Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Sayın Çiğdem Seçkin Gürel Hanım'dan aldığımız sunum
Gönderen : Çiğdem Seçkin Gürel
Tarih : 6/12/2012 4:20:16 PM


 


 



Aziz Büyüğüm, Çok Değerli Dostlar,


 


Hepinizi en kalbi duygularla selamlıyor, günden güne çoğalan hayırlar ve esenlikler içinde olmanızı diliyor, Sayın Büyüğümüzün bugünlerde özlediğimiz sohbetlerinden önceki bir bölümü paylaşıyoruz.


 


Saygı ve sevgilerle…


 


 


 


Çiğdem Seçkin Gürel


 


 


 


 


SAYIN BÜYÜĞÜMÜZ SABRİ TANDOĞAN’IN SOHBETLERİNDEN NOTLAR-3


 


(3.3.2008, Yakacık-Ayazma, İstanbul)


 


S.T.: Mutlu ve mesut yaşamak için hayatı ve insanları anlamak zorundayız. Ünlü yazar Andre Gide’e soruyorlar: “Efendim, siz bu yaşa geldiniz. Nobel ödülü aldınız. Niye hala bu kadar çok çalışıyorsunuz?” O da diyor ki: “Ben insanı anlamaya çalışıyorum.” Annem de beni daha üç yaşımda iken misafirliğe götürürdü. Ben bir kenarda oturur, düşünürdüm. Oradaki hanımları etüd ederdim. Acaba bu hanımın karı-koca ilişkileri nasıldır? Dolapları temiz midir? İnsanlarla ilişkilerini ayarlayabiliyor mudur? Para harcamasını bilir mi? Onların hâl ve tavırlarından, konuşmalarından bunları anlamaya çalışırdım. Bu yaşıma kadar üzerinde hep düşünmeme rağmen hâlâ insanları tam olarak anlayabildiğimi söyleyemem.


 


-Efendim, peki bu insanı anlama çabası çocuğa küçük yaşlarda kazandırılabilir mi?


 


S.T.: Elbette. Annem benimle 1.5 yaşımdan itibaren sohbet etmeye başlamıştı. Çocuğa bu vasıflar çok öncesinden aşılanabilir istenirse.


 


*


 


-Efendim, bir insanın Allah’a aşık olduğu nasıl anlaşılır?


 


S.T.: Allah’a aşık olan kimse, O’ndan gelen her şeyi rıza ile karşılayabilmelidir. İnsanlardan ne kadar kötülük görmüş olursa olsun, eğer hala kırgınlık, dargınlık hissetmiyorsa o zaman Allah’a aşıktır diyebiliriz.


 


*


 


S.T.: Olaylar karşısında ısrarcı olmayacağız. Birkaç kere deneyip sonuç alamazsak ısrar etmemeliyiz.


 


Güzel bir mayıs günü Kenan Rıfai Hz. Ailesi ile taksi tutuyorlar, pikniğe gitmek için yola koyuluyorlar. Giderken yolda araba bozuluyor. Bu sefer yeni bir araba tutup yola devam ediyorlar. Bir süre sonra o araba da bozulunca “Tamam,” diyor Kenan Rıfai Hz., “Dönüyoruz. Bu ilahi bir ikazdır. Hazırladığımız şeyleri evde de yiyebiliriz.” Sonra eve geri geliyorlar, bakıyorlar çok eski bir dostları habersiz onları ziyarete gelmiş, kapıda onları bekliyor.


 


*


 


S.T.: Kış gelirken insanlar tedbir alıyorlar, kömür, odun, palto, çorap gibi. İnsan ilişkileri için de önceden hazırlık yapmalıyız.


 


*


 


Kibar olmak, insan olmanın asgari şartıdır.


 


*


 


İnsan üns kökünden gelir. Kim olursa olsun yalnızlığı kaldıramaz. Peygamberler, veliler de yalnız yaşamadılar.


 


*


 


Her gün Hadis okumak mâneviyatta yol almayı hızlandırır.


 


*


 


 


S.T.: Her şeye her gün yeni bir gözle bakmak gerekir. Bir Japon çay üstadı ve Zen büyüğü “Eğer bir kimse içtiği çayın her yudumundan ayrı bir tad almıyorsa o insan yetişmemiştir” diyor. Biz bunu alıp her konuya uygulayabiliriz. Mesela bir bluz aldık, onu her giyişimizde ayrı bir zevk almaya çalışmamız gerekir. Bir şiiri her okuyuşta yeni bir haz duymak gibi. Ben şu içtiğim çorbanın her yudumundan ayrı bir tad aldım mesela.


