Konu : Güzel bir insan.
Gönderen :
Gülden Bulut
Tarih :
1/23/2015 2:16:27 PM
Sevgili BABACIĞIM ve Değerli Dostlar;
Güzel bir Cuma gününden Sizlere merhaba derken,hayır ve hizmet dolu anların hayatımızı süslemesini diliyorum.
Şefik Can Hoca,
Sertarîk Mesnevî-hân Şefik Can, Erzurum’un Tebricek köyünde 1910 yılında hayata gözlerini açtı. Babası, Erzurum’da müderrislik yapan Tevfîk Efendi; annesi ise Gülşen Hanım’dır. Şefik Can çok küçük yaşlarda Birinci Dünya savaşına ve Kurtuluş savaşına tanık olmuş, ayrıca savaşların getirmiş olduğu sıkıntı ve ıstıraplarla büyümüştür. 1914 yılında başlayan Birinci Dünya Savaşını tüm dehşetiyle yakından yaşayan bir çocuk olan Şefik Can, boşalan tüfek fişeklerinin mukavva kutusundan, kendisine okul çantası yaparak 1916 yılında, Sivas’ın Yıldızeli ilçesinde ilkokula başladı. Osmanlının son dönemlerinde, “Padişahım çok yaşa” diye başladığı ilkokulu, 1922 yılında “Kemal Paşa çok yaşa“ coşkusuyla bitirdi. Büyük bir imparatorluğun hazîn çöküşünü, köklü bir kültürün yok oluşunu, yeni kurulan Cumhuriyetimizin doğum sancılarını birebir yaşayarak; yakın tarihimizin çok önemli bir tanığı oldu. İlkokulu bitirdikten sonra babasının arzusu üzerine, askerî okul imtihanlarına girdi. Bu imtihanı başarıyla kazanarak, 1923-24 öğretim yılında Tokat Askerî Ortaokuluna başladı, çok zor şartlar altında eğitimini tamamladıktan sonra Kuleli Askerî Lisesi’ni ve Harp Okulunu bitirdi. 1932 senesinde Haydarpaşa Askerî Veteriner Okulu’nda Ayniyat Muhasibi olarak göreve başladı. Dönemin popüler dergilerinden “Yeni Adam, Türk Sanatı, Bilgi Yurdu” gibi tanınmış kültür ve edebiyat dergilerine hikâye ve makaleler yazan Şefik Can, 1934 yılında Yeni Adam dergisinin açmış olduğu hikâye yarışmasına katılarak ödül aldı. Milli Savunma Bakanlığı’nın müsaade etmesi ile İstanbul Üniversitesi’nde imtihan vererek öğretmen oldu, Tâhir Olgun’un rehberliğinde stajını tamamladı. 1965’de emekli oluncaya kadar çeşitli okullarda Türkçe ve Edebiyat öğretmenliği yaptı. Tâhir Olgun’dan aldığı feyz ve muhabbetle Mevlânâ ve onun öğretisine büyük hayranlık duymuş; ömrünü Mevlânâ’ya ve onun eserlerini anlamaya, anlatmaya adamıştır. Tâhir Olgun’dan almış olduğu “Mesnevî-hânlık” icâzetiyle yapmış olduğu mesnevî derslerini son nefesine kadar devam ettirmiştir. Mevlânâ ve eserleri üzerine yapmış olduğu çalışmalarından dolayı 2001 yılında yüksek hizmet ödülü almıştır. 23 Ocak 2005 yılında vefât etmiştir. Şefik Can’ın na’şı Konya’daki Üçler Mezarlığı’na defnedilmiştir.
Edebî hayatı :
Şefik Can, çağının sosyal sıkıntısı ve insanların ihtiyaçları üzerine Mevlânâ ve eserlerine yönelmiştir. Hazırlamış olduğu eserleri gönlündeki ilahî aşkla harmanlayarak; ifâdenin en basit, en berrak, en sanatsal şekliyle herkesin anlayabileceği ölçüde edebî bir üslupla hazırlamıştır. Çalışmalarında hassas bir mizaç, köklü bir kültür, sağlam bir dil, çok derin edebiyat ve tarih bilgisi, tasavvuf anlayışı ve dîvân edebiyatı hâkimiyeti göze çarpmaktadır. Kendisi maddeden çok ma’nâya önem vermiş, şöhretten ve gösterişten uzak durmuştur. Hayatının son demlerinde bile çalışmayı hiç bırakmayan, kendisini ilim ve irfâna adayan bir gönül adamıdır. Mevlânâ’yı anlamak için harcadığı ömrünü ve kendini bir hiç olarak tanımlamıştır. Şefik Can, anlatmanın yanı sıra Mevlânâ öğretisini hayatına en iyi şekilde geçiren engin şahsiyetlerdendir.
