Konu : Hayata iyi tarafından bakmayı öğrenmek
Gönderen :
"Anonim"
Tarih :
11/19/2013 2:54:15 PM
Saygı ve Sevgilerimle...
Birde İyi Tarafından Bak / Uzm. Psk. Dnş. Aslı Taşkın Kartol
“Nasılsın” ile başlar her sohbet. “İyiyiz çok şükür” deriz. Acaba gerçekten iyi miyiz? Her şey yolunda mı? İyi denilince iyi oluyor mu insan? Bir söz yansıtır mı gerçeği? Bu insanın kendi hayatında oluşturduğu bir mekanizmadır aslında. Polyannacılıktır bu mekanizmanın adı. Her kötüden bir iyiyi cımbızla çekip almaktır, her şerden bir hayrı bulup çıkarmaktır. Zaman zaman içimiz daralır, sığamayız odalara, evlere, sokaklara, şu koca kâinata. Hani başımızı alıp gitmek isteriz çok uzaklara, bilinmez diyarlara. Aslında aradığımız şey bir damla iyiliktir. Ne kadar kötü giderse gitsin bazı şeyler, mutlaka iyi bir şey olmalı diye düşeriz yollara. Bu bazen zihinde çıkılan bir yolculuktur, bazen yolun sonunda dostun ağzından dökülen bir sözcüktür. Bir bakıştır kimi zaman, bir gülüştür, bir kelâmda gizlidir ya da bir duada. Hayatın bizlere neler sunacağı bilinmez. Her kul farklı bir imtihan geçirir bu dünyada. Farklı derecede sevinçler yaşar, farklı şiddette acılar tadar insanoğlu. Ama “geçmiş olsun”larımız vardır bizim, giden gitse de sen buradasın, “iyisin”lerimiz, “Sağlık olsun”larımız vardır, “sen sağ ol da gerisi boş”larımız vardır, “hayırlısı olsun”larımız vardır bizim, “şerden uzak hayra yakın olsun”larımız… İşte bunlar bizim anahtar sözlerimizdir yüreklere su serpen, iyiliğe odaklanmış kötüyü “es” geçen. Kötüye odaklanılırsa, iyilik varsa da yok olur zaten. Siyah baskın gelip ezer beyazı, yenik düşer siyaha beyaz. Kaybolur siyahın içinde beyaz nokta. Bazen de beyazın içindeki siyah noktalara takarız kafamızı. Sorgular dururuz onları, varlıklarını. Beyazı görmezden gelir, bu siyah noktalar yüzünden yıkarız umutlarımızı… Hâlbuki beyazın temizliği, güzelliği, berraklığı siyahtan ötürü fark edilmez mi! Siyahın olmadığı yerde olur mu beyazın asaleti! Engeller olmadan, nasıl bilebiliriz ki güzelin kıymetini! Huzursuz olmadan huzurun, hastalık olmadan sağlığın, sıkıntı olmadan ferahlığın nasıl anlarız ki değerini! Bir garip yolcuyuz şu hayatta, mutluluk arar dururuz bir parça. Bu yol öyle bir yol ki, kumu da var, kayası da; inişi de var yokuşu da… Sefası da var cefası da… Ama bizler kayalara değil kumlara, yokuşlara değil inişlere, cefaya değil sefaya bakarsak, bizden mutlusu, bizden huzurlusu olmaz şu hayatta.. Mevlana’nın “Sen düşünceden ibaretsin kardeşim, geriye kalan et ve kemiksin, gül düşünürsen gülistan olursun, diken düşünürsen diken olursun” dizesi sizlere neyi çağrıştırmakta! Şöyle gözümüzü kapattığımızda güller mi yoksa dikenler mi baskın geliyor hatıralarınızda!! Her şeyden önce dikene değil güle talip olmak lazım… Hoşçakalın. Hatırda da hatıralarda da güzel kalın…