.
Hayırlı cumalar Sevgili Babacigim,
Bu guzel piril piril ve maneviyati yuksek gunde sizlerle bir yazimi paylasayim istedim;
Rabbime emanet olun, her zaman dualarimdasiniz.
****************
Sizin hiç canınızın sıkıldığı olur mu? Yani bir şeylere kızdığınız için demiyorum, Boş kaldığınız yapacak bir şey bulamadığınız için. Bu etrafta en sık rastladığım o en çok işittiğim şikayet tarzı. ‘Canım sıkılıyor zamanımı nasıl değerlendireceğimi bilemiyorum. ‘ Birkaç yıl öncesi bütün yaz tatilde çocuklar ile bunun mücadelesini verirdik. Her an onları oyalayacak birşeyler keşfetmek zorunda kalıyorduk. Sanki televizyon ve bilgisayar olmadımı yapacak başka hiçbir şey kalmıyor dünyada... Tatil boyu onları kitap okumaya teşvik etmek, yeni oyunlar, yarışmalar bulmak , günlük hayatı paylaşmayı öğretip sevdirmek için uğraşıp dururduk.
Hatırlarım, kendi çocukluğumda, yaklaşık aynı yaşlarda iken nedendir bilinmez bizim canımız hiç sıkılmazdı. Saatlerce yeni oyunlar kurar oynardık. Hem de hiç doğru dürüst oyuncağımız yok iken. Hayal gücümüz öylesine genişti ki gereken oyuncakları bile uydurur kendimiz yapardık. Gezmeye gittiğimizde ben gittiğimiz evi şöyle bir araştırır, kendime okuyacak kitaplar arardım. Ne bulursam toparlar, bir kanepeye uzanır kitapların içinde kaybolurdum. Hiçbir şey bulamazsam eski yeni gazeteleri toplar onları baştan sona okurdum. Daha sonraları yağlıboya takımımı yanımda gezdirir olmuştum. Bir torbanın içinde yağlıboylarım, minik bir tuval, etrafı batırmamak için örtü, fırçalarım ve ben.... Hiç ayrılmazdık. Gördüğüm her şeyin, her yerin resmini yapmaya çalışırdım. Anlatan yok, gösterip öğreten yok, yaptığıma değer verip teşvik eden yok.... Ama engelleyen de yok.....Çocuk oyalanıyor diye düşünüyorlar herhalde. Evde haşlanmış yumurtanın kabuklarını bütün çıkarıp kuklalar yaptığımı ve kukla tiyatrosu kurarak çocuklara oynattığımı da hatırlıyorum. Hatta masanın altına gerdiğim çarşafta Karagöz Hacivat oynattığımı da ..... İşte yıllar önce tatillerde, bunların hepsini mecburen hatırlayıp, hayal gücümü de zorlayarak çocuklar için seyyar yaz okulu gibi çalıştım sayılır. Yine de onlarda o heyecanı ve memnuniyeti, tatmini görebilmek çok kolay olmadığını söyleyebilirim. Ama ne olursa olsun bıkmadan usanmadan denemek gerek. Eminim ki vazgeçip peşini bıraktığımız an ya televiziyon denen kutunun ya da bilgisayarın başına geçecekler. ....... Günümüzde, onların dünyasında, arkadaşlarının, bulundukları ortamların ortak paydası bunlar çünkü.... Duyuyorlar, görmek istiyorlar. O zaman tamamen yasaklayıp atılamıyor, ama sabırla yönlendirilebiliyor, azaltılıp alternatifler yaratılabiliyor.... Onlara kendilerini denetlemek de öğretilebiliyor ...
Hadi onlar çocuk, ya büyükler? Etrafta bildiğim pek çok insan da şikayetçi şu can sıkıntısı illetinden... Hatır soruyorsunuz: ’Nasılsın ‘ diye ... ‘İşte öyle, napalım dünya işi yuvarlanıp gidiyoruz’ .... İşte !!!! Buldum .... Sorun burda demek ki..! ‘ Dünya işi ‘ Sanki bu dünyada pekçoğu da gereksiz koşuşturmaca olmasa hayat da yok !!!! Yapacak iş de yok !!!!
Amaç ne ? Hayatımızı sürdürebilecek parayı kazanmak mı sadece? Yoksa daha daha fazlasını mı? Neyin telasesinde neyin stresindeyiz? Her şeyi istediğimiz yola sokmaya çalışmanın, ipleri ellerimizden bırakmamanın, her şeyi kontrol altında tutmanın mı? İnsanları , olayları yönlendirmeye çalışmanın mı? Eğer böyle ise ızdıraplar içinde, sonu olmayan bir koşturmaca bu ..... Sonrada hep bu işler(!)den artakalan zamanda yerinde duramayan , yapacak birşey arayan ama bulamayan, çıkmazda olan o mutsuz insan.......
