Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Sayın Çiğdem Seçkin Gürel Hanım'dan aldığımız sunum
Gönderen : Çiğdem Seçkin Gürel
Tarih : 4/19/2012 1:55:35 PM


 



Çok Kıymetli Büyüğüm, Sevgili Dostlar,


Hepinizi çok iyi olmanız dileğiyle selamlıyor, hayırlı günler diliyor ve Sayın Büyüğümüzün bir TV sohbetinden notları paylaşıyorum.


 


Saygı ve sevgilerle…


 


 


 


Çiğdem Seçkin Gürel


 


 


SAYIN BÜYÜĞÜMÜZ SABRİ TANDOĞAN’IN GÖNÜL SOHBETLERİNDEN NOTLAR - 50


KONU: HAYATI GÜZEL YAŞAMAK                                                        


22 Temmuz 2000 Cumartesi


Sabri Tandoğan


“Toplum ne yaparsa ben de öyle yaparım” diyen insanlar vardır. Bazı kimseler de “Hayat sana uymazsa sen hayata uy” derler. Bu gibi yaklaşımlar doğru değildir, uydurmadır. Bir fıkra dinlemiştim: Yayılmakta olan bir ineğe bir gazeteci yaklaşarak soruyor: “Sayın inek, toplumun bireyler üzerindeki baskısı hakkında ne düşünüyorsunuz?” O da diyor ki “Bu sorunuza cevap verebilmem için önce arkadaşlarla konuşmam lazım...” Biz, varoluşumuzun bilincindeysek kendi değer yargılarımızı oluşturmalıyız. “Ben öyle düşünmüyorum, benim kanaatim bu” diyebilmeliyiz. Biz toplumun kölesi miyiz yoksa bireyi mi? Toplumda insan haysiyetine uygun şekilde yaşamak gerek. İnsanlar doğru yoldan ayrılmışsa biz de mi ayrılalım? İslam’ın emri ortada: “Önce inandım de sonra dosdoğru ol.” (Hud Suresi). Bu Ayet üzerine Resullullah (SAV) Efendimizin saçlarına bir gecede aklar düşer ve Buyururlar ki “Hud suresi beni kocalttı.” Yaşayacaksak böyle yaşamalıyız.


Bir gün Resullullah (SAV) Efendimiz Hz.Ebubekir (RA) ile giderken bir müşrik kendisine “Ne kadar da çirkinsiniz” demiş, “Sizi görünce içim daraldı”. Peygamber Efendimiz ona tebessüm ederek güzel bir selam vermiş, yollarına devam etmişler. Sonra bir Sahabi görmüşler o ise “Ey güzel Efendim, ne kadar da güzelsiniz, Sizi görünce içim ferahladı” demiş. Resullullah (SAV) Efendimiz ona da güzel bir selamla mukabele etmişler. Sonra bu iki farklı durumda benzer tavır alınmasına şaşırarak sebebini soran Hz.Ebubekir’e (RA) cevaben “Şaşılacak bir şey yok, her ikisi de gönül aynamda kendilerini gördüler” Buyurmuşlar.


Benim çevreme çok saygım vardır. Merdiveni okşayarak çıkarım, kapıyı hafifçe kaparım, elbiselerimi itina ile giyer, kullanırım. Bir insanı kırarım diye içim titrer. Onlara çok saygım vardır. Şöyle tatil yaparlar, şöyle giyinirler demem. Ama bırakın da ben de kendi hayatımı istediğim gibi yaşayayım.


Değerli Hocam Rahmetli Dr. Münir Derman Bey, hükümet tabibi olarak Eleşkirte tayin olunca Kızılay cemiyetinin de usûlen başına geçmesi gerekir. Orada yaptığı araştırmalar sonucu savaş gazisi Hüsnü Aga ile, evlere hizmetçiliğe giden ama son zamanlarda hastalanarak onu da artık yapamayan kızının çok zor durumda olduğunu öğrenince, onlara kendi maaşıyla ama sanki cemiyet adına gibi göstererek düzenli ekmek gönderilmesini sağlar. Bir akşam rüyasında savaş gazisi Hüsnü Aga’yı görüyor. Adam ona “Münir Bey, çok hastayım, üzüm al, getir.” diyor. Münir Bey derhal kalkıp pazara koşuyor o kış günü, üzüm almaya gidiyor. Bakıyor pazarın girişinde bir adam elindeki sepetteki üzümleri satıyor. Soruyor, adam da “Ben bu üzümleri yazdan beri samanların arasında saklıyorum. Kızıma çeyiz alacağım.” diyor. Münir Bey üzümlerden alıp doğru Hüsnü Aga’nın yanına  gidiyor, yaklaştığında gözlerinden ölüm halinin artık yaklaştığını anlıyor, hemen üzümlerden ağzına damlatarak birkaç tane yediriyor. Sonra birden ilginç bir şey oluyor, ölüm döşeğinde yatan adam aniden hareketleniyor, doğruluyor ve kapıya doğru koşarak eşikte diz çöküyor ve “Niye zahmet ettiniz Ya Resullullah (SAV)” diyerek ruhunu teslim ediyor. İşte yaşayınca böyle yaşamalı  Efendim. Münir Bey anlatmıştı, “O günden sonra o ev günlerce gül koktu.” demişti.


Çirkin örneklere bakmayalım, ben hep güzel örneklere bakarım. Dolmuştan inerken şoförlere hep hayırlı işler dilerim, onlar da bana iyi dilekte bulunurlar. İşte filanca bana şöyle dedi, moralim bozuldu deniyor. Kötü söz sahibinindir. Niye moralimiz bozulsun ki! Bizim örnek almamız gereken kimdir, pusulamız kimdir? Bizim pusulamız Kur’an-ı Kerim ve Resullullah (SAV) Efendimizin Sünnet-i Seniyesidir. Siz sanıyor musunuz ki Hak Peygamberlere tepki gösterenler yoktu. Ama onlar itikatlardan hiç ödün vermediler. Biz de böyle doğru yolda gidelim, ama gidebildiğimiz kadar, gücümüz yettiği kadar. Bir karıncaya sormuşlar “Nereye gidiyorsun” diye. O da demiş ki “Kabe’ye gidiyorum”. Gülmüşler, “Oooo” demişler, “bu vücutla mı? Nasıl alacaksın onca yolu? Dayanamazsın.” O da cevap vermiş “Ben de biliyorum varamayacağımı ama ölürsem de bu yolda ölmüş olmak istiyorum.”


İşte biz de böyle gidebildiğimiz kadar bu yolda ilerleyelim Efendim!


SABRİ TANDOĞAN


 

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]