Sevgili Babacığım, Kıymetli Dostlarım;
Hepinizi saygı, sevgi ve hürmetle selamlıyorum.
22 Mart 1993. Samiha Ayverdi Annemizin Hakkın Rahmetine yürüdüğü gün. Aradan 20 yıl geçmiş. Annemizi rahmetle, sevgiyle,saygıyla, dualarımızla anıyoruz. Mekanı cennet olsun. Allah ilminden faydalanmayı bizlere de nasip etsin…
SAMİHA AYVERDİ:
Sâmiha Ayverdi, 1905 Ramazan'ının Kadir Gecesi'ne rastlayan 25 Kasım günü, İstanbul Şehzadebaşı'nda dünyaya gelmiştir. Babası Piyade Kaymakamı (Yarbay) İsmail Hakkı Bey'dir. Ayverdi, babasına atfen, dedesinin soy kütüğünün Ramazanoğullar'ına kadar uzandığını nakleder. Annesi Fatma Meliha Hanım'ın ataları Kanuni'nin Budin seferinde şehit olmuş (1541) ve oraya defnedilmiş Gül Baba'ya kadar uzanır.
Anneannesi Hâlet Hanım, geniş kültürlü, dirâyetli, ferâsetli, asırların bereketini taşıyan kâmil bir insandı. Meziyetlerinin pek çoğunu torununa aktarabilmeyi başardı. Büyükannesinin gayretleriyle şifâhî kültür ve tarih şuuru sâhibi oldu. Dedesi de ciddiyet, dürüstlük, az konuşma gibi değerler noktasında ona örnek olmuştur. Aynı şekilde anne ve babası da onun fikrî, imânî ve ahlâkî şahsiyetinin teşekkülünde müsbet rol oynamış kimselerdir. Evleri de devrin seçkin bilim ve sanat adamlarının gelip gittiği bir yerdir. Bu ortamın da onun yetişmesinde tesiri olduğu muhakkaktır.
Çocukluğunu o dönemin en renkli semtlerinden olan Şehzadebaşı’da yaşadı. Süleymaniye Kız Numune Mektebi’nde eğitim gördü; daha sonra özel derslerle eğitimine devam etti. Çok iyi derecede Fransızca öğrenerek tarih, tasavvuf, felsefe ve edebiyat alanlarında bilgi sâhibi oldu, güzel sanatlarla ilgilendi ve keman çalmayı öğrendi.
Dindar bir çevre içinde yetişmiş, Osmanlı-İslam medeniyetine derinden bağlanmıştır.
22 yaşında iken aile dostu Ken’an Rifâî ile tanıştı. Büyük bir mürşid, bir iman tebliğcisi olan Ken’an Rifâî, büyükannenin hazırladığı kültürel alt yapı üzerine muhteşen bir fazilet âbidesi inşa etmekte hiç zorlanmadı. Öğrencisi de O’nun irşadlarıyla istikametini belirledi ve ömrünün sonuna kadar o istikamette ilerledi. Bir taraftan kızını en iyi şekilde yetiştirmeye çalışırken, bir taraftan da kendisini büyük bir mütefekkir-yazar yapacak faaliyetlerini devam ettirdi. İslâmî kaynaklara eğildi. Özellikle doğu edebiyatını tetkik etti. Bu edebiyatın büyük simalarından Mevlânâ, Muhiddin-i Arâbî, Sâdi, Hâfız-ı Şirâzî, onun çok önem verdiği ve tesirinde kaldığı isimlerdir. Batıya da ilgisiz değildir. Dünya fikir ve edebiyat cereyanlarını takip etti.
32 yaşında iken yazdığı ilk eseri ‘Aşk Budur’ isimli romanında; aşk temasını, Allah (cc) inancı ve tasavvuf düşüncesini aksettirmek için kullandı. 1946 yılından sonra fikrî ve tarihî eserlere ağırlık verdi, hâtırâlarını yazdı.
Daha sonra mecmualarda da yazmaya başladı. İlk yazıları Necip Fazıl Kısakürek’in çıkardığı Büyük Doğu Mecmuası’nda yayımlandı. Büyük Doğu’dan sonra Resimli İstanbul Haftası, Fatih ve İstanbul, Türk Yurdu, Havadis, Ölçü, Hür Adam, Anıt, Türk Kadını, Tercüman, Kubbealtı Akademi Mecmuası ve Türk Edebiyatı gibi yayın organlarında yazdı.
Bütün bu çalışmalar arasında geleceğin münevverleri olmaya aday gördüğü gençlerle ilgilendi. Onların fikrî ve manevî gelişmelerinde etkili oldu. Böylece, mütefekkir-yazarlığına sivil hocalık aynı zamanda mânevî annelik de eklenmiş oldu.
Sâmiha Ayverdi, dile hâkimiyeti, derin kültürü ve mükemmel Türkçesiyle son asırda yaşamış en mühim edebiyatçılarımızdan biridir. Tarihî, sosyal ve tasavvufî konulardaki eserleri gelecek nesillere dil, kültür ve fikir sahasında ışık tutacak değerdedir.
Mimar Ağabeyi Ekrem Hakkı Ayverdi, Yengesi İlhan Ayverdi, Ord. Prof. Dr. Ali Fuat Başgil, Prof. Dr. Ahmet Yüksel Özemre, Nihat Sâmi banarlı, Ergun Göze, Fevziye Abdullah Tansel, Safiye Erol ve diğer dostlarıyla birlikte kurduğu Kubbealtı Vakfı ile toprağa bir tohum verdi. Bir kaya parçasının üzerine düşse bile iyilik tohumunu yeşerten Alla-ü azimüşşan, Ayverdilerin tohumundan ulu bir çınara dönüştürdü. Çınarın etrafında toplananların iki dünyasını pür nûr eyledi.
