Efendim, bazen aklima geliyor acaba boyle her an size gelen yazilari okumak herkesi ayri ayri cevaplamak, okumak durmadan okumak, dusunmek , yazmak bunlardan yoruldugunuz oluyor mu diye.. Ama gorusmelerimizden birinde boyle dolu dolu yasamnin sizi nasil mutlu ettigini soylemistiniz onu hatirliyorum, rahatliyorum.
Dusunuyorum da gunumuzde ununu elemis elegini duvara asmis, yasi kemale ermis, artik pek yapacak bir seyi olmadigini dusunerek zamanini doldurmaya calisan oyle cok insan var ki ertafimizda. Bakiyoruz, kimileri kahvehanelerde muhabbetle(!) zaman geciriyor, kimileri muhhabbet bile edemeden zamani israf ediyor, evde oturan kalkan, uyuyan, Tv basinda saatler harcayan milyonlarca insan, hanimlar ev islerinin ardindan kimseye faydasi olmayan toplantilara, konu komsu gezmelerine daha da yonelmis, kendinden gayrisinin yaptiklari ile mesgul, beyler ise lafla dunyalari kurtarmakta….
Aklima rahmetli Hakki dedem geliyor. Emekli olduktan sonra , ikramiyesi ile satinaldigi , Uludag’in yamaclarindaki kucuk bahceyi hatirliyorum. Etrafindakiler “Bosver , ne yapacaksin bu yastan sonra tarlayi, bahceyi” dedilersede dinlememis, tek tuk meyve agaci ve kuru topragi ile bahceyi satinalmisti. Bir iki sene sonra gorenler gozlerine inanamamisti. Ozenle asilayip baktigi birkac meyve agacina duzinelerle yenisini eklemis, o topragi oyle islemisti ki tadina doyulmaz patatesler, altin sarisi misir basaklari , mis kokulu hormonsuz cilekler, lezzetine doyulmaz armutlar , elmalar, erikler… Her sabah , namazdan sonra sepetini alir yokus yukari yuruyerek epeyce tepelerde yer alan bahcesinin yolunu tutardi. Aksama kadar calisir , cabalar, kuru bir agacin dallari arasina yaptigi agac evindeki sekide dinlenir, namazini kilar, dallarina astigi pilli radyosundan turkuler dinler, calistikca, temiz uludag havasini icine cektikce dinclesir, genclesirdi adeta… ikindiden sonra topladigi yemisleri, misirlari sepetine doldurur donus yolunu tutardi yuruyerek. Yol uzerindeki evlerdekilerle tanis olmustu. Yola cikar sorarlardi Hakki amca bu aksam ne var sepetinde diye. Cocuklar icin mutlaka yemisler olurdu avuclarina koyacak. Bazen eve gelene kadar bitmis olurdu sepettekiler. Eger eve , bizlere ayirdiysa birseyler diye dort gozle beklerdik yolunu… Bir gun bizi de almisti yanina giderken. Kendimi Heidi nin Alp daglarinda gibi hissetmistim. Gun boyu kosup oynamis, dallarindan meyveler toplamistik. Hele cilekler aman o ne lezzet… Sonra yaktigi atesi kozleyerek bize misir pisirmisti, kulune de patates gommustu. Hayatimda hic o kadar guzel patates ve misir yememistim… Biz yorgun argin yanaklarimiz al al eve donerken , o yine yolda herkesle selamlasip sepetindekileri tasiyordu omuzlari dimdik…. Yillarca surdu bu , dedemin bahcesinin unu yayildikca yayildi.. O mutlu ve dincti hep. Toprakla ugrastigindanmidir nedir hic hastalik bilmedi…. Bir gun babamlar konusurken duyduk, dedemin romatizmalari varmis, yasi da cok ilerlemis, artik bahceye bakmasi cok zormus diye…Yardim edecek kimse yoktu . Satilacakti bahce… Cok uzuldum derinden… Ama gunu gelmisti… Satildi bahce… Dedem bu kez Hacca gitti aldigi parasi ile… Yine oyle dimdik… Geldikten sonra yine bayirdaki evlerine hic dinlenmeden cikar, gunde bes vakit epey uzaktaki camisine gider, alisverisini yapar yuklenir eve gelirdi. Eli her zamanki gibi bol, dolaplari , kileri dolu idi. Bayilirdi misafir gelsin, yenilsin , icilsin, sohbet edilsin. Ama onun odasinda. …. Oturma odasina gectimi herkes gitmek istemezdi oraya.. Orda televizyon var, herkes aptal aptal ona bakiyor sohbet olmuyor, sohbet etmek isteyen benim odama gelir derdi…. Bundan tam on yil once 1997 nin ilk gunu ogleden sonra halsiz hissetmis kendini, aksam babamlar gitmis hatrini sormaya , onlarin yaninda geceyarisina dogru hakka yuruyuvermis Hakki dedem… o kadar kolayca, basucunda her gun cuz cuz okudugu Kur’an- i , penceresinin icinde her saat basi haberlerini, turkulerini dinledigi pilli radyosu ve basinda butun evlatlariyla… Ertesi gun cami arkadaslari sasivermis bu ise… Daha dun sapasaglamdi diye…
Hakki Dedem omur boyu calisti hic gocunmadi, zorlu bir hayatti onunkisi…Uc kez tarlasini, evini , esyasini birakip gocmustu. Hayata sifirdan baslamisti hep . Hic sikayet etmez, hep sukrederdi. Babannem simdi 93 unde hicbirsey hatirlamiyor, cocuklarini bile tanimiyor artik, gozleri gormuyor… Ama gecen yazin sordum bir ara senin beyin nerde diye.. Daldi gitti bir an uzaklara….. Benim efendi cok iyidir cok caliskandir, herkesin isine kosar yardim eder, herkes bilir onu, cok caliskandir, cok iyidir , cooook dedi. Sesi sevgi doluydu. Sonra durdu bir an. O rahmetli oldu 8- 10 yil once dedi. Hayret ettik. Efendisinin hatirasi tazeydi unutulmamisti hic…
Iste boyle simdi daha gencliginde yasamindan bezmis, hep sikayetle, hep soylenmeyle, hep itirazla, isyanla, yuzu asik, sevgisiz hayatini heba edenlere bakiyorum da aciyorum sadece… Rahmetli Hakki Dedemi, Buyukbabami, Annanemi onlarin dolu dolu yasadiklari omurleri, 29 yasinda Hakka yururken ardinda belki de 90 yila sigabilecek bir yasami birakan kardesimi dusunuyorum…
Kaybedecek bosa harcayacak saniyemiz yok diyorum. Sevgiyle gulerek bakiyorum hayata ve dort elle sariliyorum Rabbimin verdigi yasama…
Ellerinizden saygi ve hurmet ile opuyorum. Rabbime emanet olun.
Ozden CICEK
Creative & Decorative Painting
Dubai
www.ozdencicek.com
Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :
Sevmek devam eden en güzel huyum Yazan Özden Çiçek
Cvp: Sevmek devam eden en güzel huyum Yazan Sabri Tandoğan