Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : "Dünya kimseye kalmaz"
Gönderen : Cahide
Tarih : 11/16/2012 9:15:14 PM


 


Sevgili Babacığım, çok değerli Dostlar, hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyor, güzel bir hafta sonu geçirmenizi temenni ediyorum…


Babacığım izin verirseniz okumuş olduğum bir yazıyı sizinle ve gönül dostlarımızla paylaşmak isterim.


Dünya kimseye kalmaz!


Hepimiz yukarıdaki sözü sık sık laf arasına sıkıştırır, güya bu sözden de kendimize bir pay çıkartırız.


Zaten bizim Koca Yunus'a ait bu manalı sözleri bilmeyenimiz de yoktur. Görünüşte, herkes bilir, söyler, anlatır ve hatta birilerine gözdağı bile verilir…


Ancak artık bu sözü manasıyla bilen ve düşünen kaldı mı şüpheliyim. Şu son yıllarda gerçekten de öyle tuhaf, öyle anlaşılmaz ve öyle öfkeli ve tamahkâr insanlar olduk ki gözümüz bu dünyadan bir adım ötesini görmediği gibi mana boyutunu bir saniye düşünenimiz kaldı mı artık şüpheliyim.


Bendeniz derin bir hayal kırıklığı içindeyim ne yazık ki!


Şükür ipini elinden bırakıp dünya malına meyleden, tapan ve maddeyi amaç edinen insan artık öyle bir boyuta geldi ki tamahkârlıkta sınır tanımaz oldu. Şükür, zikir ve fikir boyutunu bıraktığımızdan beridir yüzümüz gülmüyor, kalbimiz mutmain değil, huzurlu değiliz, kalbimizde inşirah esintileri sönmüş,  yalnız ve bir başımıza kalmışız!


Herkesin merkezinde artık sadece kendisi var. Bir ego patlaması yaşanıyor ki kimsenin kimseye eyvallahı yok. Birine kızdığımız an ilk yaptığımız şey onu kaldırıp atmak oluyor. Durmadan terk ediyoruz, hayatımızdan çıkarıyoruz birbirimizi. Ne acı kahve, ne kırk yıl, ne de dostluk kaldı.


Adam karısına kızıyor kaldırıp atıyor pardon öldürüp atıyor! Delikanlı, kız arkadaşına kızıyor veya şüpheleniyor onu yok etmek için her türlü yolu deniyor.  Kadın kocasına kızıyor veya darılıyor evini ve çocuklarını terk ediyor, ya da başka yerlere sarkıyor. Komşu komşusuna kızıyor selamı sabahı kesiyor.


Birisi birisine kızıyor hemen hakaret ve küfür yağdırıyor düşmancasına. Birinin düşüncesi hoşuna gitmiyor, saldırıyor onu sindirmek ve vazgeçirmek için. En ağır, en ağza alınmaz, en çirkin fiil ve davranışları sergilemekten artık kimseler gocunmuyor. Hadsizlik gerçekten de çok önemli bir mesele İslam dünyasında.  Hiç kimse haddini bilmiyor!


İnsanoğlu eşyadan daha çabuk bozuluyor ve tükeniyor ya da tüketiliyor!


Eşyanın bari tamir edeceğimiz, yeni baştan onaracağımız bir yönü ve şansı var. Peki ya insan, kırılınca, tükenince, tüketilince, araya mesafeler konunca, terk edilince, haksızlığa uğrayınca ne yapacak? En azından bu dünyada ne yapacak?


Eskiler “ Allah'a havale ettim seni” der çıkarlardı işin içinden. Bilen için düşünen için bu ne güzel bir temennidir, bu ne güzel bir içsellik ve inanıştır! Şimdi Allah'a havale etmek yerine kendisi işini görmeye, can almaya, ceza vermeye yeltenip hem dünyasını hem ahretini mahvedip kendini bitiren ne çok insan var.


Öyle ki beddua bile etmeyip sadece Allah'ına güvenen o salih müminlerin ne büyük ve içten bir sevgileri vardır ki kendilerine haksızlık edene bile beddua etmeyip Mahkeme-i Kübra'ya kadar bir sabır ve sebat makamında beklemeye alırlar ruhlarını ve akıllarını.


Beddua bilmem güzel Mevla'ya saldım ben seni”


Diyen halk türküsü ne kadar anlamlı ve manidardır!


Bugünün Müslümanları dünün inançlı olup kendi dünyalarında sade bir yaşantıyı seçmiş olanlara burun kıvırıp ortalığı toza dumana katsalar da farkında olmadan fiil ve eylemleriyle ne tür bir tahribata sebep olduklarının farkında bile değillerdir. 


Dünya dünün insanlarına da bugünün insanlarına da kalmayacak.


Bu dünya için kılıktan kılığa giren, el etek öpen, ikbal için rüzgârgülü gibi durmadan dönen, rakkaseler gibi dans eden insanoğlu gözlerini ötelere kapamış ve tamamen bu dünyaya odaklanmış olmalı ki toplumsal problemlerimiz hızla artıyor. Kısa bir zaman diliminde sadece cinsel suçlarda yüzde 400 oranında bir artış varsa hali pür melalimiz SOS veriyor demektir.


Madden zenginleşip, manen fakirleşiyoruz!


Koskoca İslam dinini üç beş başlık ve mercek altına alıp geriye kalan binlerce kural ve kaideyi görmezden gelen ve dini babasının malı zanneden bir tip var ki en çok da onlara acıyorum galiba! Küfür dersen, hakaret dersen,  haksızlık dersen, kul hakkı dersen onlarda; adalet, fazilet dersen, erdem dersen, irfan dersen, merhamet dersen “onlar ne ola ki” kabilinden yüzünüze bakan ve azı dişlerini ardına kadar gösteren böylesi tiplere gerçekten de çok acıyorum. Yazık!


İnançlı insanın diğer insanlardan bariz farkları olurdu eskiden. Dürüst, ağırbaşlı, edepli, usturuplu, güvenilir, erdemli, ilim ve irfan sahibi, hürmetli, ağzına sahip çıkan, adaletli ve merhametli olurdu. Oysa şimdiler de ne yalan söyleyeyim kimsenin kimseden bir farkı kalmadı benim gözümde. Çirkinlikte, küfürde, edepsizlikte, adaletsizlikte, güvenilmezlikte, ihanette hepimiz biriz, birbirimize benzedik ve aynileştik ne yazık ki!


Bu dünya denen çirkin rüyadan uyanmamız gerek. Kendimize dönmemiz, asıl yurda dönüş hazırlıklarının inceden inceye yapılması lazım. Çirkinleşmeden, bayağılaşmadan, insanlıktan uzaklaşmadan, güzellikleri yitirmeden uzlaşalım. Ama yozlaşmadan uzlaşalım.


Sabır, sebat, tevekkül, tefekkür ve tezekkür acilen kalbimizdeki diğer fiillerle yer değişmeli zira zamanımız hızla tükeniyor! Ömer Hayyam ne güzel söylemiş şu dizelerde:


“Bir geldi mi ağır ölüm uykusu


Biter bu dünyanın dedikodusu”


 


Öyle ya dünya kimseye kalmaz!


 


Saygı ve Sevgilerimle..


Cahide


 

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]