Sevgili Sabri Baba'cım, Hürmetle ellerinizden öper, sağlıklı nice günler dilerken gönül dostlarımı da saygıyla selamlarım.
İzninizle , Ene(ben) ve Ente(sen) konusunu işleyen alıntı bir hikaye’yi paylaşmak istiyorum. Benlik konusu, hocalar ile mutasavvuflar arasında asırlarca niza (çekişme, kavga) konusu olmuş ve tarihte bir süre tarikatların yasaklanmasına yol açmıştır. Münakaşaların arttığı bir dönemde, olayın padişaha aksettiği ve padişahın işin aslını öğrenmek için iki grubu da ayrı ayrı davet edip onlara yemek verdiği şeklinde anlatılır. Önce hocalar davet edilir, padişah vezirine “git sor bunların başı kimmiş”der. Vezir gelenlere “sizin reisiniz kimdir?” der. İlk sorduğu hoca “benim” der, diğerleri itiraz eder her biri kendisinin reis olduğunu söyler. Sonuçta kimin baş olduğu anlaşılamaz, durum padişaha anlatılır. Davet edilenler sofraya oturduklarında kendilerini bir sürpriz beklemektedir. Sofrada her türlü yemek olmasına rağmen, herkesin önünde sapı çok uzun birer kaşık bulunmaktadır. Hocalar bu kaşıklarla yemeğe başlayınca, kışık saplarının birbirine çarpması sonucu yemekler sofraya dökülür, yemek yiyemeden sofradan aç kalkarlar ve utançlarından kimseye görünmeden sarayı terk ederler. Sıra dervişlere geldiğinde, yine padişah vezire, gelenlerin başını öğrenmesini söyler. Vezir çıkar en öndekine başlarının kim olduğunu sorar. Öndeki arkasındakinin, arkasındaki de kendi arkasındakinin baş olduğunu söyler, kuyruğun sonuna kadar kimin baş olduğu öğrenilemez. Durum padişaha nakledilir, sofrada yine aynı kaşıklar vardır. Kaşığı eline ilk alan durumu kavrar ve doldurduğu kaşığı karşısında oturanın ağzına uzatır. Karşıdaki uzatılan kaşıktaki yemeği yerken kendi kaşığını da karşısındakine uzatır. Böylece birbirlerini besleyerek, hiçbir yere yemek dökmeden yemeklerini bitirip sonra da yemek duası yapıp izin ister ve saraydan ayrılırlarken, gördüklerinden memnun olan padişah, onları uğurlamaya iner ve birer de hediye verir. İşte; Ente, soysal dayanışma ve yardımlaşmayı doğurur. Ene ise, “hep bana”dediği için sonuçta kendini de açlığa mahkum eder.
Sonsuz saygılarımla.