Mevlânâ’ya gönül verişini "On bin ciltlik bir kütüphane kurdum. Bu arada Eski Yunan ve Latin edebiyatına gönül vermiştim. Hatta bir de Klasik Yunan Mitolojisi kitabı yazdım. Bütün bunları anlatmaktaki maksadım, Mevlânâ’ya körü körüne bağlanmadım; bütün dünya edebiyatını okudum araştırdım, hepsinin üzerinde çalıştım. Sonunda bütün bunların hepsi Mevlânâ’nın eserlerinin yanında bana çok boş ve lüzumsuz geldi.”sözleriyle açıklar.
Kendisi yine kültürün, şiirin, dini, îmânı, mezhebi olmaz diyerek hiçbir şekilde düşünce ayrımı yapmamıştır. Arapça ve Farsça’yı küçük yaşta babasından öğrenmiş; üstüne İngilizce ve Fransızca’yı da öğrenen Şefik Can, bununla da kalmayıp tavan arasında kendi kendine öğrendiği Rusça’ya gramer yazmıştır. Bu eser henüz yayımlanmamıştır. Eğitiminin ilk safhasını babası Tevfik Efendi’den almıştır. Babası daha çocukluk yaşlarında Şefik Can’a Şeyh Sadi’den, Hâfız’dan beyitler ezberletmiş. Hayatında önemli bir yere sahip olan Tâhir Olgun’u da ilk kez babasından duymuş, daha sonraki dönemlerde ise eğitiminin önemli bir kısmını Tâhir Olgun’la tamamlamıştır.
Eserleri :
1. Mevlânâ ve Eflatun: Konya İleri Matbaası 1965 (İkinci basım, Gelenek Yayınları, 2004)
2. Klasik Yunan Mitolojisi İnkilap Yayınevi, 1970
3. Mevlânâ Rubailer, Kültür Bakanlığı, 1991 4. Mevlânâ Hayatı Şahsiyeti Fikirleri, Ötüken Yayınevi, 1995
5. Konularına Göre Açıklamalı Mesnevî Tercümesi Ötüken Yayınları, 1997
6. Dîvân-ı Kebîr Seçmeler Ötüken Yayınları,1999
7. Tâhirü’l Mevlevî’nin vefâtı dolayısı ile şerh edemediği Mesnevî’nin 5 ve 6.ciltlerinin şerhi, Şâmil Yayınevi 2000
8. Cevâhir-î Mesnevîyye, Ötüken Yayınevi, 2001
9. Güldeste- Erzurumlu İbrahim Hakkı Hz.lerinin Hz. Mevlânâ’dan seçtiği 50 şiir asılları ile birlikte Konya Büyükşehir Belediyesi Yayınları, 2001
10. Mesnevî Hikâyeleri, Ötüken Yayınevi 2003
11. Mevlânâ Hayatı Şahsiyeti Fikirleri, İngilizce Çevirisi, Işık Yayınları 2004 Alıntı:
Aşkın Sultanları Son Dönem İstanbul Mevlevîleri Sempozyum Kitabı; İ.B.B. Şefik Can hocamız çok büyük bir samimiyetle kendini Hz.Mevlânâ’yı sevenlerin, ona gönül verenlerin en hakiri en değersizi olarak tanımlamıştır.
Sadece içten bir yakarışla arkasından Fatiha okunmasını niyaz etmiştir.
O nedenle kendilerini bir kez daha çok büyük bir özlemle, sevgi, saygı, minnet ve rahmetle anarken, aziz rûhaniyetlerine gök yüzünden yağmur gibi Fatihalar yağmasını niyaz ediyorum.
Son evrâdı şu idi: Lâ maksûde illâ hû Lâ meshûde illâ hû, lâ mevcûde illâ hû
Geldi bir ney söyledi şeb-i arûs’a tarih Dost’a gitti “MESNEVİHAN MEVLEVİ CANI HÛ”
Süha Sezgin. Ruhu şad mekanı cennet olsun...
|