İstanbul Fetih Cemiyeti, İstanbul ve Yahya Kemal Enstitülerinde faal üyeliklerde bulunmuş, sonradan Türk Kadınları Kültür Derneği adını alan Türk Ev Kadınları Derneği’nin1966 yılında kuruluşuna ön ayak olmuştur.
Çeşitli kuruluşlar tarafından kendisine verilen başarı armağanları:
1978’de Türkiye Millî Kültür Vakfı Armağanı; 1984’te Türkiye Millî Kültür Vakfı tarafından verilen ‘Türk Millî Kültürüne Hizmet Şeref Armağanı’; 1985’de ‘Yeryüzünde Birkaç Adım’ isimli eseri dolayısıyla Boğaziçi Yayınları tarafından ‘Boğaziçi Başarı Armağanı’, 26 Nisan 1986’da, Türk Edebiyat Vakfı’nın ‘Millî Sanata Hizmetleri’nden ötürü verilen plaket, 1988 yılında yayınlanan ‘Hey Gidi Günler Hey’ isimli eseri ile, Türkiye Yazarlar Birliği’nce verilen ‘Yılın Dil Ödülü’, 1990’da Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu’nun verdiği ‘Şükran Paketi’ 1992 yılında Türkiye İlim ve Edebiyat Eserleri Sahipleri Meslek Birliği’nce (İLESAM) verilen ‘Üstün Hizmet Ödülü’ ve çok sayıda teşekkür belgesi.
İstanbul, Fatih’de Vatan Caddesi üzerinde bulunan Vatan Anadolu Lisesi’nin ismi 2005 yılında değiştirilerek, ‘Sâmiha Ayverdi Anadolu Lisesi’ yapılmıştır.
Sâmiha Ayverdi; Türk milletinin son dönem îmân, fikir ve kültür hayâtında önemli bir yeri olan, yazar, mütefekkir, mutasavvıf ve mürebbîdir. Seksen yedi senelik ömrünü vatanı, îmânı ve bu milleti millet yapan değerler adına yaşayan, gönlü ve durağı Hakk’ın adı ile mühürlenmiş seçilmişlerden bir seçilmiştir.
O, sırları Mevlâ sevgisiyle dolu olanlardan, gönlünü Allah’ın varlığıyla süslemesini bilenlerden, kendisini îmânının emrine vermiş velîler zincirinin göz kamaştırıcı bir halkasıdır.
Roman, hikâye, hâtırat, makale ve inceleme türündeki eserleriyle tanınan mütefekkir ve mutasavvıf yazar Sâmiha Ayverdi, 22 Mart 1993 tarihinde, 88 yaşında iken İstanbul’da vefat etti. Ebedî istirahatgâhı, İstanbul’un Zeytinburnu İlçesi’ndeki Merkez Efendi Camii’nin bahçesinde ve mürşidi Ken’an Rifâî Hazretleri’nin kabrinin ayak ucundadır.
Yayınlanmış eserleri:
Aşk Bu İmiş (1938),
Batmayan Gün (1939),
Mâbette Bir Gece (1940),
Ateş Ağacı (1941),
Yaşayan Ölü (1942),
İnsan ve Şeytan (1942),
Son Menzil (1943),
Yolcu Nereye Gidiyorsun (1944),
Yusufcuk (1946),
Mesihpaşa İmamı (1948),
Ken’an Rifâî ve Yirminci Asrın Işığında Müslümanlık (1951),
İstanbul Geceleri (1952),
Edebî ve Mânevî Dünyâsı İçinde Fâtih (1953),
İbrâhim Efendi Konağı (1964),
Boğaziçi’nde Târih (1966),
Misyonerlik Karşısında Türkiye (1969),
Türk-Rus Münâsebetleri ve Muhârebeleri (1970),
Bir Dünyâdan Bir Dünyâya (1974),
Türk Târihinde Osmanlı Asırları (1975),
Millî Kültür Meseleleri ve Maârif Dâvâmız (1976),
Âbide Şahsiyetler (1976),
Türkiye’nin Ermeni Meselesi (1976),
Hâtıralarla Başbaşa (1977),
Kölelikten Efendiliğe (1978) (Arapça ve İngilizce 1979), Urduca 1981),
Dost (1980) (İngilizce 1995),
Yeryüzünde Birkaç Adım (1984),
Rahmet Kapısı (1985),
Mektuplardan Gelen Ses (1985),
Ne İdik Ne Olduk (1986), Hancı (1986),
Bağ Bozumu (1987),
Hey Gidi Günler Hey (1988),
Küplüce’deki Köşk (1989),
Ah Tuna Vah Tuna (1990),
Dile Gelen Taş (1999),
Râtibe (2000),
İki Âşinâ (2003) Ezelî Dostlar (2004),
Mülâkatlar (2005),
Dünden Bugüne Ne Kalmıştır (2006),
Arkamızda Dönen Dolaplar (2007),
Kaybolan Anahtar (2008),
Paşa Hanım (2009),
Ebâbil Kuşları (2010),
Röportajlar Anketler (2013),
Hürmetlerimle…
Cahide