Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Sayın Cahide Hanım'dan aldığımız sunum
Gönderen : Cahide
Tarih : 9/6/2013 9:46:10 AM


 


Sevgili Babacığım, Kıymetli Dostlarım,


Sizleri sevgi, saygı ve büyük bir özlemle selamlıyor, hepinize Allah’tan sağlık, sıhhat ve afiyet diliyorum…


Babacığım izin verirseniz bugün okumuş olduğum Ayşe Öztekin Hanımefendiye ait “Ağaçlara Kıymayın Efendiler” adlı yazısını sizlerle paylaşmak isterim…


AĞAÇLARA KIYMAYIN EFENDİLER


Kıyâmet koparken sizden birinizin elinde bir hurma dalı bulunur da bunu Kıyâmet kopmadan dikmeye gücü yeterse, mutlaka onu diksin, bırakmasın."- Hz. Muhammed                                     


                                                                                                     


            Bir insanın veya toplumun yaşayabileceği belki de en önemli sorunlardan birisi, artık kendisine, yaşadığı kültüre, değerlerine yabancılaşması ve bunlara ait hiçbir şeyi hatırlamamasıdır. Kısa ya da uzun süreli yaşanabilecek bir bellek kaybı insanın yaşadığı çok büyük acıları unutmak içinse bir nimet olarak sayılabilir elbette ama sağlıklı ve kendisinden çok şey beklenen insanlar ve toplumlar için acınası olabilir. Geri dönüşü olmayan kayıplara sebep olabilir. Konunun sağlık boyutu bir tarafa, kendi değerlerini, dilini, kültürünü, medeniyetini sadece madde ve rahatlık hırsı yüzünden terk etmek ve hatta yok etmek asıl acınası olan olsa gerek…


 


            Son günlerde bazı iletişim araçları köprü yapımı, alışveriş merkezi yapımı, elektrik santral yapımı, beyaz veya hangi renk olduğunun önemi olmayan bazı sarayların yapımı için yıllanmış ağaçların kesimi ile ilgili haberlere dikkatimizi çekiyorlar (iyi ki hala çekebiliyorlar ve hala mücadele eden insanlarımızın seslerini duyabiliyoruz). Her kesilen ağaçta can damarım kesilmiş gibi oluyorum. Bir yerlerimden kanlar fışkırıyor adeta. Çünkü kesilen her ağaçta bir canlı yok ediliyor; bir nefes kesiliyor; kesilen her taze sürgünde bir insanlığın, milletin yazılı tarihi ve hafızası yok ediliyor. Görebilelim veya göremeyelim, ağaçlar ve genel olarak bitkiler de en az insanlar kadar bir bilince ve belleğe sahiptirler ve Yaratıcılarına hamd duygusu taşırlar. Benim dedem çiftçilikle uğraşırdı ve seherlerde ağaçların secde edip zikrettiklerini görüp duyduğunu söylerdi. Evrenin bir dengesi vardır ve o bir ölçü ile yaratılmıştır (Kamer, 54: 49). O dengeye her müdahale ölçüyü ve dengeyi bozmak demektir.


            Diyelim ki bu ağaçların kesilmesi bir politika gereği veya ihtiyaç gereği olsun ve Cumhuriyet sonrası yapılan her şeyi yok etmeye ve değiştirmeye kastedilmiş olunsun ve Ata’nın diktirdiği ağaçlar kesilsin saraylara ya da eğitim tesislerine (!) yer açılsın.. Öte yanda ağacın kutsallığına inanılan Eski Türk geleneğindeki saygı ve kültür bilinmiyor mu acaba? Cengiz Aytmatov’un “Beyaz Gemi”si hiç okunmadı mı acaba? Ya sürekli Cumhuriyet’in karşısına koyup da övündüğümüzü sandığımız Osmanlı döneminin yaratılmış her zerreye “Hak’tandır ya da kul hakkıdır” diyerek saygı duyan padişah ve dervişlerinin bilinci, idraki, ve saygısına hala sahip miyiz acaba? Yoksa tarihi de, medeniyeti de her türlü bilgiyi de işimize geldiği gibi mi kullanıyoruz? Osmanlı dönemindeki vakıf ve belediyecilik hizmetlerine bir bakılsa ve hatırlansa iyi olur muydu acaba? Fatih Sultan Mehmet’in “Ormanımdan ağaç kesenin başı kesile” buyruğunu verdiği biliniyor mu acaba?


 


            Bir şehirde medeniyetin ve estetiğin en iyi göstergeleridir karakterli binalar ve zengin ağaçlar. Bir edebiyat bir gülün, bir güle konmuş bülbülün hissettirdikleriyle, bir kokunun getirdikleriyle, genç ve edalı kızlara benzetilen çiçek ya da ağaçlarıyla zenginleşir; bir hayat o şehrin mezarlıklarındaki metan gazını kendine çekip alan ve her daim ölümü hatırlatan “serin servileriyle” bütünlük kazanır. Kuşlar yuvalarını ardıçlarda kurarlar; sularda “saçlarını yıkayan salkım söğütler” vardır. Çınarlarda saklanır tüm dostluklar… Kayın ağacı bilgelik ifadesidir. Anadolu’da ağaçlar dert ortağıdır. Bir “Telli Kavak” şiirimiz var ki: “Ona konmayan kuşa kuş, Ona değmeyen rüzgara rüzgar da denmezdi” diyerek sonunda gözlerimizi doldurur, yüreklerimizi sızlatır…


