Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Bir öğretmenimizden güzel bir anı
Gönderen : Semra İplikçi
Tarih : 11/24/2012 7:53:58 PM


 


Çok muhterem aziz babacığım, başöğretmenim sayın Sabri Tandoğan’ın öğretmenler gününü en kalbi duygularımla kutlar, hürmetle o gül kokan ellerinden öperim. Bu vesileyle bütün öğretmenlerimizin öğretmenler gününü kutlarım. Allah hepinizden razı olsun.


Ben de bir eğitimci olarak duygu ve düşüncelerimi, iki şiirimi ve yaşadığım bir olayı siz değerli gönül dostlarıyla paylaşmak istedim.  


Saygı, sevgi ve dualarımla. Semra İPLİKÇİ


BEN ÖĞRETMENİM


Yücedir benim mesleğim,


Görevle atar yüreğim,


Sevgidir temel direğim,


O olmazsa ben biterim.


 


Yol aşılmaz yürümekle,


Taşınamaz su elekle,


Yarışamaz zor benimle,


Zorlukları kucakladım.


 


Soframda ekmeğim aşım,


Öğrenmeye hala açım,


Bilgi havuzunda kaşığım,


Akşam sabah daldırırım.


 


Toz topraklı yol demedim,


Çamur yaş da dinlemedim,


Tüm şartlarda görevdeydim,


Gönüllerde öğretmenim.


 


                           Semra İPLİKÇİ


 


(Yıldızları Arıyorum adlı şiir kitabımdan)


ÖĞRETMEN OLMAK


 


Bilgileri mayaladım,


Toprağı da tohumladım.


Öğretmenlik büyük aşkım,


Ateşiyle doldum taştım.


 


Öğrenmekse uzar gider,


Bilgileri dider dider,


Pişirerek birer birer,


Hep sevgimle harmanladım.


 


Ateşi düştü gönlüme,


Okuturum ölümüne,


Bin dereden su gelse de,


Doldurmaktan usanmadım.


 


                           Semra İPLİKÇİ


 


       ÖDÜNÇ ALINAN PARA                                       


  Önyargı hem kendimize,


hem çevremize zarar verir.


Ulvi bir görev olan öğretmenliğimi yaptığım köylerden birindeydim. Yeşillikler içerisinde, her şeyi ile doğal, şirin mi şirin bir köy.


Benim branşım (giyim) yaygın eğitimi içerdiği için her yaştan eli iğne iplik tutabilecek bayan öğrencilerim vardı. Görevim sadece onlara giyimin inceliklerini öğretmek değil, onlarda zaten var olan yeteneği ortaya çıkarmak, bunu geliştirmelerinde yardımcı olmak, dersleri genel kültür dersleriyle pekiştirerek verebileceğim bilgi ve davranışlarla beraber onları en iyi şekilde topluma kazandırabilmekti. Yetişkin bayanların da eksik olan yönlerini tamamlamaya çalışıyor, aralarında geleceğin annesi olmaya aday öğrencilerime de örnek davranışlar sergileyerek eğitmenliğimle faydalı olmaya gayret gösteriyordum.


Yine bir gün görevimi yerine getirmek için köyüme gittim. Sınıfa girdikten sonra yoklamayı aldım ve derse başladım. Yorucu bir dersin arkasından tenefüse çıktık. İkinci ders henüz başlamamıştı. Öğrencilerimden biri telaşla yanıma gelerek "Hocam, sınıfta hırsız var, makinemin gözüne koyduğum para çalınmış." dedi. Çok şaşırmıştım, ne olduğunu anlamaya çalıştım. "Emin misin? Paranı başka bir yere koymuş olmayasın?" dedim. "Hayır hocam eminim. Sipariş edilen sütü verdikten sonra parasını da makinemin çekmecesine koymuştum." diye yanıt verdi. "Dur çocuğum, panik yapma; önce ne olduğunu öğrenmeye çalışalım. Kimseyi de hırsızlık gibi adi bir suçla itham etme. Arkadaşlarına da sorarız, belki bir gören olmuştur, ya da sana şaka yapmışlardır." dedim.


Ben bunları söylüyordum ama içim içimi yiyordu. Onlara her zaman dürüstlüğü, erdemli kişi olmayı öğretirken kim böyle bir hataya düşerdi? Neden?


Diğer öğrencilerime de sordum, gören olmamış. Bu arada, kapıda parası alınan öğrencimin annesi belirdi ve söze girdi: "Hoca hanım, bu sınıfta bir hırsız varmış." Bu ifadeye çok sinirlenmiştim. "Bir dakika hanımefendi, bu sınıftan ben sorumluyum. Eğer böyle bir olay varsa bunu benim aydınlatmam gerekiyor. Bir bardak çayımı içersen buyur ama niyetin içeri girip olay çıkarmaksa buna asla müsaade etmem." diyerek sözlerimi sürdürdüm. "Yıl sonunda ben bu köyden aylacağım, ama sizler birlikte olmaya devam edeceksiniz. Suçladığınız insanların yüzüne daha sonra nasıl bakacaksınız?" deyince, öğrencimin annesi "Haklınız Hoca hanım, bunu hiç düşünmemiştim." diyerek okuldan ayrıl.


