Sevgili Babacığım müsadenizle...
Geçen seneki notlarımdan biri daha...
Konfetiler ve Ben
Bu akşam salona bir kutu dolusu konfeti yayıldı. Odanın büyük bir kısmı irili ufaklı rengarenk konfeti parçaları ile doldu. Gece onları toplarken önce işe düzensiz bir şekilde başladım. Bir sağdan, bir soldan, bir önden, bir arkadan. Hiçbir yer tam temizlenmiyordu. Sonra "Hadi" dedim kendime. "İşe önce kendine en yakın kısımdan başla" "Önce en yakını temizle pırıl pırıl yap ki sıra diğer taraflara gelsin." Böyle kendime en yakın çevredekileri toplarken bazen hızlanmak istedim. Ama parçaların çoğu elime gelmiyordu, gelenler ise hızlı sürtünmeden elektriklenip birbirlerine ve elime yapışıp çöpe girmiyorlardı. O zaman insan adımlarını atarken acele etmemeli. Acele ile olamayan iş beraberinde başarısızlık duygusunu ve o duygudan doğan elektriği yani öfkeyi getiriyor. Ağır ve emin adımlarla Allah rızası için kendini temizleyeceksin. Bir şey daha farkettim. Büyük parçalar ele daha çabuk geliyor ve aynı çabuklukla çöpe giriyorlardı ama küçük parçalar çok zor yakalanıyordu. Hayattaki büyük hatalarımızın farkına varmak, bunlardan dolayı pişman olup af dilemek, tövbe etmek daha kolay galiba. Peki ya önemsemediğimiz küçük olaylar? Daha doğrusu bize küçük gelen olaylar? Ya bunların sonrasında büyük olaylar olmuş ve oluyorsa? Hayatta daima büyük küçük demeden inanılmaz bir dikkat ve özenle yaşamalı. O küçükler hele bir de diplere yerleşmişse değil çıkartması görmesi bile çok zor oluyor. Allah herkese kendini tanımayı ve bilmeyi nasip etsin inşallah. Âmin