Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Sayın Çiğdem Seçkin Gürel Hanım'dan aldığımız sunum
Gönderen : Çiğdem Seçkin Gürel
Tarih : 5/18/2012 3:12:27 PM


 


 


Çok Değerli Büyüğüm, Saygıdeğer Dostlar,


 


Güzel, feyiz dolu bir Cuma gününde en içten saygı ve sevgilerle hepinizi selamlıyor ve Sayın Büyüğümüzün yeni bir sohbetini sunuyorum.


 


 


Esenlikler dileğiyle…


 


 


Çiğdem Seçkin Gürel


 


 


SAYIN BÜYÜĞÜMÜZ SABRİ TANDOĞAN’IN YENİ SOHBETLERİNDEN NOTLAR-5


 


Kadın-Erkek İlişkileri Üzerine


 


 


Akşam saatleri… Sayın Büyüğümüz ve bir Gönül Dostu, sohbet ediyoruz. O sırada telefon çalıyor. Bir hanım, görücü usulüyle nişanladığı yakınının her şey yolunda gittiği halde bir müddet sonra -görücü usulüne karşı olduğunu belirterek- ayrılmak istediğini, bu durumdan çok üzüntü duyduğunu ve yapabileceği bir şey olup olmadığını danışıyor. Sayın Büyüğümüz dinledikten sonra bunun üzerine artık yapılabilecek bir şey olmayacağını belirterek telefon konuşmasını tamamlıyor ve olayla ilgili görüşlerini açıklıyor:


 


 


- Muhtemelen o genç kız kendisiyle ilgili bütün özel durumları, mahrem hallerini bu delikanlıya anlattı ve aralarında olması gereken mesafeyi zamanla kaldırdı. Bu da karşı tarafta uyanan tecessüs ve güzel duyguların bir müddet sonra kaybolmasına neden oldu. Erkeğin her zaman kadında merak edeceği, bundan heyecan duyacağı bir şeyler olmalı. Kadın bir yerden sonra erkek için sır olarak kalmalı.


 


- Efendim aynı durum erkek içinde geçerli midir peki? Siz bu hususu çoğunlukla  hanımlar için vurguluyorsunuz?


 


- Evet, aynı şey. Erkek de kendisiyle ilgili özel durumları, önceki beraberliklerini kadına anlatmayacak. Yıllar önce bir film izlemiştim. Filmde genç bir çift evleniyorlar. Evlendikleri gece kadın adama “Seninle” diyor “eğer kabul edersen ergenliğe girdiğimiz günden itibaren yaşadığımız bütün özel halleri, ilişkilerimizi birbirimize anlatalım. Birbirimizle ilgili her şey açığa çıksın.” Adam bu teklifi kabul ediyor ve sabaha kadar konuşmaları sürüyor. Sabaha doğru kadın birden ayağa fırlıyor ve “Bizim artık bu noktadan sonra beraber olmamız mümkün değil. Artık hiçbir şey olmamış gibi birbirimizin yüzüne bakamayız.” diyor ve eşyalarını hazırlamaya başlıyor. Bu olay beni yıllarca düşündürdü. Kadın erkek ilişkilerinde muhakkak bir mesafenin, ölçünün olması ve bunun hep korunması gerekiyor. Sevginin yanında çok büyük bir saygı ve ölçü olmazsa o beraberlik bir zaman sonra anlam ve güzelliğini kaybetmeye başlıyor.


