Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : "Ya hayır söyle, yahut sus"
Gönderen : "Mukarreb"
Tarih : 5/6/2012 7:09:35 AM


 


Muhterem Hocam,


Allah'ın selamı, rahmeti ve bereketi sizin ve tüm gönül dostlarımın üzerine olsun, efendim.


Bazı hadis ve ayetleri,veya bazı sözleri sık sık tekrar etmenizin hikmeti nedir acaba diye düşünüyordum ki, rasgele açtığım bir sayfada Mevlana Hz. bir sözüyle merakımı giderivermişti. Hazret "Sık sık verilen aynı öğütten sıkılma, çünkü bir çiviyi çakabilmek için aynı yere defalarca vurmak gerekir." diyordu. Anladım ki, bize uyguladığınız eşsiz bir eğitim metoduydu. Bazı hadis ve ayetlerin bilinçaltımıza kazınması, KAL'den HAL'e geçmesi gerekiyordu. Örneğin, en çok tekrar ettiğiniz "Ya Hayır söyle, yahut Sus!" hadisi. Bu hadisi işittiğim günden beri tefekkür ediyorum. Niçin öncelikle bu hadis diye...İnsanları, kendi hayatımı irdeleyince gördüm ki, beni Rabbimden en çok uzaklaştıran, dünyamı da ahirimi de mahveden şey dilimmiş. Dil, Allah'ın rızasının olmadığı şeylerde hareket ettiğinde, ağızdan çıkan ya gıybet, veya gönül yıkan bir söz ya da iftira oluyor maalesef. Nice zorlukla yapılan ibadetler de böylece heba olup gidiyor. İş yerindeki arkadaşlarıma derdim ki "Ne olur arkadaşlar! Birbirimizi gıybet , fena söz söyleme konusunda uyaralım. Üstünden doldurulup, dibinden su kaçıran delik kovalar gibi olmayalım! Menzile vardığımızda, bomboş bir amel kovasıyla Rabbimizin karşısına çıkmaktan haya edelim!! Nice zorlukla tutulan oruçlar, zekatler, sadakalar, güneşin yakıcı sıcağında yapılan tavaflar, dilin bir anlık gafletiyle heder olup gidiyor. Uhud dağı kadar haseneden , bir kum tanesi kadar bile kalmıyor ne yazık!! Felaha erdik sanırken MÜFLİS olma derdine düçar olabiliriz, Rabbim muhafaza etsin cümlemizi...


Bu konuda Resulullah (s.a.v.) Efendimiz, Ebü Hüreyre r.a.'dan rivayet edilen bir hadisinde:


"Müflis kimdir, biliyor musunuz?" diye soruyor.Ashab:


- Bizim aramızda müflis, parası ve malı olmayan kimsedir, diyorlar. Rasülullah sallallahu aleyhi ve sellem:


"Şüphesiz ki ümmetimin müflisi, kıyamet günü namaz, oruç ve zekat sevabıyla gelip, fakat şuna sövüp, buna zina isnad ve iftirası yapıp, şunun malını yiyip, bunun kanını döküp, şunu dövüp, bu sebeple iyiliklerinin sevabı şuna buna verilen ve üzerindeki kul hakları bitmeden sevapları biterse, hak sahiplerinin günahları kendisine yükletilip sonra da cehenneme atılan kimsedir" buyuruyor.Susmak , susabilmek ne güzel bir ibadet. Susana Kemal gelir, derler. Atalarımız bile" Söz gümüşse, sükut altın "diyerek bize nasihatte bulunuyorlar. Sahabi döneminde, bir kadının hikayesini anımsadım şimdi. Zavallı kadın, kervandan geri kalıp, yolunu kaybetmişti. O'nu bulan zatlar, durumunu anlamak için O'na bir sürü soru soruyor, O'da her soruya Kur'an dan bir ayetle cevap veriyordu. Onun bu haline hayrette kalmışlardı. Sonra, kervanı bulup, oğlundan annesinin durumu sorulduğunda "Annem, olur da ağzımdan Rabbimin rızasına aykırı bir söz çıkar korkusuyla yıllardır herkesle böyle ayetlerle konuşur dedi. Dilin hayra sevki için kalbinde arınması gerek. Gönül yıkan, inciten diller bazen diyorlar ki, "Siz bizim kalbimize bakın, kalbimiz tertemiz." Tencerenin kapağı tıkırdadı mı, içindeki yemeğin kokusu dışarı gelir der,Mevlana. İçeride leş varken, dışarı misk kokusu gelir mi hiç?? Bal küpünden bal sızar, sirke küpündense sirke...Kalbi Allah'tan gayrısı kalmayıncaya kadar dile dikkat!!, Allah'tan gayrısı olmayan kalp sahibinin dilinden zaten Allah'tan gayrısı dökülmez.


