Saygıdeğer Büyüğüm, Değerli Gönül Dostları,
Bugün hastahaneye yatışımızın 71.günü. bir yaz mevsimini, Ramazan-ı Şerif'i, Gazi Hastahanesinin küçücük odasında geçirmek nasip oldu. Nasip olursa bayramda da buradayız.
Ama yüreğimiz geniş, yüreğimiz ferah olarak..
Geçen gün bir ziyaretçi babama sordu; Evinizi özlediniz mi? Değerli büyüğüm şu cevabı verdi;
-Yavrum, burası da benim evim. Burayı da evimiz gibi düzenledik.İkisi arasında bir fark göremiyorum. Burası bizim ikinci evimiz.Bir Allah dostu,insan hapishanede bile olsa,eğer Allah ile beraberse orası cennettir.buyururmuş.
Bulunduğu mekana çok kolay adapte olan,hemen oraya kişiliğinin,şahsiyetinin damgasını vuran hocama
Yine birkaç yıl önce buna benzer bir sual sorulmuştu .
Bir yaz mevsiminde İstanbuldaydık.
-Efendim Ankara'yı özlediniz mi? diye sorulmuştu.
Değerli Büyüğümüz;
-“Yavrum ben İstanbulda iken ,başka yeri düşünmem,İstanbul'un güzelliğini yaşamaya çalışırım. Ankara da iken de burayı düşünmem Ankara nın güzelliğini yaşarım. Yani ben nerede oursam olayım orası dünyanın en kıymetli yeridir. Kiminle konuşursam konuşayım o kişi dünyanın en kıymetli kişisidir. Sen de öylesin benim için. Yediğim yemek güzel pişirilmişse, dünyanın en güzel yemeğidir.” Buyurmuştu
Anı yaşamanın en güzel örneğini hocamda müşahade ediyoruz. Her gecesini KADİR her gördüğünü HIZIR bilerek yaşamış olmanın şahsiyetlerine kazandırdığı manevi kuvvet ile, bulundukları ortam cennet, görüştükleri her insan da insan olmanın farkındalığını yaşıyor.Daima edeple giren, mahfiyetle gelen, feyizle, aşkla dolu ayrılıyor buradan.
Evelki gün burada görevli bir hanım, perdeleri aldı yıkamaya götürdü.Bu sabah getirip takarken,
-Burası ne kadar güzel,huzur dolu bir oda,insan size hep hizmet etmek istiyor.dedi
Perdeyi asarken, bakışlarını hocama çevirerek,
Bu huzur, sizden kaynaklanıyor. dedi.
-Bizde onun için bu küçücük oda da sıkılmıyoruz, bunalmıyoruz, mutluyuz.diye cevap verdik.
İlk geldiğimiz günlerlerde, aynı hanım fakire ;
-Siz gece gündüz buradasınız size hayret ediyorum.Hiç gidip dinlenmiyorsunuz nasıl dayanıyorsunuz demişti. Fakir ,ben burada dinleniyorum demiştim. İnanamamıştı. Sanırım bugün ne demek istediğimi anladı.
İlahi feyizlerin dolacak gönül aradığı,bu mübarek günlerde,mübarek ağızlarınızdan, mübarek dualarınızı eksik etmeyin. Değerli Büyüğümüz sizlerin dualarınız bereketiyle inşallah iyileşecek.
Kucak dolusu saygılar, sevgiler, selamlarla cümlenizin mübarek Ramazan Bayramını kutluyorum.
Rabbim, cümlemize,sağlık,afiyet,iyilik,güzellik versin.Amin..
Müsaadenizle,değerli büyüğümüzün,yıllar önce bir deftere aldığı notlarını siz değerli dostlarla paylaşmaya devam etmek istiyorum.
Fatmagül
Bismillahirrahmanirrahiym
PETEKTEN SIZAN DAMLALAR (5)
Konuşmazsam ne olacak diye konuşmamayı denedim. Pekala, böylesi de oluyor.
