Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Hizmetimiz kadar mükâfâtımız olacak
Gönderen : Gülden Bulut
Tarih : 4/18/2013 10:42:42 AM


 


Sevgili BABACIĞIM ve Değerli Gönül Dostları; Saygı ve sevgilerimle...


Hizmetimiz Kadar Mükafatımız Olacak


Kainattaki hiç bir şeyin boşuna yaratılmadığını, Yüce Rabbimiz’in Kitab-ı Mübin’indeki beyanlarından biliyoruz. Zerreden gezegenlere kadar her şeyin bir varlık hikmeti bulunmakta. Ayrıca bir ölçüye ve mizana göre yaratılmış durumda. Bu noktada insanın aklına şu sorular geliyor: Her şeyin yaradılış sebebini anlamaya çalışan insanoğlu, kendi varlık sebebi üzerinde niçin düşünmez? Kainattaki her şeyin bir hizmeti yerine getirdiğini görüyorken, kendinin hangi hizmeti görmesi gerektiğini niçin araştırmaz?


Hakikat şu ki, canlı-cansız bütün varlıklar gibi bizim de bir yaradılış sebebimiz var. Denizlerdeki gözle görülemeyecek kadar küçük ve basit bir canlının bile çok önemli vazifeler için yaratıldığını düşünürsek, kainattaki en üstün, en mükemmel varlık olarak bizlerin amaçsız ve manasız bir hayat için var edildiğimizi elbette düşünemeyiz.


İnsanoğlu’nun kendi yaradılış gayesini araştırmadaki tembelliğini bilen Yüce Rabbimiz, bu gayeyi doğrudan açıklıyor: “İnsanları ve cinleri yalnız bana kulluk için yarattım.” (Zariyat/ 56). İlk yaradılış macerasını anlatırken de, meleklere “yeryüzünde bir halife yaratacağını” (Bakara/30) beyan buyuruyor. Halife, yani kendi temsilcisi… Yeryüzünde kendimize bir hayat programı çizerken, dikkate almamız gereken en temel ve en büyük hakikat işte budur. Ne yapacağımızı, kendimizi nasıl ve neye göre ayarlayacağımızı düşünürken, mihengimiz bu olmalıdır.


En mükemmel varlık olarak yaratılan, Alemlerin Rabbi’ne kulluk için seçilen, dahası yeryüzüne O’nun halifesi olarak gönderilen insan, hiç şüphesiz başıboş değildir. Büyük vazifeler ve önemli hizmetler için var edilmiştir. İslâm, bütün bu hakikatları açıklayan ve bunlara göre bir hayat programı sunan yegane dindir. Rabbi ile irtibatını sağlam tutmaya çalışan, O’nun dinini hayatının merkezine koyan bir mümin, bu yaradılış gayesini bilen ve kendini ona göre ayarlayan kişidir. Zerreden kürreye kadar bütün mevcudat nasıl boyun eğiyorsa, o da Rabbi’ne boyun eğmiştir, O’na teslim olmuştur. Zaten İslâm kelimesinin bir anlamı da budur. Kalbi, kendisinden beklenen ilâhi vazifelere hassas ve açıktır. 0nun için hayat, doğum ve ölüm arasındaki sınırlı bir zaman diliminden ibaret değil, ebediyyetin tarlasıdır. Burada yaptığı her şeyin toprağa atılan tohum mesabesinde olduğunun farkındadır. Ahiret, ise hasadını devşireceği yerdir, Bu açıdan bakıldığında denilebilir ki, müminin hayatı hizmetten ibarettir. Mümin, evvela güzel kullukla, taat ve ibadetlerle kendi ebedî hayatına hizmet eder. “O gün insanlar, yaptıklarının karşılığı kendilerine gösterilmek üzere bölük bölük dönecekler. Kim zerre kadar iyilik yaparsa onun mükafatını görecek. Ve kim zerre kadar kötülük yaparsa, o da onun karşılığını görecek.” (Zilzal/6-8) ilâhi fermanı gereği, ahiret yurdunda iyilik ve güzelliklere erişmek için çabalar. O’nun çizdiği emir ve yasaklar dairesini, yani Allah’ın sınırlarını gözetir. Bütün bunları yaparken amellerine güvenmek yerine, Yüce Rabbi’nin rızasını, rahmet ve şefkatini kazanmayı amaçlar.’ ; İnanan insan kendi istikbaline hizmet ederken, diğer insanları da unutmaz. Uzlete çekilip, toplumdan uzaklaşmak yerine insanlarla kaynaşır. Hak ve hakikat adına onlara da güzellikler sunmak için uğraşır. En yakınlarından başlayarak yaşantı ve sözleriyle doğru yolu tanıtır. Bu, peygamberlerin yolu ve ahlâkıdır. Tarih boyunca ve bugün müslümanların yolunu aydınlatan kâmil mürşidler de aynı prensiple hareket etmişlerdir. Aslında bir müminin bizatihi varlığı hizmet anlamına gelmelidir. Güzel ve ölçülü hal-hareketiyle, dürüstlüğü ve mertliği ile, hoş sohbeti ve güler yüzüyle “iyi ki o var” dedirten, kalpleri Hakk’a ve hayra ısındıran insan olmalıdır. İnsanlarla ilişkilerde özensizlik, sözünde durmazlık, ihmalkârlık, kabalık ve sertlik gibi haller, bir müslümanın sadece kendi istikbalini zora sokmakla kalmaz, başkalarının da İslâm’la aralarına perde çeker.


Rasul-i Ekrem A.S. Efendimiz, “insanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır.” buyuruyor. Allah cümlemize rızası istikametinde hayırlı hizmetler yapmayı nasip eder inşAllah.


Hürmetlerimle.


Kızınız;Gülden BULUT.

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]