Saygıdeğer Hocam;
Allah'ın selamı, rahmeti ve bereketi sizin, gönül dostlarımın ve tüm inananların üzerine olsun, Efendim. Sitemizi her gün en az üç dört kez ziyaret ediyor, gönderilenlerden çok istifade ediyor ve sizlerle bir nebze de olsa özlem gideriyorum. Hayatım, iş , ev ve geçen yıl satın aldığımız bahçe arasında koşuşturmayla geçiyor. Anlayacağınız, hafta içi mühendis, cumartesi çiftçi ve pazar günleride ev hanımıyım. Ama, şükürler olsun yedi gün yirmidört saat öyle güzeller güzeli bir Rahmanın kuluyum ve de gönül sohbetleri medresesinin talebesiyim ki, bu kulluk zevki ile talebelik heyecanı her şeyden daha güzel. Yunus Emremiz, dergahta ki sohbette bulunamasa da , o dergaha odun taşıyarak hizmet edermiş ya, ben de o misal bedenen katılamadığım gönül sohbetleri dergahına bir kaç sözle katılabilmeyi diledim. Tüm sarfettiğim sözler, Yunus'un getirdiği bir odunun değerinde olmasa bile, affınıza sığınarak yazmak istedim,Efendim.
Geçen yazım için “Bizi bir masal , rüya alemine götürdünüz.” demişsiniz ya, bu sözünüz de beni beş ya da altılı yaşlarda gördüğüm bir rüyaya götürdü. Rüyamda , bulutların üstünde bir sarayda Rabbimle yaşadığımı görmüştüm. Orada ne annem vardı, ne babam, ne de kardeşlerim. Yalnız Rabbim. O kadar mutlu ve huzurluydum ki. Dilediğim herşey gerçek oluyordu ama beni mutlu kılan ne sarayda yaşamak, ne de dileklerimin olmasıydı. Rabbimle başbaşa olmanın zevki, onun verdiği huşu ve huzur her zevkin üstündeydi. Bu rüyayı o kadar sevmiştim ki, gündüzleri de gözlerimi kapatıp, tekrar bunun hayalini kurardım. Yıllar geçti, artık 40 yaşına geldim. Ama, o günden bu yana değişmeyen tek şey, Allah'la beraber olmanın tarifi imkansız bir huzur ve hiçbir dünyevi zevkle kıyaslanamayacak bir zevk oluşu. Ondandır ki, bir Allah dostu " Eğer padişahların bizim hissetiğimiz bu zevkten haberleri olsa, bunu ele geçirebilmek için bizim boynumuzu vururlardı." demiş.Tabii ki, tezkiye olmamış bir nefisle, her daim Allah'la beraber olduğumuz şuuruyla yaşayamıyoruz. Ama, bir anlık idrakten bile gelen zevk tarifsiz. Sadece nimet halindeyken değil, bela ve musibet halinde de Allah'la beraber olanın mahzun olmayacağı muhakkaktır.Bu gerçeği bana yaşatan Rabbime hakiki şükürden acizim. İnsan başına gelen bir musibette, kendini SABIR esmasıyla kuşatan Rabbini tüm hücrelerinde hissedince, gönlünde bayram yelleri eser. Bu haline kendi dahi hayret eder. Allahım ölesiye ızdırap veren bu hale rağmen, hissettiğim bu hoşluk ve iç huzuru da nedir? Der kendi kendine. O’nun bu haline Yüce Allah Bakara suresinden cevap verir.”İnnallahe meassabiriyn” Allah sabredenlerle beraberdir. İşte , duyulan o huzur sabır esnasında Allah ile beraberliğin delilidir. Kim ki dünyada cenneti yaşamak isterse, her anını Allah ile beraber olduğu şuuruyla yaşasın...Kim de Cehennemi görmek dilerse, nefsinin kulu olarak yaşasın. Ey özgürüm diyen zavallı insan!! Nefsinin esiriyken hangi özgürlükten bahsedersin??