Çocuğun ve gencin yüreği sevgi doludur. Ama kısa sürede okul, aile, toplum bu sevgiyi yok eder. Bu yalınlığı, bu temiz yürekliliği korumak gereklidir. Çünkü sevgi, yaşamın tadı ve tuzudur, büyüleyici kokusudur. Sevgi aynı zamanda son derece de güç bir şeydir. Sevgi için büyük bir zekaya, bir iç görüye gerek vardır.
Düşüncedeki hastalığın nereden geldiğini anlayabilmek için, hiçbir şeyi kınamamalı, bu doğrudur, bu yanlıştır diye yargılara varılmaması gereklidir. Önyargısız gözlemci olun.
“… Kendi içindeki insan potansiyelini yitirmemiş…”
“Gittikçe karmaşıklaşan bir toplum potansiyeli içindeyiz …”
“Sen sana ne sanırsan ayruğa da onu san”
Yunus Emre
Yalnız olmak, elinde bir kitapla, bir arkadaşla değil de yalnız başına bir ağacın altına oturmak çok önemlidir.
O zaman ağaçtan düşen kuru yaprağı görebilir, kıyıyı yalayan suyun sesini, balıkçının söylediği şarkıyı duyabilir, havada uçan kuşu ya da zihninizin uçsuz bucaksızlığında birbirini kovalayan düşüncelerinizi izleyebilirsiniz.
Ünlü olmayı, bütün dünyada sizden söz edilmesini istiyorsunuz. Çünkü kendi içinizde bomboşsunuz. Bir hiçsiniz. İçinizde hiçbir zenginlik yok. Hiç ama hiçbir şey yok içinizde. Bunun için dış dünyada kendinizi tanıtmak, ünlü olmak istiyorsunuz. Ama eğer iç zenginliğimiz varsa, ünlü olmak ya da olmamak size vız geliyor.
Ancak çevresine duvar örmeyen bir zihin, sınır engel tanımayan, sığınak aramayan bir zihin, ancak böyle bir zihin, tam anlamıyla yaşamla birlikte akabilir. Zamansızlık boyutunda, ileriye doğru yol alabilir, yeni şeyler keşfedebilir, bir bomba gibi patlayabilir. Ancak böyle bir zihin mutluluğu tadabilir. Her zaman yepyenidir. Çünkü kendi yapısından gelen bir yaratıcılığı vardır.
Yaşam, her an yeniden keşfedilmelidir. Yaşama, olağan, alışılmış bir şey gibi bakılmamalıdır. Günlük hayat bir aptal oyunundan başka bir şey değildir.
Yaşam keşfedilmiş bir şey değildir. Her an yeniden keşfedilmeli, her an yeniden fethedilmelidir. Bir şeye takılıp kalmayın. Sürekli bir yenilenme içinde olun.
Bilmem diyen öğrenir, bilirim diyene ne verilir?
Gerçek kalıcı ve değişmez değildir. Su gibi akmakta, parmaklarımızın ucundan kaymaktadır.
Yalnız yaşayabilmek için çok büyük bir zekaya gerek vardır. Tanrıyı da gerçeği de bulmak için yalnız olmalısınız. Ama biz korkuyoruz yalnız kalmaktan.
İnsan, manevi zenginliğe sahip olursa, arkadaşa fazla gerek duymuyor.
Sessizlik ve güven, gücünüzün kaynağı olur.
Benim içimde olursanız ve benim sözlerim sizin içinizde olursa, istediğiniz şey size verilir.
Yaptığınız her şeyde O'nu görün ve bırakın O size yol göstersin.
Sabri Tandoğan
Soru: Efendim "benim içimde olursanız, ve benim sözlerim sizin içinizde olursa..."diye buyurmuşsunuz, burada kimin içinde olmaktan bahsediliyor.
Cevap: Çok basit yavrum. Yani orada deniyor ki; Benim içimde Allah'tan başka kimse yok.
(Devam edecek)