İYİLİĞİ DÜŞÜNMENİN SEVABI
Geçmiş peygamberlerden biri zamanında ortaya çıkan şiddetli bir kıtlık, insanları kasıp kavuruyordu. O kadar ki, bir lokma ekmek bulmak, bir kese altın bulmaktan daha sevindirici oluyordu. İnsanların çektiği açlık, merhamet sahibi kimselerin yüreklerini parçalıyordu. Böyle bir ortamda yoksul bir derviş, çölde yaptığı bir yolculuk sırasında dağ gibi bir kum yığınına rastladı. Kum yığınının önünde durup içinden; "Ey Rabbim, ne olurdu şu yığın kumdan oluşacağına, undan olsaydı da,ben onu büyük bir zevk ve cömertlikle aç insanlara dağıtsaydım." diye geçirdi. Bunu o kadar samimi düşünmüştü ki,zamanın peygamberine Allahu Teâlâ şöyle vahyetti: "Falan dervişe haber ver ki, onun halisane niyeti, gördüğü kum yığınını benim rızam için açlara dağıtmış gibi kendisine sevap yazmama vesile olmuştur."
Resulullah Efendimiz bir hadis-i şerifte şöyle buyurmaktadır: "Bir kimse bir iyilik yapmaya niyetlenir de yapamazsa, Allah kendi katında o kimse için tam bir iyilik sevabı yazar. Eğer hem niyetlenir, hem de o iyiliği yaparsa on iyilik sevabı yazar ve bu sevabı yedi yüze ve daha fazlasına kadar çıkarır.Ve eğer fenalık yapmaya niyetlenir de sonra vazgeçerse, Allah onun için tam bir iyilik sevabı yazar. Eğer kötülüğe hem niyetlenir, hem de onu yaparsa, Allah o kimse için bir günah yazar."
İyiliği düşünmek toprağa atılan tohum gibidir. Her şey düşünmekle ve istemekle başlar. Gün gelir, o tohumlar filizlenir, bir fidan, bir ağaç olur. Yüce Allah, kullarını affetmek için adeta bahane arıyor. Biz kendimize şunu soralım: Biz kendimizi affettirmek için ruhumuza hangi tohumları atıyoruz?
Saygı ve sevgilerimle
Öğrenci