 


Evde eşler arasında hangi konuda olursa olsun, her davranışta, her harekette saygı muhakkak olacak. Mesela Rana Hanım bana hiç el kol hareketleriyle şakalar yapmadı. Yapsaydı ona olan saygım azalırdı. Bizim beraberliğimizde saygı hep ön planda idi. Rana Hanım bana olan sevgisini el kol hareketleriyle değil bakışları ile belli ederdi. Bakışları öylesine sevgi dolu olurdu ki…


 


Gönül Dostu:


 


-Biz Rana Annenin ciddiyetine bakar, kendimize çeki düzen verirdik. Onun hiç kahkaha atarak güldüğünü görmedim. Kimse onun yanında Sabri Babamızın elini omzuna bile koymaya cesaret edemezdi. Evlerinde de sürekli bir mânevi hava olurdu. Mesela beraber balkonda oturup bir kitabı okurlar, üzerinde sohbet ederlerdi. Rana Anne Nezihe Araz’ın Anadolu Evliyaları kitabını çok severdi mesela. Bazen ondan okurlardı. Resim, sanat, müzik üzerine konuşurlardı. Evde her an mânevi bir hava yaşanıyordu. Sabri Hocamın ünlü ressamların eserlerini içeren bir reprodüksiyon koleksiyonu vardı. Mesela beraber yan yana otururlar oradaki bir fotoğrafı Rana Anne eline alır, inceler, sonra Sabri Babama verir, üzerinde konuşurlardı. Ben onlar sohbet ederlerken evde temizlik yapar, yerleri silerdim. Onlardan etrafa yayılan mânevi havayı solumak bana yeterdi. Mesela biraz acıksam, Rana Anne bunu hisseder, hemen kalkar, o sık sık pişirdiği çok güzel patlıcanlı pilavından tabağa biraz koyar “Yavrum sen şimdi bunu ye, sonra hep birlikte de yeriz.” derdi. Evde öylesine temiz bir manevi hava vardı ki insanlar birbirlerinin kalplerinden geçenleri hissedebiliyorlardı. Rana Annenin o ciddiyeti, saygısı ortaya çıkardığı manevi hâl, Hocamın da manevi görevlerini daha iyi yerine getirebileceği bir atmosferi en güzel şekilde hazırlıyordu. O nedenle Rana Annenin de hazır bulunduğu Çarşamba Sohbetleri çok farklı bir havada geçerdi.


 


- Bir Gönül Dostu da Rana Anne’nin Çarşamba Sohbetlerindeki halini anlatırken şöyle demişti: “Rana Anne o sohbetlerde Hocamızın yanında öyle oturur ve dinlerdi ki adeta bizi kucağına alır, edep dersi verirdi.”


 


Gönül Dostu:


 


- Evlerinde olduğum günlerde Rana Annenin sabah kahvaltısı için Hocama sesleneceği anı büyük bir heyecanla beklerdim. Önce kahvaltıyı hazırlar, sonra içinde hem çok büyük bir aşk ve sevgi, biraz da şefkat, hem de hürmet ve saygı hissedilen bir sesle Hocama seslenirdi. Müthiş bir ses tonu ile çağırdığı o anı heyecanla beklerdim.


 


- Nasıl seslenirdi mesela???


 


- O seslenişi şimdi denemeye çalışsam başaramam ve Rana Anne de böyle seslenirdi dersem ona haksızlık olur. Eğer benim de eşim Sabri Hocamız gibi birisi olmuş olsaydı belki o zaman ben de öyle bir seslenişle eşime hitap edebilirdim. Ama şimdi bunu yapamam…


 


Sayın Büyüğümüze hitaben:


 


- Efendim Siz kendinize eş seçerken onun saygı duyacağınız bir hanım olmasını çok önemsemişsiniz ve bunun da karşılığını ziyadesiyle almışsınız…


 


- Yavrum ben sade saygı duyacağım değil, ölesiye saygı duyacağım bir hanımla beraber olmak istedim. Etrafımdaki hanımları üç yaşımdan itibaren etüd ediyordum ama onların içinde hiçbiri bende o aradığım saygı hissini uyandırmadı. Ancak Danıştay’da işe başladığım gün daha kapıdan girer girmez Rana Hanımı gördüğümde evleneceğim insan olduğuna orada karar verdim ve o kararımdan bir daha da vazgeçmedim. Rana, eşi, benzeri olmayan bir hanımdı.


