Aziz Büyüğüm, Çok Değerli Dostlar,
Hepinize esenlik dolu güzel bir hafta dileğiyle...
Saygı ve sevgilerle.
Çiğdem Seçkin Gürel
İlginç Deneyler Ve İnsana Dair Gerçekler / Dr. Mehmet Öztürk -2
devam:
Çocukluğundan bu yana hayatını Zemzem araştırmalarına adayan Türk kökenli Suudi mühendis Yahya Hamza Koçak, Kâbe’nin damlalarda gizli şaşırtıcı sırrını Japon bilim adamlarından nasıl öğrendiklerini şöyle açıklıyor: “12 yıl önce Los Angeles’ta bir konferansta Japon bilim adamı Dr. Masaru Emoto ile tanıştım. Suyun hafızasının varlığından bahsediyor, bir sesten diğerine geçerken suyun nasıl etkilendiğini anlatıyordu. Konferans bittikten sonra kendisiyle konuştum. Biz Müslümanlar bir bardak suya Kur’an-ı Kerim okuruz ve onu hastaya içiririz. Bir de Zemzem suyumuz var. İçildiği niyete göre fayda verdiği biliniyor. Araştırma yapabilir misiniz diye sordum. Bana, Kur’an-ı Kerim’i kim okuyacak dedi. Los Angeles ve Tokyo’daki İslam merkezlerinde birilerinin bulunacağını söyledim. On yıl sonra bana, üzerine ezan okunmuş su ve kristaller üzerinde yaptığı deneyleri yazdığı bir kitap göndererek beni şaşırttı. Araştırmayı gerçekleştirmiş ve bunun üzerine bir de kitap yazmış. Su kristalleri besmele, Kur’an-ı Kerim ve ezan okununca şekil değiştiriyor. Kristaller, Harem’in uydudan çekilmiş birer resmi gibi. Zemzem kristali dünyadaki su kristallerinin hepsinden farklı. Bazı bilim adamları bunun sebebini hâlâ anlayamıyor.”
Tüm bu gerçeklerden şunu anlıyoruz ki: Yaratıcı Kudret kâinatı “iyilik, güzellik…” ekseninde formatlamıştır. Anahtar-kilit misali. “Evrensel antropi” ilkesi de insana dair aynı gerçeğin farklı izahından başka bir şey değildir aslında: Aslolan, olması gereken iyiliktir, güzelliktir. Arızi olan ise kötülük ve çirkinlik.
ARAMIZDAKİ GORİLLER
Amerikalı iki genç psikolog Nobel Ödülü almalarını sağlayan bir deney yapıyorlar. Deneyde gönüllülere yaklaşık bir dakikalık video izletiliyor. Videoda iki gruba ayrılmış, biri beyaz diğeri siyah tişört giymiş takımlar birbirlerine basket pası atıyorlar. Gönüllü deneklerden istenen de sadece “beyaz tişörtlü” takımın attığı pasları içlerinden saymaları. İstenen şey görünürde çok basit, ama deneyin sonucu hiçbir görünenin aslında basitçe algılanamadığını anlatıyor!
Deneyde araştırılmak istenen, deneklerden paslaşmaları saymalarını isteyerek, onların belli bir alana konsantre olmalarını sağlamak ve bu durumun önceden bilgi sahibi olmadıkları, dikkat etmedikleri, beklenmedik diğer uyaranları algılamadaki etkilerini incelemek. Deney sonucunda gönüllüler istenen görevi büyük oranda başarı ile yerine getiriyorlar, fakat bunu yaparken paslaşmaları saymalarından daha önemli bir sahneyi gözden kaçırıyorlar. Videonun ortalarında bir yerlerde goril kostümlü bir öğrenci kameranın önünden geçiyor, oyuncuların arasında duruyor, elleriyle göğsüne vuruyor, 9 saniye kadar bekliyor ve kameranın görüş açısından çıkıyor. İlginç olan; deneklerin yarısı bu gorili fark etmiyor, durum anlatıldıktan sonra nasıl olup da fark edemediklerine kendileri de şaşırıyor hatta bazıları deneyi yapanları onlara iki farklı video izlettiklerine dair suçluyor. Diğer yüzde ellilik grup, yani gorili fark edenler ise bu denli dikkat çekici bir durumu diğerlerinin nasıl olup da fark edemediğine anlam veremiyor. Deney aynı koşullar altında, farklı türden gruplarla, farklı ülkelerde pek çok kez tekrarlanıyor ama sonuç hep aynı: İnsanların yarısı gorili fark etmiyor!
Bu deneyin bize gösterdiği sonuç; insanların dikkatlerini bir yöne teksif ettiklerinde, beklenmedik nesneleri tümden göremeyebildikleridir. Yani bir olaya kilitlendikten sonra isteyen istediği kadar goril oynatsa da olan bitenin hiç farkına varmadan istendiği üzere pasları saymaya devam edebiliyor.
Deney “Dünyayı nasıl gördüğümüze ve neyi görmediğimize” dair sorulardan hareketle görgü tanıklığının güvenirliğini tartışmak için veri olarak kullanılmıştır. Görgü tanıklığının haricinde, deneyin günlük hayattaki yansımaları ne olabilir diye düşündüğümüz zaman, karşımızda siyasetten kişilerarası iletişime kadar geniş bir aralık bulabiliyoruz. Burada medya gibi bir gücün insanları yönlendirmekte nasıl bir etkiye sahip olabileceğini anlamak hiç de zor olmasa gerek.
Deney bize insan ilişkileri açısından çok önemli şeyler anlatmaktadır. Karşımızdakinin belli bir özelliğine gösterdiğimiz aşırı ilgi, dikkat belki de bütünün daha önemli parçalarına karşı kör olmamıza neden olmuştur. Deneyden de öğrendiğimiz gibi insanlar bir şeye çok fazla dikkat sarf ettiklerinde, geri kalan her şeyi hatta goril kostümlü birisini dahi gözden kaçırmaları mümkündür.
Sözün özü: Detaya vukuf kesbedeceğim derken genel bütünlük kaybedilmemeli, genel tabloyu muhafaza edeyim derken de küçük kareler eritilmemelidir. Her zaman yüzde ellilik bir yanılsama payının olabileceği akıllardan çıkarılmamalı, yarı yarıya yanılabileceğimiz gerçeği gözden uzak tutulmamalıdır.
Gelecek yazımızda inşallah çok ilginç konuları içeren; hapishane deneyi, cam tavan sendromu, öğrenilmiş çaresizlik ve kompleksler gibi mevzuları değerlendirmeyi düşünüyoruz. Gayemiz, Allah rızası ümidiyle birtakım problemlerimizin çözümü noktasında yararlı olabilmektir.
www.gonuldergisi.com