Çok Kıymetli Sayın Büyüğüm,
Bütün güzelliklerin ve sonsuz hayırların arefesi olan zamanlar içinden sonsuz saygı, selam ve sevgilerimi sunuyorum, Size ve bütün dostlara...
Efendim, içinde bulunduğumuz hayır, feyiz, sayısız renk ve güzellik dolu günler için ne kadar şükürler etsek azdır. Hac görevini yerine getirmeye hazırlanan bir alemin rahiyahaları ta buralara kadar ulaşıyor sanki. Bugün haccın en önemli bölümü olarak Arafat ziyareti gerçekleştirilecek huşu içinde, “Hac, Arafattır” hükmünce. Arefe gününde daha önceki zamanlarda da Peygamberlerle ilgili önemli olayların vuku bulduğunu, duaların kabul edildiğini ve birçok güzelliklerin tecelli ettiğini biliyoruz. O nedenle arefe günü şerlerin hayırlara, sabırların zaferlere dönüşmesinin, zorluklardan kolaylığa, karanlıklardan aydınlığa çıkılışın da bir müjdesi, bir arefesi sayılıyor aynı zamanda. Ve arkasından gerçek anlamıyla idrak edilerek yaşanıldığında gelen bir bayram ve onun apayrı güzellikleri, hayır kapılarını aralamak için sunduğu vesileleriyle eskimiş, yıpranmış, nefesi tükenmek üzere olan dostluklara sunduğu yeniden taptaze doğuş imkanları...Evet, bütün bunlar için ne kadar şükredilse az. İnşallah bu güzel günler, Yüce Rabbimizden bir lütuf olarak bütün insanlık alemine toplumsal, ailevi ve bireysel hayat için en güzel bir başlangıç vesilesi olur daha yaşanılası bir dünya için, sevgi dolu, barış dolu, şefkat dolu, yardımlaşma dolu...
Evet, bayramlar bir diriliş, bir yeniden doğuş vesilesi, hayata yeni bir gözle bakmaya, sahip olduğumuz şeylere sevgiyle, edeple, saygıyla yaklaşarak onlara gerçek değerlerini ve güzelliklerini yükleyerek onları yeniden keşfetmeye doğru bir vesile, bir adım..
İnsan sahip olabildiklerinin değerini bilebildiği kadar onlarla bir mutluluğu ve güzelliği yaşayabilir. Hz. Mevlana “Sevgiden bakır altın olur” diyor. Bazan bakıyorsunuz birinin beğenmediği bir eşyayı bir başkası alıyor, yıkıyor, boyuyor, güzelleştiriyor ve öyle bir hale getiriyor ki ilk sahibi bile hayran kalıyor. Bundan bir süre önce işyerinde penceremin önüne bir cam güzeli çiçeğim vardı. Onunla her sabah ilgilenir, bakımını yapardım. Bir gün iri koyu pembe çiçekler açtı, normal bir cam güzeli çiçeğinden çok daha büyük ve koyu renkte. Pembelerin aralarında beyaz harelerle birlikte. Sevgiden bambaşka bir güzellikle çıkmıştı çiçekler. Evet, bu durum aslında hayatımızın her anı için geçerli. O nedenle sevgiyle, saygıyla sahip olduklarını güzelleştirmeliyiz, büyüklerimize, dostlarımıza, arkadaşlarımıza bu duygularla yaklaşmalıyız. İşte bayram günleri, bu başlangıca bir türlü cesaret edemeyenler için çok sevgili Özden Hanım’ın da mailinde bahsettiği gibi ne güzel bir vesiledir. Bu imtihandan ibaret ve bir gün kendi ellerimizle ne ekmişsek sadece onları toplayacağımız bu dünya hayatında elimizdeki nimetlere en temiz duygularla, değerlerle yaklaşabilirsek, affetmeyi başarabilirsek insanları o zaman cenneti de kendi ellerimizle bulmuş olacağız. Efendim, bundan birkaç yıl kadar önceydi, fakültede bir arkadaşımız vardı. Anne ve babası evvelce ayrılmış oldukları için babasıyla birlikte yaşarlar, ancak kendince haklı olduğunu düşündüğü bazı gerekçelerle ona kızar, affetmez ama aslında çok da severdi. Daha sonra da ayrı bir ev tutarak ayrılmıştı babasından. Ancak bir gün babasının aniden vefatı onu allak bullak etti, yaptığı tamir edilmez hatayı farketti, içinde sakladığı söylenmemiş sevginin parmaklarıyla boğuluyordu. Ama artık çok geçti. Babası onun aslında kendisini ne kadar sevdiğini, o ne kadar isterse istesin öğrenemeyecekti. Ve bir hayat sayfası daha böylece kapanmış oldu, başka birçok benzerelerinde olduğu gibi.
Efendim, ne kadar tuhaftır değil mi bir insan için kin tutmak ve affetmemek? Bu şekilde aslında bu olumsuz duygular insan nereye giderse gitsin hep onunla birlikte gelir. Bazıları bunu kabul etmezler. Ancak aradan geçen onca zamana rağmen hala ilk günkü gibi hatırlanılıp, yana yakıla anlatılabiliyorsa, o yük o güne kadar taşınmış demektir. Oysa bir ömür boyu kinlerin, affetmeyişlerin hamallığını yapmak ne acıdır? Hani bir hikaye vardır, bir hoca talebelerine bir hayat dersi vermek üzere onlardan bir istekte bulunur, bir kimseye der darılıp kırılınca sırtınızda bir torba bulundurup, içine bir patates koyacaksınız ve onu hep sırtınızda taşıyacaksınız. Talebeler kabul ederler ve onları üzen, inciten her bir insan ve olay için torbalarına birer patates koyarlar. Ancak ilerleyen zaman içinde patatesler kokar ve iyice ağırlaşır. Bunun üzerine hocalarına giderler ve artık bu yükün kendilerini yorduğunu, sıkıntı verdiğini anlatırlar. Hoca da evlatlarım der işte bu kokan ve ağırlaşan patatesler sizin içinizde taşıdığınız kinlerdir, kırgınlıklar ve affetmeyişlerdir. Onlardan bir an önce kurtulun ki hayat yolunda daha rahat yol alabilesiniz.
Efendim, bundan birkaç ay önce çok değerli ağabeyimiz sayın Mehmet Doğramacı Bey’in bir yazısı vardı sitemizde, bir baska sitede de yayınlanmış olan, “Rabbinle Bayramlaş” deniyordu bu yazıda. Ve sevindirilmiş bir yoksul çocuğun, ziyaret edilmiş bir kimsesizin gözlerinden okunan tarifsiz sevinç Rabbiyle bayramlaşmış olmanın gözle görünen delili olarak ifade ediliyordu. Evet bu güzelim bayram günleri içinde unutmamamız gereken bir de Rabbimizle bayramlaşabilme yükümlülüğümüz var, zirve bir bayram coşkusu yaşayabilmek adına...
Efendim, hep birlikte daha nicelerine hayırlar içinde erişebilmek niyazıyla sevgiyle, saygıyla, edeple güzelleştirilmiş, affedişlerle yüceltilmiş, yardımlaşmanın en güzel örnekleriyle zirvelerine ulaşılmış bir bayram coşkusu diliyor, Sizin ve bütün dostların bayramlarını en güzel dileklerle kutluyorum.
Sonsuz saygı, selam, sevgi ve hürmetlerimle...
Çiğdem Seçkin Gürel
Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :
Bayramın Aydınlığında Yazan Çiğdem Seçkin Gürel
Cvp: Bayramın Aydınlığında Yazan Sabri Tandoğan