 


-Efendim, bunu biz kendimizde nasıl geliştirebiliriz?


 


S.T.: Bunun için önceden kendini hazırlayacaksın, o anda sadece o konuya konsantre olacaksın. Çevreyle ilgini keseceksin. Ben çorbamı bu şekilde yudum yudum içtim. Önemli olan bütün zihni melekelerimizi bir noktada toplayabilmek.


 


Özdemir Asaf bir şiirinde:


 


“Bir kelimeye bin anlam yüklediğim zaman sana sesleneceğim”


 


diyor. Yunus, o konsantrasyona erişebilmek için kırk sene sükût etti. Ben de lisedeyken masamın üstüne bir elma koyar, bütün zihni melekelerimi toplar, uzun süre onu inceler, seyrederdim. Bu farklı objelerle de uygulanabilir. Tekamül işte böyle oluyor, üniversite okumakla olmuyor. Ne güzel söylüyor Yunus:


 


         “İlim ilim bilmektir


         İlim, kendin bilmektir


         Sen kendini bilmezsin


         Ya nice okumaktır”


 


Bugün öyle profesörler var ki maneviyat yolunda bir adım bile atamamıştır. İşleri güçleri çalım, caka.


 


 


*


 


-Efendim, sükûtu sadece ağızdan bir kelam çıkmaması olarak düşünmek doğru mudur yoksa sükût insanın iç dünyasında da yaşanan bir hal midir?


 


S.T.: Sükût, asıl o zaman sükût olur. yoksa bakıyorsun adam sükût halinde ama içi kaynıyor. Bu bizim anladığımız sükût hali değildir. İç ve dış birlikte olacak. Bu derin sükûtu sağlayabilmek için o anda dış dünya ile bağlarımızı gevşetmeliyiz.


 


Bir gün bir üniversitede hoca derse geliyor ve “çocuklar” diyor, “bugün konumuz sükût.” Sonra başı önünde 45 dk derunî bir sükûta dalıyor. Onu gören çocuklar da kendisini taklid ediyorlar. Sonra ders saati dolunca sakince yerinden kalkıyor ve sınıftan çıkıyor. Sonra oradaki öğrencilerden birisi bana dedi ki, “Sükûtu hiç o günkü kadar güzel yaşamamıştım.” Bizim de üniversitede bir hocamız vardı, Vasfi Raşit Sevik. Her kürsüde ders verebilecek çok kabiliyetli bir hoca idi. Bir gün derste mülkiyeti anlattı, kimse anlamadı. Tekrar anlattı, yine kimse anlamdı. Sonra cebinden bir mendil çıkardı, “Söyleyin, kimin bu mendil” deyince biz hepimiz, “Efendim, sizin” dedik. “İşte” dedi “mülkiyet budur.”


 


Bir gün de derse geldi, kürsüde biraz bekledikten sonra yüksek sesle “Her erkek bir hayvandır, velev ki bir kadın tarafından terbiye edilmiş olmaya.” Dedi.


 


-Efendim, siz bu söze katılıyor musunuz peki?


 


S.T.: Gayet tabi. Eğer Sabiha Hanım olmasaydı ben bu halime gelebilir miydim. Bu işler sade kitap okumakla olmuyor.


 


-Bu kadın anne midir hep?


 


S.T.: Hayır. Bu yerine göre annedir, yerine göre bir sevgilidir, yerine göre eştir. Bence kadın, Allah’la insan arasında bir varlık. Kadının üreme organlarından birisinin adı Allah’ın güzel isimlerinden birisi. Allah kadın rahmine Kendi ismini verirken ona Kendi vasıflarından da yüklemiştir: Sabır, tahammül, dayanma gücü, merhamet…


Buradan da anlaşılıyor ki kadının eğiten, yetiştiren, terbiye eden bir tarafı var. Çocuğu karnında taşıyarak Allah’a vekalet ediyor.  Böyle bir tarafı var tabi ama hangi kadının? Hz. Hatice’nin, Hz. Fatıma’nın, Rabia Sultan’ın yolunda olan kadının…


...

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]