Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : "Tehi görme kimesneyi, hiç kimesne tehi değil" Yunus Emre
Gönderen : “Nisan”
Tarih : 10/9/2012 8:12:00 PM


 


Çok sevgili hocam, Biraz üzgün ve kırgın olduğunuz şu zamanlarda yüce Rabbim den afiyet ve kalbinize sonsuz huzurlar diliyorum. Bu mailimlede hayırlı bilgiler edinmemizi yüce allah tan niyaz ederim. Efendim bir süredir neden bilmem sevgili Yunus Emre mizin "Tehi görme kimseyi hiç kimse tehi değil" mısraları aklımdan sık sık geçer oldu.Bu düşüncelerle biraz internette Yunus Emre yi okumak istedim ve güzel bir yazı ile karşılaştım. Müsaadenizle paylaşmak ve gönüllere bir anlık ta olsa bu konuda düşünme fırsatı sunmak isterim.


 


Hikaye, Konya da büyük ve eski bir cami İmamının hac yolculuğundan dönüşüyle ilgili. Şöyle anlatıyor İmam; Allah nasip etti. Bu genç yaşta görevli olarak da olsa hacca gitmeyi, büyük bir coşkuyla hem kanuni hem de dini görevimizi yaptık. Dönüş yoluna koyulduk. O zamanlar kurban bayramı ve hac kış mevsimine rast geliyordu. Yolculuklar da otobüsle oluyordu. Adana’yı bu yana geçtik. Bilmem ki nerelerdeydik. Bir gece vakti geç saatler zifiri karanlık. Otobüs mola vermiş. Zannımca Ulukışla’ya yakın bir yerlerdeyiz. Benden başka neredeyse herkes inmiş, bir yol arkadaşım uyuyordu. O’nu da çay içmek için uyandırıp, aşağıya davet ettim. Birlikte indik. Aman Allahım! Bu ne ayaz? Bu ne soğuk? Arabistan’nın sıcağından tedariksiz, hazırlıksız bir şekilde incecik sırtımızla aşağıya inince can havliyle kendimizi mola yerine attık. O da ne? İçeriden kapıyı açmamızla birlikte yoğun bir alkol, meyhane kokusu burnumuzun direğini kırdı. Ben hemen geriye yöneldim. Arkadaşıma haydi gel çıkalım. Dedim. O da vallaha bu soğukta buraya kadar geldik. Ben cay içmeden gitmem. Dedi. Ben de ukalalık yapıp, ulen arkadaş biz nereden gelip nereye gidiyoruz? Bu rakı şarap kokusunun içinde çay mı içilir ? Dedim. O ben içerim. Deyip daldı. İşin içinde imamlık da var. Ben geri döndüm. Döndüm dönmeye de zifiri karanlık onlarca otobüs var, nereden geldiğimi, yönümü otobüsümü şaşırdım. Yavaş yavaş ayak ucumla yoklaya yoklaya otobüs arıyorum. Ayağım kaldırıma çarptı. İki ayağımla birlikte kaldırıma hoplayıvereyim diyerek (aynen orada nasıl hoplamışsa üşenmeden gösterdi) bir hopladım. O da ne? Bir yere uçup düşüyorum. Can havliyle kollarımı açtım ki, bir yerlere tutundum. Ayaklarım yere değer mi diye aşağı doğru biraz uzattım. Bu arada ayakkabımın teki ayağımdan çıktı. Düşüyor… Düşüyor düşmeye de bir türlü bir yerlere varamadı. Bir süre bekledim. Commmmm! diye bir suya düşme sesi geldi. Eyvah ki eyvah! Besbelli kuyuya düşmüşüm, düşerken de bir kenarına tutunabilmişim. Kurban olduğum Allahım yardım et. Dedim. Bir Besmele çektim. Yaradana sığınarak gücümü toplayıp tırmandım çıktım. Çıktım çıkmaya da, ayakkabının birini de kaybettim bu arada, neyse ki bir tanıdık ses yardımı ile otobüsü buldum. Yerime oturdum. Oturduğum yerde Okuyup üflemenin, tövbe istiğfarın bini bir para. Ey Allahım. Dedim. Kimde ne var sen bilirsin. Ben, benlik yaptım. Hacdan geliyorum. Diye kendimi büyük gördüm. Meyhanedeki kullarını aşağıladım. Kurban olduğum, güzel Allahım bana, hemen oracıkta haddimi bildirdi. İnsan yargılamanın cezasını derhal verdi. Kendi kendime şükürler içinde, hem yaşıyor olmanın, hem de bu kadarla kurtulmanın sevinci içinde dualar ediyordum ki, arkadaşım çayını içmiş, huzurla geliyor. Ne oldu? Sen de çay bulabildin mi? Diye sordu. Ne çayı? Dedim. Ne çayı? Ben şükürler olsun Rabbimi buldum. Dersimi aldım.


 


 


Sevgi, Saygı ve hürmetle ellerinizden öperim. Allah a Emanet olun.


 

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]