayabilir miyiz? Mesela çok şıksınız gibi bir şey diyerek.


S.Tandoğan- Yavrum o biraz sosyetik, Nişantaşı işi (Gülümsemeler) Halk işi değil yani. Anadoluda köylü kadınlar birbirlerine, “Ay şekerim, ne kadar şıksın” demez yani. (Gülüşmeler)


Yani düşünülürse, herkesle müşterek taraflar bulunabilir. Getirin siz bana bin kişi, sırayla dizin arka arkaya ip gibi, ben o bin kişiyle ayrı ayrı, müşterek taraflar bulabilirim. Mesela ben artık yılların tecrübesiyle, bir kimsenin Fenerbahçe’li olup olmadığını anlıyorum. Bir kimseyle, böyle bir diyalog kurmaya ilk başlayacağım zaman, “Sen de Fenerbahçe’lisin değil mi?” diyorum. “Haa..” diyor. (Gülüşmeler) O zaman diyorum ki, biz öyleyse akrabayız... Bitti işte, bağ kuruldu.


 


(19.Kesim)


Bir Gönül Dostu- Efendim müsaadenizle. Şimdi o kadar güzel izah ediyorsunuz ki insanlar arası ilişkileri. Sosyal münasebetleri... Mesela diyelim ki bir akrabamız var veya arkadaşımız, komşumuz. Diyelim ki size tepeden bakıyor, sizi küçümsüyor, her şeyin iyisine kendini layık görüyor. Yani bu tür insanla ilişki sürdürülebilir mi?


S.Tandoğan- Bence sürdürülür yavrum. Ama ölçülü, mesafeli ve dengeli bir şekilde. Mesela ben hayatımda hiçkimseyle merhabayı kesmedim yavrum. Merhaba kesilmez. Ama ben herkesi de evime getirip baş köşeye oturtacak da değilim yani müsaadenle. Ama selamı sabahı kesmem. İlişkimi sürdürürüm. Merhaba, merhaba. Nasılsın, Fenerin maçları nasıl gidiyor filan.


 


(20.Kesim)


(Konu hayvanların farkedilmeyen özelliklerinden açılıyor)


Bir Gönül Dostu- Efendim bizim komşunun köpeği vardı. Komşum diyordu ki “Ben ağladığım zaman o da ağlıyor.”


S.Tandoğan- İnanırım yavrum. İnanırım. Biz hayvanları kendimize göre yorumluyoruz. Çok büüyük hata bu. Mesela hepimiz çocukluğumuzdan beri duymuşuzdur. “Aman canım bırak şu kedileri, kedi nankördür.” Münir Bey diyor ki, “Kedi nankördür demek çok günahtır” . Kedi mukaddes bir hayvandır, diyor. Kedi nankör değildir, diyor. Kedi, rızkının Allah’tan geldiğini bilir, diyor. Dikkat buyurun: Rızkının Allah’tan geldiğini bilir, diyor. Kedi, kendisini sevdirmek istediği zaman sana yaklaşır. Sen sevmek istediğin zaman sana yaklaşmaz. Yani kedi kimseye eyvallah etmez. Ama köpek öyle değil. Bir köpeğin iki kere karnını doyur, ondan sonra tekme at, tükür, küfret, köpek gene gelir sırnaşır. Çünkü köpek iki kere karnını doyurdun ya, onu senden bilir.


Bir Gönül Dostu- Ama ona da yazık değil mi Efendim?


S.Tandoğan- Yavrum biz bir şey demedik ki. Tekmelemedik, zehirlemedik. (Gülüşmeler) Kedi diyor ki benim rızkımı veren Allah’tır, eyvallah etmiyor. Sen vermezsen, Allah’ım verir benim rızkımı diyor. Ancak çok dindar, çok mûtekit insanlardaki aşk halindeki inançla söyleyecekleri sözü, kedi, fiilen söylüyor. Mesela rahmetli Rânâ anlatmıştı. Bir gün onlara misafir gelecekmiş, karşı taraftan, Rânâ çocuk daha. O zaman karşı taraftan misafir gelince birkaç gün kalınırmış. Adet öyleymiş. Yemekler yapılırmış, yataklar hazırlanırmış filan. Büyükannesi hamur yapıyormuş. Artık herhalde börek yapacak, açma börek. Bir kedileri varmış. Simsiyah bir kedi. Gelmiş, şöyle kuyruğunu kaldırmış, büyük hanıma sürtünmüş. Yani o anda kedi sevilmek istiyor, okşanmak istiyor. O da misafir gelecek diye telaşlı, heyecanlı; “Hadi git pis Arap” demiş. Kedi çıkıp gitmiş, bir daha girmemiş içeriye. Ev halkını özlediği zaman karşı komşunun damına çıkarmış, oradan böyle bakarmış. Bunlar ellerinde et, ciğer, yalvarırlarmış. Haydi Arap gel, haydi bizi affet, biz kabalık yaptık. Hayır. Bir daha gelmemiş. Çok kırılmış. Söylediği söz de bu: “Haydi git pis Arap.”


Hayvan deyip geçiyoruz ama, o hayvanların da öyle bir iç dünyası var ki. Onun için bence bir hayvanı kırmanın, incitmenin, üzmenin cezası da ahirette sorulur insandan yavrum. Hayvan deyip geçmeyelim. Çünkü hayatta hayvandan daha aşağı insanlar var. Kur’an’da onlara “Belhüm Adal” deniliyor. Hayvandan daha aşağı demek.


...

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]