Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Sayın Cahide Aktaş Hanım'dan aldığımız sunum
Gönderen : Cahide Aktaş
Tarih : 6/6/2012 5:04:54 PM


 


Sevgili Babacığım,


 Allah’tan en kısa sürede sağlığınıza kavuşmanızı  dilerim. Rahatsızlığınız boyunca sizleri rahatsız etmemek adına iletişim kurduğumuz sevgili  Sayın Fatmagül hanım, sevgili sayın Çiğdem Seçkin Gürel hanım ve sevgili sayın Nermin hanımdan aldığımız bilgilerle içlerimiz rahatladı, huzur buldu ve hep yanınızdaymışız gibi hissettik kendimizi. Kendilerine şahsım ve eşim adına ayrı ayrı teşekkürlerimi sunuyorum.


Babacığım izin verirseniz okumuş olduğum bir dergide sayın Maral Hasırcı Hanımın “Fetih” adlı yazısının bir kısmını sizlerle ve Sevgili gönül dostlarımızla paylaşmak istedim..


FETİH:


Konu “Fetih” olunca, ben kendini fethedenlerden olmadığım için bu ay bir yazı yazmam mümkün değil diye düşündüm. Yine de Fetih hakkında düşünmekten geri duramadım. Çocukluğumdan beri bildiğimi zannettiğim fetih kelimesi hakkında hiçbir şey bilmediğimi anladım. “Fetih nedir?” diye düşününce aklıma bir de “İşgal” kelimesi geldi. Bizim için fetih olan, fethettiğimiz yerlerin halkı için işgal miydi? Bunlar bakış açısına göre değişen iki kavram mıydı? Meğer işgal nedir onu da layıkıyla bilmiyormuşum. Hemen sözlüğe müracaat ettim. Gördüm ki anlamlarını biliyormuşum ama hiç tefekkür etmemişim; dolayısıyla inceliklerini idrak edememişim. Fetih ve işgal sözlükte şöyle ifadelendiriliyor:


Fetih:


1-      Bir memleket, şehir veya mevkii savaşla düşman elinden alma, ele geçirme, zapdetme.


2-      Açma, açılma (örnek: “Gönlümü fethetti”).


İşgal:


1-      Kuvvetine dayanarak ele geçirme, hükmü altına alma; kaplama, tutma, eli altında bulundurma.


2-      İşinden alıkoyma, meşgul ederek işini yapmasına engel olma, oyalama


 (örnek: “Zihnimi işgal etti”).


Bu iki kavramı yanyana  görünce içimdeki  “fatih” ve “işgalci” hemen deşifre oldu. İçimde bunca yıldır sürmekte olan savaş, gönül şehrimi ele geçirmek içindi. Gönül şehrimi bazen işgalci nefis, ele geçiriyor ve beni dünyanın dertleriyle, zevkleriyle meşgul ediyordu. Bunu yapmak için de bütün gücünü özellikle de cüz’i aklımı kullanıyordu. Bazen de ruhum gönül şehrimi düşman elinden kurtarıyor ve gönlüm açılıyor, ferahlıyordu. Nefsim koca bir orduya sahipken, ruhumun elinde sadece aşk kılıcı vardı. Aşk, kainatın en güçlü silahı olmasına rağmen bu savaşın bir türlü bitemeyişi hayret verici bir durumdu. “Neden” dedim, “neden?” Nefsim, çirkin kahkahalar atarak “ Ben çok güçlüyüm, bütün dünyevi kuvvetlerden oluşan koskoca bir ordum var” dedi.


Sonra zarif bir fısıltı duydum. Ruhumdu fısıldayan… “ Ben zorba değilim, gerçi aşk kılıcımın ucundan her an kan damlar ama her damladan bir gül biter. Ne zaman ki gönlün gül bahçesine döner, Hz. Muhammed tecelli eder, işte o zaman bu savaş biter.


Hürmetle ellerinizden öpüyorum. Sizi çok özledim…


Kızınız


Cahide


 

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]