Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Hazır cevaplar
Gönderen : "Öğrenci"
Tarih : 6/12/2012 1:16:47 AM


 


 


 


HAZIR CEVAPLAR


 


Kadiköy camiinde vaaz vermekte olan Demirci hocaya


- Hocam,at nalını evimizin kapısına asarsak uğur getirir mi? diye sormuşlar.Demirci hoca :


- Zannetmiyorum, diye cevap vermis. O nallardan her atta dört tane var ama bütün gün kamçı yiyip duruyorlar.


 


İlahiyatçı Halil Şimşek diş doktoruna gitmiş.Doktor dişlerine bakarak:


-Dişleriniz ne kadar sağlıklı, bunun sırrı nedir? diye sormuş. Halil Şimşek:


- Meslek sırrı, deyince doktor izahını istemiş.


Halil Şimşek şöyle cevap vermiş:


- Biz ilahiyatçı olduğumuz için, insanlarla yaptığımız sohbetlerde "Ağzınıza sağlık hocam diyorlar" işte sırrı bu.


 


Cüneyd-i Bağdâdî'ye: "Sabır nedir?" diye sorduklarında şu cevabı vermiş:


- Yüzünü ekşitmeden, acıyı yudumlamaktır.


 


Lafi uzatanlara ne yapmak lazım? diye soranlara Farabi şöyle demiş:


-Uzun konuşanı kısa dinlemeli.


 


Abdullah bin Mübarek'e bir hıristiyan:


-Bayramınız hangi gündür? diye sormuş ve şu cevabı almış:


-Allah’a asi olmadığımız her gün bayramımızdır.


 


Arif Nihat Asya'ya sormuşlar :


-Mini etek konusunda ne düşünüyorsunuz?" O da şöyle cevap vermiş :


-Onlar diyorlar mini etek,ben diyorum hani etek?


 


Seyrani gözleri kör olmuş bir dostuna rastlar ve hal hatır sorar. O da :


-Ne bileyim ben de dünyayı görecek göz kalmadı" der. Bunun üzerine Seyrani de:


-Üzülme dostum, zaten dünyanın da bakılacak yüzü kalmadı." diye cevap verir.


 


Burhan Felek, bir et yemekleri ile meşhur bir lokantaya gitmiş. Yediği etleri çok beğenmiş. Sofrasından kalkmak üzere iken lokantanın sahibi hatıra defterini getirip:


-Üstad şuraya iki satır hatıra yaz da, defterim kıymetini arttırsın, diye Felek’e uzatmış.


Burhan Felek de:


-Burada bu kadar güzel et yemek imkânı varken neden birbirimizi yeriz, anlamıyorum, diye bir not yazıp, defteri imzalamış.


 


Tarih alanında erişilmesi güç bilgisiyle, dünya çapında bir şahsiyet olan İbnülemin Mahmud Kemâl (İnal)'a sormuşlar:


- Sizdeki bilginin çok azına sahip olmalarına rağmen sizden çok daha fazla tanınanlar var. Bunun sebebi nedir? O da şöyle cevap vermiş:


- Ben bilmek için öğrendim, onlarsa bilinmek için.


 


Bir sohbette söz evlilikten açıldığında, meşhur bir ressam şunu anlatmış:


-Bana soruyorlar: Hanımına nasıl dayanıyorsun? diye. Ben de şu cevabı veriyorum:


-Efendim, evlilik bir dayanma değil, dayanışmadır!


 


Abdülhak Hamid'e sormuşlar:


-Efendim zenginlikle züğürtlüğün farkı nedir?" O da demiş ki:


-Zenginin derdi binbir türlü iktisadi gailesidir. Fakirin derdi de besleyemediği ailesidir. Onun için aralarında bir fark yoktur. Çünkü ikisinin de derdi çoktur."


 


Sasani hükümdarlarından Ardşir Babegân, doktoruna, "Bir günde ne kadar yemek yemeli?" diye sormuş. Doktoru:


- Üçyüz gram yeter, demiş. Babegân:


- Bu kadarcık şey insana ne kuvvet verir ki? diye sorunca, doktor şu karşılığı vermiş:


- Bu kadarı seni taşır. Bundan fazla olursa sen onu taşırsın.


 


Hekimoğlu İsmail'e, "Ramazan olmasına rağmen biraz kilo almışsınız?" dediklerinde:


- Maalesef öyle oldu, demiş. Çünkü iki kişilik yemek yiyor, bir kişilik oruç tutuyorum.


 


Yazarlardan Selim Gündüzalp ve Ali Suad, yolda bir ihtiyara rastlarlar. Selim Gündüzalp, ihtiyara selam verir, hâlini hatırını sorar ve yaşını merak ettiğini söyler. İhtiyar bu soru üzerine duraklayınca, Ali Suat onun yerine cevap verir:


Söyleyemeyecek kadar çok!


 


Yazar Kazancakis, akan suya bakan bir ihtiyara "Neye bakıyorsun?" diye sorduğunda, ihtiyar adam gözlerini sudan ayırmadan şu cevabı verir:


- Hayatıma oğlum, akıp giden hayatıma.


 


Mehmet Kırkıncı Hoca


-Hocam, ben namaz kılmakla Allah'a ne faydam oluyor? diye soran birine şu cevabı vermiş:


- Senin namaz kılmamakla kendine ne faydan oluyor?


 


İbn-i Sinâ'ya:


- Dünyada devâsı olmayan bir dert var mıdır? diye sorduklarında:


- Derdin devâsızı, iyinin kötüye muhtaç olmasıdır, cevabını vermiş.


 


Necip Fazıl'a,


-Allah, deveyi iğnenin deliğinden geçirebilir mi?" diye sormuşlar.


Necip Fazıl, ilahi kudretin sonsuzluğunu ifade babında, şu cevabı vermiş:


-Gökteki yıldızları senin gözbebeğine sığdırdığı gibi, vızır vızır geçirir.


  


Sohbet esnasında, Hz. Peygamber devrinde yaşanan olaylardan duygulanan bir genç:


-Keşke Hz. Peygamberin devesi olsaydım, deyince, Ali Suad şöyle atılmış:


-Ümmeti olman yetmiyor mu?


 


Yunanlı bir filozof şu sözü söyler:


-Aşka uçarsan kanadın yanar.


Bu söze karşılık Mevlana şu yanıtı verir:


-Aşka uçmazsan kanat neye yarar.


 



 


 


Saygı ve sevgilerimle


Öğrenci


 


 

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]