Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Sayın Güler Hanım'dan aldığımız sunum
Gönderen : Güler
Tarih : 1/31/2014 9:22:00 AM


 


Canım babacığım,


Hürmetle ellerinizden öper, değerli gönül dostlarımı da selamladıktan sonra ilgimi çeken bu yazıyı müsaadenizle paylaşmak isterim.


İnsandaki melekler dört gruba ayrılır. Bunlardan, birinci grupta olanlar tamamen Allah’ın emrindedir. Mide, karaciğer, kalp, böbrek vs. gibi organların fonksiyonlarını  bunları idame ettirir. İnsanın bunlar üzerinde etkisi yoktur.


Ancak, Hint fakirlerinin çok uzun süreli çalışma sonucu kalp atımlarını da geçici olarak kontrol altına alabildikleri bilinmektedir. Bu, o görevi yapan meleklerin çok fazla çalışma sonucu, kısa bir süre için bir alt gruba indirgemesinin mümkün olabildiğini göstermektedir.


İkinci guruptaki melekler, yine Allah’ın emrinde olmakla beraber bizim, kısa süreli de olsa, etkimiz altına alabildiğimiz meleklerdir. Etkimiz geçtiğinde yine işlerini bildikleri gibi yapmaya devam ederler. Bunun en güzel örneği akciğerlerimizi çalıştırandır. Herkes nefesini kısa süre için tutabilir ki, buna “haps-i nefes etmek” denir ve Nakşiler bunu eğitimde kullanırlar. Ancak, kimse devamlı olarak nefesini tutamaz.


Üçüncü gruptaki melekler, tamamen bizim kontrolümüz altında olanlardır. Bunlar el, kol, bacak gibi çizgili adelelerimize bizim emirlerimizi götüren melek grubunu teşkil ederler. Biz bunlar vasıtasıyla kollarımızı ve bacaklarımızı istediğimiz şekilde hareket ettiririz.


Dördüncü gruptaki melekler ise, devamlı aynı şeyi yapa yapa, insiyatifi ellerine alan ve bizim irademize gerek kalmadan aynı işi tekrarlayabilen meleklerdir. Bunlara misal olarak da kapı açmak, bisiklete binmek, yüzmek, araba kullanmak gibi işlerin yapılmasını sağlayan melekleri gösterebiliriz. Buna meleke kesbetme denir ve bu durumda, kişi aradan çıkmış, onun adına işi melekler yapar hale gelmiştir.


Tasavvufi eğitimin amacı da, tevhitte meleke kesbettirebilmektir. Bu gerçekleştiğinde, kişi aradan çekilecek ve işini melekler yapar hale gelecektir. Kurb-i nevafil, yani, Allah’ın “Kulum bana devamlı olarak nafile ibadetler de yaklaşır, sonunda sevgime erer” dediği budu. Burada nafile denişinin sebebi, kişinin hiç olması, içindekinin çalışır hale gelmesidir.


İşte


Sen çıkarsan aradan / Kalır şeksiz Yaratan


Demekten kasıt budur. Bu durum, düşünce, fikir bazında da böyledir. İnsan kendi düşüncelerini yok ederse, kendi düşüncelerinin yerini ilahi düşünceler alır. Mertebe-i Beka’da O’nun yapmaya başlaması meselesinin de aslı budur. Artık kişi yoktur, onun işini melekler görmektedir. Böyle olunca kişinin hiçbir şeyden korkusu kalmaz. Çünkü, artık kendisinden eser kalmamıştır, geriye sadece Allah kalmıştır.


Saygılarımla,


Kızınız Güler

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]