.
Aziz Babacığım,
Bugün Babalar Günü ve siz dünyanın en çok çocuğu olan ve en iyi Babasısınız. Babalar Gününüzü diğer bütün evlatlarınız adına kutluyor, hepimiz adına içinde bir teşekkür çiçeği bulunan kocaman bir demet sunuyorum.
Size dünyanın en çok çocuğu olan Babası diyebiliyoruz, çünkü sizin dünyadaki her insanın derdiyle dertlendiğinizi, onları adeta bir evlat bildiğinizi görüyoruz. Onların hiçbirini yarı yolda bırakmadığınıza bizzat şahit olduk. Hastane günleriniz öncesinde ıstıraplarınızın artık zirvede olduğu günlerde yüzünüzde en küçük bir şikayet çizgisi olmadan gelen maillere öyle büyük bir aşkla, öyle büyük şevkle cevap yazıyordunuz ki… O günlerde Resulullah Efendimizin ahlakı, üzerinizde artık gözle görülür bir şekil almıştı. Zaten bugüne kadar hep o ahlak üzere hareket ettiniz. Buna rağmen zaman zaman elini bırakmış olduğunuz zannına kapılan evlatlarınız olduğunda gördük ki siz onlarla kalbî rabıtanızı hep sürdürüyorsunuz velev ki onlar sizi bırakmış bile olsa. En zor günlerinizde, en çok sevgiye, aranmaya, hatırı sorulmaya ihtiyacınız olduğu ve bunu bizzat ifade ettiğiniz günlerde bazı evlatlarınız bunu birtakım şartlara bağlayarak esirgemiş de olsalar, onları hep çok seviyorsunuz. Çünkü siz sadece ama sadece Allah için seviyorsunuz ve bu sevginizi ifade etmeyi, göstermeyi “bu böyle olsaydı veya şu şöyle olmasaydı…” gibi hiçbir şarta bağlamıyorsunuz… Her şeyi, herkesi ancak gerçek bir tevhid ehlinin üstesinden gelebileceği şekilde olduğu gibi görüyor ve bir bütün parçaları olarak kabulleniyorsunuz. Bu öyle bir sevgi anlayışı ki bir tek sizin bu sevginiz bile bütün insanlığı içine sürüklenmeye devam ettiği durumlarda hâlâ ayakta tutmaya yetebilir… Çünkü sizin deyiminizle “Aşk kimdeyse yücelik ondadır.” ve karanlıklar ne kadar kesif ise, onu aydınlatmaya da o kadar büyük bir sevgi gerekir. Çünkü sevgi bir Nurdur ve ancak “Nur gelince karanlık gider.”
Aziz Babacığım, her biri ayrı ayrı duygu ve düşüncelerde, ayrı eğitim ve yetişme koşullarının tesirinde ve bazen en küçük bir hatasını bile kabul etmeye yanaşmadığı şartlarda, evlatlarınızdan hiçbirinin dünya uçurumunda yuvarlanmasına müsaade etmemeye çalışmanın ve birini kurtarabilmek için gösterdiğiniz gayretin bir başkasının nefsine ağır gelebileceği şartlarda azami sağlamaya çalışmanın ve bu yükü bir Baba şefkatiyle taşıyabilmenin size mânen ne kadar büyük bir ağırlık yüklediğine zaman zaman tanık oluyoruz. Adeta Necip Fazıl’ın Sakarya Türküsü’nde tarif ettiği gibi:
“Ne ağır imtihandır, başındaki, Sakarya!
Binbir başlı kartalı nasıl taşır kanarya?
İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal.
Hamallık ki, sonunda, ne rütbe var, ne de mal”
Sevgili Babacığım, sizin dinlenme zamanlarınız bile evlatlarınızın sıkıntıları için dua halinde olduğunuz zamanlar olarak geçiyor. Derdi olan uyuyor, siz onlar için bütün gece uyanık kalıyorsunuz. Sevgi Dünyası Dergisinde sizinle yaptığı ropörtajdan sonra yazarın sizin için söylediği sözleri hatırlıyoruz burada: “Sabri Bey’le hiç bitmeyecek olan sohbetlerimizden biri burada bitiyor. Tekrar buluşmak üzere ayrılıyoruz. Gece karanlık örtüsünü üzerimize örtüyor. Yıldızlar uyanık bir dikkatle bizi izliyor. Biz uyuyorken geceleri, O, Orhan Veli gibi, bir avuç uyanık insanla birlikte gökyüzünü boyuyor. Ve sabah olduğunda, uyanıp bakıyoruz ki, mavi!..” (http://www.gonulsohbetleri.net/html/sevgidunyasidergisi.asp)
Çok Değerli Babacığım, eşine az rastlanır bir sabırla bir yıldan fazla bir süredir ıstıraplarınıza sabredek geçirdiğiniz hastane ve sonrası günlerinizde size kuvvet veren tek düşüncenin ayrım yapmadan bütün insanlara “hizmet, hizmet, hizmet” olduğunu, bugünün bunalan insanlarına bir ışık tutma ve olan biteni kabullenmeden, teslim olmadan aydınlık günlerin yolunu gösterme gayretiniz olduğunu hepimiz biliyoruz. Bir gün “Yavrum, benim hayat yolunda elimden tutan, bana her zaman en temiz sevgileri sunan ve birçoğu velî olan insanlar Rahmetli babaannem, annem, babam, sevgili eşim Rana Hanım hep Hakka göçtüler, benim bu dünyada misafirliğim ve bunca ıstıraplarıma rağmen gayretim, ancak insanlara hizmet maksadı iledir.” Buyurmuştunuz.
Aziz Babacığım, yine bir gün “Size bütün güzel niyetlerinize rağmen darılanlar, kırılanlar olabiliyor, neden?” diye sorduğumuzda, “Yavrum, hiç kimse bilmez bizi, biz ne işin içindeyiz.” Buyurmuştunuz. Rahmetli Hocanız Münir Derman Hz. de bir sözünde “"Bizi bazen Velî, bazen meczup, bazen zındık görürler... Bu hal bizim sükun ve huzurumuzu bozmamak için Allah'ın bir vergisidir..." buyurmuş. Hangi işin içinde olduğunu bilmeden, sırf kendi anlayışına göre Allah dostları hakkında yanlış hüküm verenlerden olma gafletinden Allah’a sığınıyoruz.
Sevgili Babacığım, gerçek mahiyette anlaşılmak yönünden Allah Dostları genellikle hep yalnız olmuşlar, garip kalmışlar. Bizim bilebildiğimiz ancak şudur ki siz hepimiz için en iyi bir Baba, gerçek bir dost, hem bu hem de öteki dünya dengesini en güzel şekilde kurmamızı sağlayan ve bütün bunlara hiçbir karşılık beklemeyen bir hayat danışmanısınız. Sizi tanımış olmak ne büyük bir mutluluk, ne büyük bir dünya ve ahiret nimeti. Sonsuz şükürler olsun. Allah’tan size sağlık ve mutluluk içinde, hayırlı hizmetlerle geçecek, hizmet aşkı ile dolu güzel nesillerin yetişmesine vesile olacak esenlik içinde günler diliyor, bütün hürmet ve sevgilerimizle ellerinizden öpüyoruz.
Biz evlatlarınız için de kalp gözü açıklığı ve sizin kıymetinizi lâyıkı ile bilebilme duası ile bütün dostlara saygı ve sevgilerimizi sunuyoruz.
Allah’a emanet olunuz.
Çiğdem Seçkin Gürel