Sayın “Hattat”,
30.1.2007 tarihli mailinizi aldım. Efendim, mailinizde sorduğunuz husus son derece önemli. Önce bu kadar güzel bir oru sorduğunuz için sizi kutlarım. Günümüzün Türkiye’sinde hatta günümüzün dünyasından her kafadan bir ses çıkarken, herkes üç kuruşluk bildiği veya bildiğini sandığı bilgi kırıntılarını, safsataları bir hikmetmiş gibi büyük iddialarla ortaya sürerken sizin sessizlik kavramını irdelemeniz, onun derinliğine inmeyi istemeniz ne kadar güzel. Sizin ne güzel bir dünyanız var. Onu kutluyor, bu güzel duygunuza saygılar sunuyorum. Efendim, insan ancak saçma sapan konuşmaları bırakıp adam gibi, medeni bir insan gibi dinlemeye başladığı andan itibaren hakikati araştırır, sorgular, anlamaya çalışır. Kur’an-ı Kerim “Oku” diye başlıyor. Mevlana’nın Mesnevisi “Dinle” diye başlıyor. Hiçbir ciddi bilimsel değeri olan, kültürel muhtevaya sahip hiçbir kitap konuş diye başlamıyor. Aslında çevremiz sonsuz güzelliklerle, inceliklerle, hikmetlerle dolu. Ama onları görebilmemiz, okuyabilmemiz, işitebilmemiz için önce susmak gerekiyor. Sessizliğn olmadığı yerde, dinleme sanatının bilinmediği çevrelerde egemen olan laf ebeliğidir. Birtakım çok bilmişler, akıldaneler mütemadiyen konuşurlar. Onları dinleyen bir adama sorun, “Yahu bu adam ne dedi?”, hiç kimse cevap veremez. Kültür hayatı, dinleme sanatını bilmekle başlar.
Ben, döneri çok severim. Bazan yemek için Armada’daki Uludağ giderim. Oraya sık sık hanım gurupları gelir. Bazı hanımlar, “günlerini” Uludağ’da yaparlar. Dikkat ederim, masaların yanyana getirildiği hanımlar gurubundan bir uğultu yükselir. Çünkü orada herkes konuşur. Ama ne yazık ki kimse kimseyi dinlemez.
Bu ne kadar acı bir durumdur. Bu, hem kendimize, hem de orada oturan arkadaşlarımıza bir saygısızlık değil midir? Bir söz vardır: “Söyliyenin diline hikmet, dinleyenin bakışından gelir” diye. Özellikle televizyondaki gurup konuşmalarında da çok zaman aynı şey oluyor. Japon kültüründe en önemli husus, dinlemek sanatıdır. Japonlar en büyük itibarı, en iyi dinleyen insana gösterirler. Dinlemesini bilmeyen bir insan zengin de olsa, mevki makam sahibi de olsa, bir zavallıdan başka hiçbirşey değildir. Dinlemesini bilen insanlar, az konuşup çok dinleyenler daima çevrelerinde sevilirler, sayılırlar, el üstünde tutulurlar.
Bilseniz efendim, bir ağzımız, iki kulağımız olduğunu. Bilmemekten, görmemekten, anlamamaktan ne kadar çok şey kaybediyoruz. Bu nedenlerle “Söz gümüşse, sükut altındır” sözünü hiçbir zaman unutmayalım. Selam, sevgi ve saygı ile.
Sabri Tandoğan
Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :
Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı Yazan Hattat
Cvp: Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı Yazan Sabri Tandoğan