 


- Peki Rana Anne bütün bu aradığınız vasıfları kendinde toplamış olmasına rağmen güzel bir hanım olmasaydı, hatta farzedelim çirkin bir hanım olsaydı??


 


-  O zaman kesin bir şey söyleyemem. Beraber olacağım kadının yüz güzelliği de -ilk sırada olmasa da- benim için önemliydi.


 


Gönül Dostu:


 


- Şurada kutuda fotoğrafları var. Rana Anne hem insanda çok saygı ve hürmet hissi uyandıran, hem de her haliyle güzel bir hanımdı. Yani ben de erkek olsam onun gibi bir hanımla evlenmek isterdim doğrusu…


 


- Efendim, Rana Annenin de mizaç olarak sizinle aynı bakış açısında olması sizin için çok büyük bir şans olmuş ve karşılıklı olarak saygıyı vazgeçilmez gördüğünüz bir beraberliği en güzel şekilde yaşamışsınız. Ancak bugün birçok kimse böyle saygının çok ön planda olduğu mesafeli bir beraberliğe çok ta sıcak bakmayabilir veya çiftlerden birisi aynı şeyleri aynı derecede önemsemeyebilir.


 


- Tabi ben herkes benim gibi olsun demiyorum. Dünyadaki her insanın mizacı da, beklentileri de farklıdır. O zaman karşı taraf eşinin beklentilerine göre kendini ayarlayacak.


 


- Efendim hayat yolunda sizin karşınıza insanlar da tevhidî olarak çıkarılmış galiba. Mesela rahmetli anneniz Sabiha Hanım çok büyük bir maneviya sahip olmasının yanında aynı zamanda olayların mizahi yönlerini de yakalayıp kullanan, esprili ve sözünü sakınmayan bir hanımmış ama rahmetli Rana Anne çok ciddi, mizah yönü çok belirgin olmayan bir hanım. Sizin de espriyi seven bir mizah yönünüz var. Peki siz bu konuda dengeyi nasıl kurdunuz evlendiğinizde?


 


- Ben de ona göre kendimi ayarladım. Biz, karşımızdaki insana göre, onun bizden beklentilerine göre davranışlarımızı ayarlayacağız. Mesela Rana Hanım’la bana göre –öyle ya sonrasında yıkanmayı gerektiriyor- cinsellik pis bir şeydi ve insanlar kültürel olarak dolduramadıkları boşluklarını cinsellikle doldurmaya kalkışıyorlardı. Ama ben kadın olsam eşim bu konuda farklı düşünse ben de ona göre davranır, onun beklentilerini ön plana alırdım. Zaten zaman zaman hep kadınlık sanatından bahsederim…


 


- Efendim siz insan ilişkilerinin tamamında saygıyı çok önemsiyorsunuz. Peki manevi büyüklere sevgisinden çok saygısını göstermek mi öncelikli ve önemlidir?


 


- Evet, çünkü sevgi kalpte olur. Özellikle baba sevgisinde mesafeyi ve saygıyı öne alacak şekilde davranmak lazımdır. Anne ve çocuklarda sevgiyi daha ön plana çıkarabilirsin.


 


- Babanın evde otoritesini sağlayıp koruyabilmesi için mi bu böyle?


 


- Evet ben mesela her şeyimi, o gün görüp etkilendiğim her şeyi, herkesi çok özel de olsa anneme anlatırdım. Akşam işten gelince otururduk, elimi annemin omuzuna dolardım, öyle sohbet ederdik. Adeta iki arkadaş gibiydik ama babamla ilişkilerimiz hep ölçülü oldu. Onunla benzer sohbetlerimiz olmadı.


 


İşte böyle yavrum, saygı, sevgi ve ölçü nerede varsa orayı güzelleştiriyor. Özellikle kadın ve erkek ilişkilerinde bu hususa çok dikkat etmek lazım.


 


 


15 Mayıs 2012, Salı


Ankara


 

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]