Rivayete göre bir padişah, rüyasında bütün dişlerinin döküldüğünü görür. Sabah padişahın rüyasını yorumlayan tabirci, dökülen dişleri akrabalarının ölümü olarak yorumlayınca padişah, adamı cezalandırıp saraydan sürer. Padişah bu rüyayı bir başka tabirciye sorar. Tabirci, bu rüyanın saadet habercisi olduğunu, padişahın bütün akrabalarından daha uzun yaşayacağını söyler. Bu yoruma çok sevinen padişah adama birbirinden kıymetli hediyeler verir.
Sözün ifade tarzının önemine dikkat çeken bu hikâye, Güvâhi'nin Pendnâme'sinde anlatılır. Güvâhi, hikâyenin sonunda şu yorumu yapar: "Bir rüya için iki yorumcu... Biri dayak yedi, diğeri hediyeleri hak etti. Aslında rüyanın iki yorumu da doğruydu; fakat söyleyişler farklıydı..."
Yine bir gün son Osmanlı padişahlarından sultan Abdülmecid Han, gözlüğü başının üstünde olduğundan bihaber, fellik fellik gözlüğünü aramakta ve tabi vezirinden aşçısına kadar tüm saray da aramaktadır. Gözlüğün padişahın başında olduğunu herkes görmekte fakat kimse bir şey diyememektedir. Kolay mı! "Aradığınız gözlük başınızda demek" koca Osmanlı sultanını unutkanlıkla itham etmek, yaşlandığını ima eden sözler sarfetmek. Neyse ki vezirlerinden biri incelik dolu bir sözle meseleyi çözer:
"Efendim, biz sizin yeni gözlüklerini ararken, siz başınızdaki eski gözlüklerinizle biraz idare etseniz..." Padişah bilmezmi ki gözlüğün eskisi yenisi yok, olan sadece tek gözlük. Vezirin inceliğini ve nezaketini mükafatlandırmıştır elbette...
Yunus’un söylediği gibi;
Söz ola kese savaşı
Söz ola kestire başı
Söz ola ağulu aşı
Balıla yağ ede bir söz,
Herkes konuşur ama, zehirli aşı, bal ile yağ edebilecek şekilde söz söyleyebilmek bir sanattır.
Saygı ve sevgilerimle
Öğrenci