Ben tekrar sınıfa nğümde, öğrencilerim aralarında fiskos yapıyorlardı. Beni görünce sustular. Onlara dönerek; "Anladığım kadarıyla sınıfta istenmeyen bir olay vuku bulm. Sanıyorum bir arkadaşız, ödünç olarak sormadan çekmeceden parayı alş. Hatalar insanlar içindir. Hatasız kul olmaz. Bir insanın hatasını anlaması kadar yüce bir duygu olamaz. Hepiniz gelecek vaat eden gençlersiniz. Biliyorsunuz önlüğümü çıkardıktan sonra odama asıyorum. Parayı kim aldıysa lütfen önlüğümün cebine koysun. Para cebime konana kadar önlüğümü giymeyeceğim." dedikten sonra o günkü dersimi tamamlayıp okuldan ayrıldım.


Ertesi sabah okula geldiğimde mecburen önlüğümü giymeden derse başlamak zorunda kaldım. Çüngeçerli bir sebebim vardı. Masamın başına geçerek o günkü yoklamayı almaya başladım. Köy yerinde öğretmenlik yaptığım için öğrencilerim işleri gereği aynı anda derse gelemiyorlardı. İlk gelen öğrencimden sonra bir şey bahane ederek odama gittim ve önlüğümün cebine baktım. Para konulmamıştı, Bunu diğer öğrencilerin yoklaması takip etti. Ben hava almak bahanesiyle sınıftan çıkıyor, önlüğün cebine bakıyordum. O ana kadar para cebime konulmamıştı. Ta ki böyle bir şeyi yapacağı asla aklıma gelmeyen öğrencimin yoklamasıaldıktan sonra odama gidene kadar... Elimi cebime attım. "Aman Allah'ım o da ne?"Para aynı miktarı ile cebime koyulmuştu. Hem üzülmüş hem de sevinmiştim.


Üzülmüştüm; o öğrencimin böyle bir şey yapacağını asla tahmin edemezdim. Sevinmiştim; hatasını anlamış ve adını "ödünç alınan para" koyduğum meblağ aynen yerine koyulmuştu. Tabi ki ben hiçbir şey belli etmeden sınıfa geri döndüm. Eğer o noktada kalsaydım, öğrencilerim tahmin edecekler ve parayı alanın kim olduğu ortaya çıkacaktı. Aradan bir derslik süre geçti. Öğrencilerime dönerek "Arkadaşlar ödünç alınan para getirildi." der demez herkeste bir uğultu başladı. "Hocam hırsız kim?" diye sordular. Bu soru karşısında çok sinirlenmiştim. Onlara defalarca hırsızlık gibi çirkin bir yakıştırmayı yapmadığımı ve ödünç alınan para adı altında olaya yaklaştığımı anlatmaya çalışmıştım. O nedenle bu ifade canımı sıkmıştı. "Arkadaşlar kim tekrar böyle bir ifadeyi kullanırsa, hırsız yakıştırmasını ben ona yapacağım." dedim ve sınıfı bir sessizlik kapladı.


Tekrar sınıfa döndüm ve "Zaten içinizden birinin böyle bir şey yapacağını tahmin etmiyordum. Ödünç aldığı parayı geri getiren arkadaşınızı şimdi daha çok seviyorum. Ne bük erdemdir kendi hatasını kabul etmek. Böyle bir büyüklüğü ancak onurlu bir insan gösterebilir. Hepinizin huzurunda, arkadaşınıza teşekkür ediyorum ve alnından öpüyorum."dedim ve konuyu bir daha açmamacasına kapattım. O günden sonra kimse bu olaydan bahsedemedi.


İlerleyen günlerde öğrencim yanıma gelerek "Hocam,
çok teşekkür ederim. Bana ne büyük bir iyilik yaptığınızı bir bilseniz. Adım hırsıza çıksaydı, herkesin yüzüne nasıl bakardım." Olayı bana şöyle anlattı; "O gün çok beğendiğim kumaşı alabilmek için, eksik kalan mikta tamamlamak adına parayı aldım." deyince çok üzüldüm. Bunun üzerine "Kızım, keşke gelip benden isteseydin. Her zaman size maddi ve manevi yardım edebileceğimi söylüyorum." dedim. "Affet hocam, bu bana büyük ders oldu. Bir cahillik ettim. Bundan sonra size layık bir öğrenci olmaya söz veriyorum." dedi ve ellerimden öptü. Ben de onu öperek "İnanıyorum kızım. Affetmek Allah' a mahsustur. Hatanı anlaman benim için en büyük ödül." dedim ve vedalaştık.


Aradan yıllar geçti 've bir gün öğrencim beni aradı. Telefon konuşmasında "Hocam, iyi ki sizin gibi bir insanla karşılaştım. Artık hayatımda yanlışlara yer yok. Ha bu arada şunu da belirteyim; dışarıya'dikiş dikiyor, aile bütçeme katkıda bulunuyorum. Sağ olun var olun iyi ki varsınız hocam." dedi. Bu beni çok mutlu etmişti. Demek ki vermek istediğim eğitim amacına ulaşmıştı.


İnsanları kazanmak çok zordur. Kaybetmekse çok kolay. Ben zoru başarmıştım.


Eğitimin ailede başladığı artık kaçınılmaz bir gerçek. Çocuklarımıza iyi bir model olabiliyor muyuz? Bir heykeltraş gibi onları şekillendirebiliyor muyuz? Beyaz bir örtüyü işler gibi lekesiz işleyebiliyor muyuz? Sabırla ilmek ilmek dokuyabiliyor muyuz? Bundan tek bir sonuç çıkıyor; ÇOCUK  YAŞADIĞINI ÖGRENİR!


        (Polyanna’dan Semranna’ya adlı kitabımdan)


 

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]