Hurmetle Muhabbetle Merhaba!

Değerli Üstâdım, "İlim kendini bilmektir" başlığı altındaki güzel yazışma üzerine bir kere daha sizin ve nice güzel dostların vaktini alıyorum.... Sn. Gözde Dalan'ın zihnini meşgul eden mesele bendenizi de zaman zaman meşgul etmiştir... Bu doğrultuda, yaşadığımız çağı "ihtisas çağı" olarak görebileceğimizi zannediyorum.. Yâni, her konuda ihtisas sahibi insanlar yetiştirebiliyoruz da -acaba?- Gözde Hanım'ın temas ettikleri gibi ilim adamı (âlim) yetiştirebiliyor muyuz?? Şahsen, akademik ünvanı olan veya olmayan sayısız uzmanlarımızın varlığından memnun olmakla birlikte, "âlim" yetiştiremediğimiz endişesini içimden atamıyorum...

Elbette, herkesin kendine göre bir "bilim" târifi olabilir... Buna bağlı olarak "âlim" târifleri de değişiklik gösterebilir.. Böyle olunca, değişik standartlara bağlanmış izâfiyet yüklü tanımlar yerine "mutlak" tanımın arayışı içinde sıksık Kurân'ımıza müracaat ettiğim olmuştur.. 

Kanaatimce, Rabbimizin de "âlim" tanımı var.. En azından müslüman dünyanın bunun farkına varması gerekirdi... Anladığım kadarıyla, meselâ bu tanımın içinde "haşyetullah" duygusu da bulunuyor.. İlâhî azamet karşısında hiçbir korkuya benzemeyen, sevgi ve saygının harmanlanarak zirve yaptığı ruh hâli... (Fâtır:28) 

Son söz olarak, bütün uzmanların ezber bozduğunu ve ilmin besmelesi gibi şu dua ile -ki Rabbimizin isteğidir- yol almaya başladıklarını görmek için daha ne kadar beklemek gerekecek...? 

"Deki Rabbim beni ilmen ziyâde kıl" (Tâ-hâ:114)

En kalbî saygılarımla, 

Kardan Adam

Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :