Aziz Büyüğüm, Saygıdeğer Dostlar,
Hepinizi en güzel duygularla selamlıyor, Miraç Kandilinizin en büyük hayırlara vesile olmasını diliyor, Sayın Büyüğümüz için de bundan sonrasında daha büyük ve hızlı şifalar umarak bir sohbetinden notları paylaşıyoruz.
Selam, sevgi ve saygı ile…
Çiğdem Seçkin Gürel
SAYIN BÜYÜĞÜMÜZ SABRİ TANDOĞAN’IN GÖNÜL SOHBETLERİNDEN NOTLAR - 52
KONU: HÜSN-Ü ZAN
29 Temmuz 2000 Cumartesi
Sabri Tandoğan
Çeşitli Hadis kitaplarını karıştırınca “Hüsn-ü Zan” tanımıyla karşılaşırız. Her insanın kalbinin derinliklerinde Muhammedi Nur vardır. İç dünyası ne kadar kararırsa kararsın, o örtüler arasında kalan nur güzel bir ortam bulduğu zaman çiçeklerini açmaya başlar. O nedenle herkes için Hüsn-ü Zan göstermek lazımdır. Münir Derman Bey o güzel üslubuyla bunu “Edep hududuna girmek” olarak tanımlardı ve derdi ki “Edep hududuna girilen bir köpeğin bile hayatı değişir.” Eşkıyalar bile bu edep hududuna girilince düzelirler. Mevlana “şu Moğollara beddua edin” diyenlere “Ben” diyor “hep o Moğollar için dua ediyorum, onlar İslamla tanışınca gül gibi olurlar.” Nitekim böyle de olmuştur.. Her insan için Hüsn-ü Zan’da bulunmak lazımdır. İnanç bir aşk meselesidir. Gönüle, günlük hayatın küçük hesaplarını sokmamak lazımdır.
Bir hanım izleyicim yaşı ilerlediği halde evlenemediğini, kendini baskı altında hissettiğini söylüyor ve fikrimi soruyor. Ben derim ki ideal insan arama hevesinden vazgeçsin. Temiz, nezih, tahsil, terbiye görmüş biriyle evlensin. İdeal insan yoktur çünkü. Duruma göre bazı güzel tarafları olan insanlar vardır. Edep, kanaat, şükür ne kadar önemliyse tevazu da o kadar önemlidir. Biz ideal değiliz ki ideal insan arayalım.
SABRİ TANDOĞAN