 


            Öte yandan Allah evreni yaratırken insana hizmet edecek diğer bütün bilinçli varlıkları da insandan önce yaratmıştır. Her bilinçli varlık, öz bilincinde yaratılmışlığının ve ne için yaratıldığının farkındadır. Diğer varlıklara hizmet edeceğini bilir. Vakti geldiğinde de sükûn bulur. “Size hubûbât, tohumlar, bitkiler ve (ağaçları/fidanları) sarmaş dolaş bahçeler çıkaralım diye, yağmur yüklü bulutlardan şarıl şarıl yağmur yağdırdık." [Nebe, 78: 14-16]. Ayetince o ağaçları kesmenin Allah’ın halk ettiklerini yok etme çabası olduğu anlaşılamıyor mu acaba? Allah’ın verdiği nimetleri korumak ve geliştirmenin bir Hamd olduğu idrak edilemiyor mu acaba?


 


            Ekosistem sözlükte şöyle tanımlanıyor : “Belli bir bölgede yaşayan ve birbirleriyle sürekli etkileşim içinde olan canlılar ile bunların cansız çevrelerinin oluşturduğu bütün”dür.  Ağaçları kesmek ya da yakmakla sadece o ağaçlara değil ağaçlar ve ormanlarla beraber içindekilere ve onlardan fayda sağlayan tüm canlılara zarar verildiği ve ekolojik dengenin bozulduğunun artık anlaşılması gerekmektedir. “Yalnız kazanç ve menfaat sağlama niyetiyle insanların bizzat elleriyle işledikleri, karalarda ve denizlerde, kesinlikle bozulmalar dengesizlikler, bozgunlar ortaya çıkaracak, sonuçta, Allah, dünyada, bu kötülükleri yapanlara, yaptıklarının bir kısmının cezasını tattıracak ki kötülüklerden vazgeçip geri dönebilsinler” [Rum, 30:41]. Aksi halde tüm insanlık ve tabi diğer varlıklar zarar görecektir. Bu kuraklık demektir, kıtlık demektir, ekolojik dengenin bozulması demektir, bütüne zarar vermek demektir, başka varlıkların iradelerinin, seçimlerinin, doğal varoluş süreçlerinin önüne geçmek ve müdahale etmek demektir.


 


            Tüm insanlığa gönderilmiş bir Peygamberin savaştayken bile yapılmamasını tavsiye ettikleri içinde çocuklar, yaşlılar, kadınlar, binalar arasında ağaçlara ve hurmalıklara dokunulmaması yer alırken acaba bizler nasıl bir iman içinde birbirimize ve yaşadığımız çevreye bu kadar zarar verir halde yaşayabiliyoruz? Bir ağacı kesmemek için bir köşkü yürüttüren bir lider bize nasip olmuşken nasıl oluyor da biz onun emeklerine bu kadar ihanet içinde olabiliyoruz? Bizler çok büyük bir tarih, kültür ve medeniyetin çocukları ve torunları olduğumuzu nasıl oluyor da hatırlayamıyoruz? "Bitkiler ve ağaçlar O'nun buyruğuna boyun eğerler"ken [Vâkıa, 56: 6] biz nasıl oluyor da O’nu ve buyruğunu çok ötelerimizde bir yerlerde arıyoruz?...


 


            Dileyelim de bu soruların cevaplarını bize en yakın olan yerde, vicdanlarımızda buldursun ve kim olduğumuzu unutturmasın.


 


Bu yazıyı okuduktan sonra “yürüyen köşk” konusunu sizlerle  paylaşmak istedim…


 


Atatürk’ün Türk milletini hibe ettiği Yalova’daki çiftlik arazisinde bulunan köşk kendi emriyle 1929 yılında yapılmıştır. Köşk’ün yapılışı sırasında 2. Kata sıra geldiğinde öndeki asırlık çınar ağacının dalları inşaata girdiğinden Yetkililer; “bu dalları kesmemiz gerek paşam” derler. Atatürk’ün kesin cevabı “hayır”dır. Kendisini dinleyenlerin şaşkın bakışları arasında, “ağacı kesemezsiniz, köşkü kaydırın” der. Derler ki “bu gün Mustafa Kemal bir hoş. Ne demek köşkü tutupta ağaçtan uzaklaştırmak? “Mühendis, mimar, ziraatçı değil ama ne yapar biliyor musunuz?


            Atatürk asırlık ağacın birkaç dalını kestirmemek için İstanbul köprü altındaki tramvay raylarını Yalova’ya taşıtır. Temellerin altına zor ve çok yavaş ta olsa raylar döşenir. Bina rayların üzerinde doğuya doğru 4 metre kaydırılır. Diğer tüm köşkler gibi “Yürüyen Köşk” de halen müze olarak korunmakta, bir dalının bile kesilmesini istemediği ulu çınar’da halen Cumhuriyetimiz gibi dimdik ayaktadır.


 


“Tabiata Saygı Aklın Vicdanıdır”


                Mustafa Kemal ATATÜRK


                               


 


Sonsuz Sevgi ve Saygılarımla ellerinizden öpüyorum…


Cahide


 

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]