Ey güzeller güzeli CANAN!!, Kalplerimizi tertemiz köşkler yap ki, orada senden gayrısı salınmasın. Dilimizide ancak senin ve Resulünün Aşkını dile getirmek, senin yolunu arayanlara nasihat etmek üzere kullanmayı nasip et. Amin.


Bir hadisi kısaca tefekkür etmeye bile sayfalar yetmez. Düşünüyorum, hafızamda belki yüzlerce hadis var, ama hakkıyla hayatıma geçirebildiğim bir tek hadis dahi yok! ne Yazık!!!Bir de utanmaz nefsim tekrardan sıkılıyor. "Dün dünde kaldı, cancağızım, bugün yeni şeyler söylemek gerek." diye sözüm ona Mevlana'dan dem vuruyor. Ey zavallı, sen bir hadisin hakikatine eremedin, yenisini neyleyeceksin! İlim sahibi ilmiyle amil olmakla, değer kazanır.Yoksa amelsiz ilim vebalden, gönül yükünden başka bir şey değildir. Yüzlerce hadisin hafızamda taşınması, ayette eşeklere yükletilen kitaplar misali gibidir. İçilmeyen ilaç vücuda deva olmadığı gibi, hazmedilmeyen ilminde elaleme caka satmaktan başka karı yoktur. Allahım faydasız ilimden sana sığınırız.İnsan ciltler dolusu kitap okusa Allah dilemedikçe, ondan bir cümle bile hatırlayamaz. Amma, Allah'a hakiki KUL olanların gönlüne ilim kitaplar okumadan akıtılır.Ey Nefs! tek karın Hakka hakiki KULLUKTUR. Büyük bir veli zamanın birinde oğlunu ilim tahsili için o yıllar meşhur olan Basra'ya göndermiş. Oğlu uzun yıllar zahiri ve batıni ilimleri orada tahsil edip, memleketine dönmüş. Vaaz u nasihatlere başlamış. Sohbetleri, ilim yüklüymüş fakat cemaatte , babası sohbet ederken ki hali göremiyormuş. O nice ilimleri , sırları söylerken halkta bir etki olmazken, babası sohbet esnasında "köpekten veya bir çiçekten " bile bahsetse, cemaat cezbeye geliyor, gözyaşlarına boğuluyormuş. Evladı, dayanamayıp babasına bu halin sebebini sormuş.Ben demiş Basra da hem zahiri hem batıni ilimler tahsil ettim ama senin sohbetlerindeki feyze nail olamadım.Bunun sebebi nedir , babacığım demiş. Babası da gülümsemiş, "Siz ilim için Basra'ya giderken, biz ALLAH'a gidiyorduk" demiş..


Efendim, satırlarıma burada ara verirken, en kalbi sevgi, saygı ve hürmetlerimi sunar , mübarek ellerinizden hasretle öperim. Dualarda hatırlanmak dileğiyle....


Allah'a emanet olunuz..


Mukarreb


 

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]