Sayın Emir,
20.2.2014 tarihli mailinizi aldım.
Kıymetli yavrum, daha önce sormuştun ve cevabını vermiştim. Şimdi aynı şeyi yine soruyorsun. Kusura bakma, o kafandaki takıntılar hep şeytanın eseri. Sen, çok kuvvetli bir şekilde şeytanın tesiri altındasın. Bir an evvel tahsilini tamamlamayı düşünmüyorsun da hep bu nefsinden gelen iğvaları dinliyorsun. Yirmi iki yaşındayım diyorsun. Bu şeytani düşüncelerle hayatını zehir edeceğine niye kendi ekmeğini kazanmıyorsun? Ekmek muhakkak diplomayla mı kazanılır? Okuldan artan zamanlarında git simit sat, pazarda limon sat, ayakkabı boya, kese kağıdı yap, sat. Garsonluk yap, lokantada, kebapçıda, pidecide bulaşıkçılık yap. Amerika cumhurbaşkanlarının bir kısmı hayatlarına bulaşıkçılıkla başlamışlar. Ben daha ilkokuldayken kese kağıt yapıp satardım, bütün okul masraflarımı o kazandığım paradan alırdım. Sen, sadece ukalalık yapıyorsun. Hayatında bir kere ekmek yediğin eve koltuğunda iki ekmekle mi geldin? Hayatında bir kere evine bir kilo et götürdün mü, annenin omuzlarındaki hayat yükünü azaltmak için ne yaptın? Sen sağdan soldan ıvır zıvır adamlardan işittiğin lafla kendi kendine hayatı zehir ediyorsun. Okulunu bir an evvel bitirmek için bütün gayretini kullan, sonra bir işe gir, anneni de omuzlarındaki hayat yükünden kurtarmaya çalış. İbadetlerini aksatmadan yerine getirmeye devam et.
Değerli yavrum, belki ilk okuyuşta bana kızacaksın. Ama ben Allah rızası için konuşuyorum. Lütfen söylediklerim üzerinde uzun uzun düşün ve sonra içinden gelen düşünceleri bana yaz. Ben senin çok büyük bir adam olacağına bütün kalbimle inanıyorum ve sana her gün dua edeceğim.
Sevgili yavrum, Allah bütün işlerini rast getirsin. Tuttuğun altın olsun.
Selam, sevgi ve saygılarımla.
Sabri Tandoğan