Yıllar önceydi. Kızlar çok çok küçük; on yıllık iş hayatıma nokta koyup eve kapanmışım onlarla birlikte. Hayata başka açıdan bakmayı yeni yeni öğreniyorum. Telefon çaldı bir gün, rahmetli kardeşim; ‘Nasılsın ablacım, napiyorsun ‘diyor. ‘İyi’ diyorum. ‘Kızlara bakıyorum. Yemek yapıyom. Temizlik falan’ .... ‘Onu sormuyorum ‘diyor. ‘Yaptığın bir şey varmı? Kendine faydalı , zamanını değerlendirecek?’ . Gülüyorum ‘ Zaman mı? ben uyumaya zaman bulamıyorum!’ O da gülüyor ‘Öyle deme, gün gelir bu boşta geçen zamana pişman olursun. Aman biraz organize ol, her şeyi sıraya koy , iş yaparken bile aynı anda kendin için verimli bişey yapabilirsin ‘diyor.
İşte O an bir şey dank (!) ediyor..... Faydalı birşey yapmak.... Organize olmak.... Kendine acımamak... Rutinlerden kurtarıp kendini, her an , her an dolu dolu yaşamak....
İşte o günden sonra şu ‘Dünya işi yuvarlanıp gidiyoruz ‘ sözü batmaya başladı bana. Bizim bu dünyaya geliş amacımız bu mu? Elimizde günlük rutin bir iş varsa da kulağımız boşta değil mi? Dinleyebiliriz. Tv ye ayıracağımız zamanda okuyabiliriz... Hadi gelin bir beyin jimnastiği yapıp daha başka şeyler bulmaya çalışalım , eminim birkaç dakikada hepimiz kendi dünyamıza uygun pekçok şey bulabiliriz faydalı ve aktif zaman değerlendirmek için.
Ama en önemlisi, ama en önemlisi düşüncelerimiz. Onlara zincir vuran yok ya! İşte düşüncelerde hep birlikte olursak Yüce Rabbimizle ne can sıkıntısı kalıyor, ne de gönül darlığı. Her yapılan en ufacık iş ibadet hükmünde o zaman. Yemek mi pişiriyorsunuz lezzetine doyum olmuyor, ev mi temizliyorsunuz, temizlik imandan oluyor... Dışarda mı çalışıyorsunuz, kazandığınız nafakanın bereketi artıyor. Kısaca hayatınız bu dünyada da cennet oluyor. O’nun rızası için ailenizi geçindirmek için çalışıyorsunuz, çocuk bakiyorsunuz, hasta ziyaret ediyorsunuz, ana babanıza hizmet ediyorsunuz, evinizi temizliyorsunuz, alışveriş yapıyorsunuz, kitap okuyorsunuz, bir şeyler yazıyorsunuz, ticaret yapıyorsunuz, çocukları eğitiyorsunuz ve... bu arada hepsini O nun rızası için yaptığınızı niyetinize almışsınız ve de verdiği nimetlere şükür içersindesiniz. Boş dediğiniz zaman ise hiç kalmıyor. Stres ve telaşeye veda ediyorsunuz çünkü her an Rabbinizlesiniz ve O’nun her an herşeyi yeniden yarattığının bilincindesiniz.
Zaten bu dünyada boşluk yok. Siz onu güzelliklerle doldurmazsanız o nelerle doluveriyor farkında mıyız.? ..
Gelin bu güzel ve maneviyat dolu Cuma gününde yine Rabbimin esmaları ile dua edelim.
Ya Baki!
Ne zaman lezzet alsam tükenince elem çekerim
Lezzetleri daim eyleyen sensin
Ne zaman kavuşsam ardından ayrılığı beklerim
Kavuşmaları sahici eyleyen sensin
Ne kadar çok sevdam varsa o kadar çok veda beşlerim
Kalbime ebedi sevdalar düşüren sensin
Ömrüm kısa elim yetişmiyor kalbim kandır
Baki olan ancak sensin Beka bahşet imanıma
Ya Hakk!
Ancak sana yönelmek kuluna haktır
Kıblenden saptırma beni
Ancak sana edilen dualar kuluna haktır
Mahrum bırakma beni
Ancak senden dilemek kuluna haktır
Sahipsiz bırakma beni
Ancak sana dayanmak kuluna haktır
Çaresiz bırakma beni
Ancak sana varan yollar kuluna haktır
Yoldan çıkartma beni
Her şeyden çok seni sevmek kuluna haktır
Yetim bırakma beni
Bela hakkımdaki hükmüne, haktır
Ya Rabbi hak ettiğimle değil lütfunla ağırla beni
Muhabbetle..
Ozden Gulen
Admin Officer
MTM-ME (L.L.C)
P.O.Box 283538 Dubai, United Arab Emirates
Tel: +971 4 327 1882 Fax: +971 4 327 1883
Mob: +971 50 3669302