Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Cvp: Sevmek devam eden en güzel huyum
Gönderen : Sabri Tandoğan
Tarih : 1/6/2007 5:08:44 AM


Sayın Çiğdem Seçkin Gürel,
5.1.2007 tarihli mailinizi aldım. Efendim, hani bir söz vardır “Nefesim kesilerek okudum” derler. İnanın ben de öyle oldum. Baştan sona muhteşem bir sanat eseri. Herşey matematik bir zekayla, erişilmez bir incelikle öylesine güzel yerli yerine konmuş ki inşallah Allah nasip etsin bu mailler kitap halinde çıkınca bu yazının bulunduğu sayfaya bir kağıt koyacağım ve onu kısmet olursa hergün okuyacağım. Önce bu nefis maili gönderdiğin için seni kutluyor, binlerce defa teşekkür ediyorum. İnsan bilinmezini ne kadar güzel bir şekilde irdelemişsin. İnanır mısın yavrum daha çocukluk günlerimden itibaren “insan” kelimesi beni hep ürpertti. Bir ömür boyu gecemi gündüzüme katarak deliler gibi okumam, bir uçtan bir uca bütün Avrupa ülkelerini gezmem, nerde büyük, güzel, yüce bir insan duyduysam onunla tanışmak, onun elini öpebilmek, onunla görüşebilmek için her fedakarlığı hatta her çılgınlığı yapmam bunun içindi. İnsan benim için mukaddes bir varlıktı. Sırlarla doluydu. Bir bilinmezi çözdüğünüz zaman karşınıza bir başka bilinmez çıkıyordu. Acaba kolayca söyleyiverdiğimiz ve hayatımızın odak noktası yaptığımız sevmek ve sevilmek kelimelerinin aslı neydi? Neyi gösteriyor, neye delalet ediyordu? Koca Aleksi Carel, yazdığı en muhteşem eserinin ismini “İnsan bu meçhul” koyuyordu. Onu ilk defa üniversitenin ilk sınıfında okumuştum. Tabir caizse beni sarhoş etmişti. Özdemir Asaf’ın şu şiirini binlerce defa okudum, hala da okuyorum, doyamıyorum:

“Bana yakın geldin dedi vurdu
Bana uzak kaldın dedi vurdu
Adlarını sordum
İnsan dediler”

Bir Kudsi Hadiste “İnsan Benim sırrım, Ben insanın sırrıyım” buyuruluyordu. Bütün kainat insan için yaratılmış ve onun emrine müsahhar kılınmıştı. Bir ömür boyu insanı anlayabilmek, insan ruhunun derinliklerine inebilmek için çırpındım. Şimdi yetmiş üç yaşımın sonunda bana sorsan desen ki “babacığım, insanları anlayabildin mi?”, başımı önüme eğer esefle “ne gezer kızım” derim. “Ben kim insanları anlamak kim. İnsanları anlamak benim gibi cahil insanlara mı kaldı?” Uzun yıllar önceydi. Bir gün adli tatilde rahmetli eşim Rana Hanımla beraber Marmara denizindeki Avşa adasına gitmiştik. Çarşıda gezerken gözlerini siyah bir bezle örten bir kimse görmüştüm. Merak ettim, acaba dedim gözleri ışıktan mı rahatsız oluyor? Bir gün bir kafede çay içerken geldi yanıma oturdu. Kendisine çay ikram ettim. Konuşmaya başladık. Sohbetin bir yerinde o gözlerini örtüşünün sebebini sordum. Aldığım cevap beni hala ürpertiyor. “Efendim”, dedi, “gözlerimde birşey yok. Çok şükür iyiyim. Yalnız her insanın ayrı bir dünya olduğunu gördüm. Onlara bakınca kendimi uçsuz bucaksız bir okyanusun kenarında gibi hissediyorum. Çok heyecanlanıyorum. Ruh dengemi koruyabilmek için gözlerimi kapatıyorum”. Aradan kırkbeş yıl geçti. Bu sözler beni hala düşündürüyor, ürpertiyor.
Hukuk fakültesinde okuduğum yıllardaydı. Bir gün okuldan çıkmış, herzaman olduğu gibi yine kitapçıları geziyordum. Nedense gördüğüm bir kitap çok ilgimi çekmişti. Kitabın ismi “Seni Sevilmez Gibisin” idi. Doğrusu bu isim çok tuhafıma gitmişti. Günlerce düşündüm. Acaba dedim bu kitabı azınlıklardan bir vatandaş mı yazdı? Önceleri kitap bana Balat Türkçesini hatırlatıyordu. Aylardan sonra birgün yaşadığım bir olaydan sonra birden bu kitabın ismi aklıma geldi “Seni Sevilmez Gibisin”. Kitapçıdan öğrendim, tıp öğrenimi yapan bir genç getirdi dedi. Hayat boyu öyle insanlarla karşılaştım ki onlara (Allah şahittir) en içten, en samimi sevgi ve saygı gösterdim. Ama karşı tarafta hiçbir titreşim olmadı. İşte o zamanlar hep bu kitabın ismi aklıma geldi: “Seni Sevilmez Gibisin”. Sanki bazı insanlar seferber oluyorlardı, hayır diyorlardı, “beni sevemezsin”. Kenan Doğulu’nun şarkısında olduğu gibi “hakkın yok” diyorlardı. Siz de naçar başınızı önünüze eğiyor gözyaşlarınızı içinize akıtarak uzaklaşıyordunuz. İşte öyle efendim...Bu güçlüğü Atila İlhan ne kadar güzel anlatıyor:
“Anladım imkansız şey, bir insanın bir başka insanı anlaması” diyor. Evet gerçekten insan bu, meçhul. Bugüne kadar hiçkimse onu anlayamadı, çözemedi. Ta ki Resulullah Efendimiz gelinceye kadar. Bir insanı anlamak istiyor musunuz? Hadis-i Şerif okuyun. Orada insan ruhunun nakış, nakış güzellikleriyle işlendiğini göreceksiniz. Olaya sadece inanç gözüyle bakmayın. İnanmasanız da yine okuyun. Göreceksiniz ki insan ruhunun gizli kalan sayfaları bir muhteşem kitap gibi önünüzde açılacaktır. Yeryüzünde insan ruhunu en iyi anlayan, insan ruhundaki düğümleri çözen, tıkanıklıları açan tek insan Resulullah Efendimizdir. Hadisleri lütfen hergün okuyun, inanmasanız da yine okuyun. Ölesiye çalışmayla, okumayla geçen bir ömrün sonunda benim ulaştığım nokta bu. Hani Hümeyra’nın şarkısındaki
“Bir kördüğüm ki içim,
Çözdükçe dolaşıyor”
mısralarındaki düğümün çözüldüğünü göreceksiniz. Ve bu size sükun, huzur ve mutluluk getirecek. İşte o zaman insan “Sevmek devam eden en güzel huyum” diyeceksiniz. Yunus’un o harikulade “Sevelim, sevilelim, dünya kimseye kalmaz” mısraını terennüm edeceksiniz. Selam, sevgi ve saygı ile.
Sabri Tandoğan


Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :

Sevmek devam eden en güzel huyum Yazan Çiğdem Seçkin Gürel
Cvp: Sevmek devam eden en güzel huyum Yazan Sabri Tandoğan

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]