Çok Değerli Aziz Büyüğümüz, Saygıdeğer Dostlar,
Bütün Gönül Dostları adına Sayın Büyüğümüzün inşallah en yakın zamanda sağlığına tam olarak kavuşması duası ile bugün yine Onun çok farklı bir bakış açısıyla ele aldığı çok değerli görüşlerini yansıtan yıllar önceki bir TV sohbet notunu paylaşıyoruz.
Hepinize sağlık, mutluluk ve esenlikler dileğiyle hayırlı günler.
Çiğdem Seçkin Gürel
SAYIN BÜYÜĞÜMÜZ SABRİ TANDOĞAN’IN GÖNÜL SOHBETLERİNDEN NOTLAR - 51
İSLAM VE ENTELLİK
23 Temmuz 2000 Pazar
Sabri Tandoğan
Diyanet İşleri Kadın Kolları Başkanı Ayşe Sucu Hanım bir konuğu toplantıya davet eder. Toplantıda başka bazı profesörler de vardır. O kişi sonra bir sohbetimizde bana dedi “Oradaki profesörler o toplantıda saatlerce konuştular ve hep kendilerinden, egolarından bahsettiler. Ama yararlı bir tek konuşma yapamadılar.” Sonra çay arasında soruşturmuş toplantıya katılanlar arasında, aldığı cevaplarda görmüş ki onlar da özde hiçbir şey anlamamışlar! İşte efendim İslamı entellikle karıştırınca böyle oluyor. Münir Derman Bey derdi ki “Bunlar lakırdı ammaa sonu ne??” Ben de entelliği şöyle özetliyorum: “Laf”. Şu şunu demiş, bu bunu demiş hep laf salatası. Kimseyi kırmak niyetinde değilim ama ben doğruları doğru olarak söylemeye 5 yaşında karar vermiş bir insanım.
Sohbete katılan bu zat sonra katılanlardan bazılarını akşam arar, sorar ki kimse bir şey anlamamış. Bunların içinde çok saydığım profesörler de vardı ama o da dahil. Önemli olan ne onbinlerce kitap okumak, yazmak şu veya bu olmak. Önemli olan İslamın güzelliğiyle güzelleşmek, onunla boyanmak. Yatmadan önce birkaç Ayet okunsa, yarım sayfa büyüklerin hayatı okunsa durum farklı olurdu. Bu yaşa kadar birçok yazarla tanıştım ama ne yazık ki onlarda bir Hayri Öğüt, bir Münir Derman, bir kapıcı İrfan Efendinin inceliğini göremedim. Ayten Kale Hanım mesela, Sağlık Sokakta bir velîdir. Gidin sohbetinde bulunun efendim, kapısı herkese açıktır.
İlahiyat Fakültesi içinde inandığını inandığı gibi söyleyen bir profesör var, onun dışında hiçbiri beni etkilemiyor. Önemli olan kâl değil hâl sahibi olmaktır. Siz sanıyor musunuz kapıcı İrfan Efendi öyle kolay olunur, onun arkasında bir irfan ordusu vardır. Profesör olunur ama böyle bir kapıcı olmak zordur.
Dergi çıkaran bir kimse bir abonelik talebi için Milli Eğitim Bakanına gider, biraz ağır konuşur. Bakan der ki “Biz dergilerinizi okuyoruz, istifade ediyoruz ama keşke siz de biraz okusanız!”
Bazı gazeteler, bazı yazarlar “halka inmek” der. Ne hadlerineyse... İnmek, yukarıdan olur. O halkın içinde öyle güzel insanlar vardır ki. Halka inilmez, halka sadece çıkılır. Bizim entel Müslümanlarımız tebliğ yazar, şunu yaptım, bunu yaptım der, ama sonucu ne? Fazıl Hüsnü Dağlarca ne güzel söylüyor:
“Gelme, gelme üstüme,
Bir şifa vermeyeceksen eğer.”
Bazı insanları kandırabiliriz, “Ooo,” derler “şu kadar işler yapmış, o büyük insan”. Ama benim büyüklük anlayışım farklı. Ben sorarım “Kardeşim sen beş Ayeti, Hadisi hayatında uygulamaya koydun mu?”. Önemli olan ne profesör olmaktır, ne Diyanette şu makama gelmektir. Önemli olan halkın arasına girerek, kalp kazanmak, onlara faydalı olabilmektir. Önemli olan bir gönüle girebilmektir. Bu o insanın içindeki Nur-u Muhammediyi (SAV) uyandırabilmektir. Ne diyor Yunus: “Hepsinden iyisi bir gönüle girmektir.”
Bir gün bir büyüğe sorarlar, “Yolda birçok beyefendi ve hanımefendiler görüyoruz. Bunlardan hangisi daha güzeldir, hangisi velîdir? O da diyor ki “Hangisi sizde Allah’a (cc) yakınlık hissi uyandırıyorsa o velîdir.”
Bir velî yanınızda bir dakika bile dursa içiniz güzelliklerle dolar, insanları daha çok seversiniz. Böyle olmuyorsa o kişi velî değildir. Önemli olan insanların gönüllerine hitap edebilmektir.
SABRİ TANDOĞAN