Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Aradığımız çıkış yolu, hiç ummadığımız bir yerde olabilir
Gönderen : Özden
Tarih : 3/17/2013 12:56:45 PM


 


 


Sevgili ve cok kiymetli babacigim nasilsiniz ?


 


Gecen gun telefonla sesinizi duydum ne cok sevindim.. Sizleri cok ozlemisim.. InsaAllah en kisa zamanda ziyaretinize gelmek ve kavusmayi Rabbim nasip eder.. Sagliginiz icin her zaman duaciyiz..


 


Efendim bu sabah guzel bir ibretlik oyku dustu aklima... Sizlerle de paylasmak istedim.. Asagida yolluyorum..


 


Rabbime emanet olun.


 


Sonsuz sevgi saygi ve dualar ile ellerinizden opuyorum..


 


Ozden


 


 


Bir zamanlar ölüme mahkûm olmuş bir adam vardı. Gözleri kapatılarak zift gibi karanlık bir mağaraya kapatılmıştı. Mağara, yüz yard´a yüz yard ölçülerindeydi. Ona mağaradan çıkmak için bir tek yol olduğu ve onu bulabilirse özgür bir adam olabileceği söylenmişti.


Mağaranın girişi bir kaya ile iyice kapatıldıktan sonra mahkûma gözlerini açmak ve karanlıkta özgürce gezinme izni verilmişti. Yalnızca ilk otuz gün boyunca ekmek ve su ile beslenebilecek ve bundan sonra beslenmesi için hiçbir şey verilmeyecekti. Ekmek ve su, mağaranın güney kısmının tavanında bulunan küçük bir delikten aşağı sarkıtılarak ona verilecekti.


Tavanın yüksekliği 18 metre civarındaydı ve tavandaki deliğin çapı 1 metre kadardi.  Mahkûm yukarıdan gelen azıcık ışığı görebiliyordu ama bu ışık mağarayı aydınlatmıyordu. Mahkûm, mağaranın içerisinde gezinirken kayalara çarptı. Bu kayaların bazıları çok büyüktü. Eğer bu kayaları kullanarak bir tümsek yapabilirse, tavandaki açıklığa ulaşabileceğini ve onu içinden geçebileceği kadar büyütüp oradan da kaçabileceğini düşündü. Boyu 1.75 metre olduğu ve ulaşabileceği yükseklik de bir 2 metre olacağı için, bu tümseğin en azından 16 metre  yükseklikte olması gerekiyordu.


Bu sebeple, mahkûm uyanık olduğu süreleri kayaları toparlayarak ve toprağı kazarak geçirdi. İki haftanın sonunda 8 metre  yüksekliğinde bir tümsek yapmıştı. Önündeki iki hafta içerisinde bunu iki katına çıkarabilirse, yiyeceği tükenmeden bu işi başarabileceğini düşündü. Mağaranın içerisindeki kayaların çoğunu kullandığı için toprağı daha fazla kazması gerekiyordu. Bu kazma işlemi için kullanabileceği tek şey çıplak elleriydi. Aradan bir ay geçtikten sonra tümsek 15.5  metre yüksekliğe ulaşmıştı ve zıplayarak bu açıklığa neredeyse ulaşabiliyordu.


Hemen hemen tükenmişti ve çok bitkindi. Günlerden bir gün, bu açıklığa dokunabileceğini sandığı bir anda, düştü. Ayağa kalkamayacak kadar bitkindi ve iki gün içerisinde öldü.


Onu yakalayanlar cansız bedenini almaya geldiler. Girişi kapatan büyük kayayı kenara çektiler.


Mağaranın içi aydınlandıkça, mağaranın duvarında çapı 3 metre  olan bir deliği aydınlattı. Bu dağın öteki tarafına giden bir tünelin girişiydi. Bu mahkûma bulması için ifade edilen, özgürlüğün yoluydu. Tavandaki açıklığın hemen altında, mağaranın güney duvarındaydı. Mahkûmun yapması gereken tek şey 200 feet kadar sürünerek ilerleyip özgürlüğüne kavuşması idi. Işığa o kadar çok odaklanmıştı ki, özgürlüğünü karanlıklarda araması gerektiği hiç aklına gelmemişti.


 


Özgürlük, yaptığı tümseğin hemen yanında, hep yanı başında, fakat gozlerini kör eden karanlığin içerisindeydi.......


 


Bir bakalım mı etrafımıza bu gün.... Neler bizleri karanlığın içinde bırakıyor ? Gerçek kurtuluşu göremeden ne inanılmaz çabalar ile çıkış yolunu hangi imkansızlarda arıyoruz ?


 

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]