Ey güzeller Güzeli Her şeye Kadir olan RAHMAN; ne olur bizi bir an dahi olsa nefsimiz eline bırakma! Ne cenneti arzuladığımdan, ne de cehenneminden korktuğumdan söylemiyorum bu sözleri. Diler cehenneminde yakarsın, dilersen cennetine koyarsın. Bir tek korkum var ki, senden mahrum olmak! Bizi Senden, nurlu yolundan, ahirde cemalini görecek olanlardan ayırma!(Amin)
Bu cumartesi yine bahçedeydim. Gönlüm sizlerle. Feyizli Sohbetlerinizinden uzağım ama gönül kanalım hep o sohbetlere ayarlı. Ama, gönlümde ilahi Aşkı uyandıran, beni için için eriten o eşsiz nazarınızdan uzağım, bu beni gerçekten müteessir ediyor,Hocam. Rabbim olmadığın yeri göster ki cehennemini görmüş olayım diyen, Arap şair gibi kendimi teselli ediyor ve Her an Rabbimleyim düşüncesiyle, Besmeleyle işe koyuluyorum. Doğa mahşerini yaşıyor, kurumuş birer odun parçası gibi görünen ağaç dallarına "Hayy"esmasıyla bir hayat geliyor sanki. Her yerde bir Ayeti , her baktığım şeyde bir esmasıyla Rabbimin vechini görüyorum adeta. Kur'an da "Bu çürümüş kemikleri kim diriltecek?” diye sorarak, yeniden dirilişi inkar eden kafirlere, her bahar Rabbim cevap veriyor. Kurumuş, odun parçası haline gelmiş ağaçlardan yemyeşil filizler fışkırıyor, pembe , beyaz çiçeklerle nazlı gelinler gibi süzülüyorlar esen rüzgarla. Rabbim her an öldürüp, diriltmede. Ama ne yazık ! Görecek göz, idrak edecek akıl lazım...
Küçük poşetlere diktiğim tohumların yeşerdiğini görünce, çocuklar gibi seviniyorum. "Allah diriden ölüyü, ölüden de diriyi çıkartır” Ayetini hatırlıyorum. Küçücük bir tohumda koca bir ağaç gizli. Diyecek tek şey, Subhanallah!!! Allahım, hafsalaların alamayacağı kadar büyüksün! Sonra , öğle yemeği için fındık turpların yanına gidiyorum. Bakıyorum bazılarının yemyeşil entarisi adeta yerlere değiyor, bazılarınınki ise kısa ve bir kaç yapraktan ibaret. Elim gösterişli olana gidiyor, çekip çıkarıyorum ki, zavallı da dişe dokunur bir şey yok. Sonra mütevazi olana uzanıyorum ki, kocaman kırmızı bir top. Gülümsüyorum kendi kendime, küçücük turp bile bana irfan dersi veriyor diye. Zahirini süslemiş, ehli dünyaya yaranmaya çalışanın, batını da böyle güdük kalıyor işte... Batınını besleyen ise, dıştan çok gösterişli durmuyor belki ama o maneviyatıyla nice insanları ruhen doyuran bir nimet oluyor adeta. Sonra da Münir Derman Hocamın söylediği söz geliyor aklıma," Bir kişinin içi dışından değerliyse, O'na Veli derler, dışı içinden değerliyse O'na Cahil derler, içi ve dışı da aynı değerde ise O'na da Alim derler."
Zahirin süsleyip,Batının hakir eyleme
Taştan yüreğe semadan rahmet bekleme
Haddini bil MUKARREB, eğri söz söyleme
CANAN ile arana bir perde daha ekleme
Sonra güllerimin yanına gidiyorum. Biraz ilgilenmeyince etrafını otlar, ısırganlar, dikenler sarmış. Elime çapayı alıp, vurdukça vuruyorum o istenmeyen otların üzerine. Keşke diyorum bu hale gelmezden evvel ara ara çapalasaydım da, bu kadar yorulmasaydım. Hem de bu kadar otun içinde , bu güzel güle eza etmeseydim. Gül de halinden memnun, gönül kulağıma bir ders fısıldıyor, diyor ki "Sen de, gönül bahçende yetiştirdiğin hikmet güllerini bencileyin olmasın diye, sık sık TEVBE çapasıyla , kin, hased, kibir tohumları yeşermeden çapala ve Allah için dökeceğin göz yaşlarınla sula... Göreceksin ki, orada ne güzel bir bahçe olacak. Kokusu, nice diyarlara ulaşacak hikmet güllerinin. Ama, bana yaptığın gibi , o gülleri ihmal edersen, gönül bahçen benden de beter viraneye döner de haberin olmaz."
Efendim, satırlarıma burada ara verirken, size ve tüm gönül dostlarıma sevgi, saygı ve hürmetin en içten gelenini sunuyor, nurlu ellerinizden hasretle öpüyorum. Yüce Rabbim, size sağlıklı ve huzurlu ömürler nasip etsin, inşallah.
Allah’a emanet olunuz.
Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :
“Sahi siz mi geldiniz, saksılarım ışıdı” İlhan Berk Yazan "Mukarreb"
Cvp: “Sahi siz mi geldiniz, saksılarım ışıdı” İlhan Berk Yazan Sabri Tandoğan