Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Sen kendini bilmezsin, ya nice okumaktır
Gönderen : Ömer Erkul
Tarih : 2/10/2007 8:44:11 PM


Çok değerli büyüğüm,

 

Demirhan kardeşimizin 10 Şubat tarihli mailiyle ilgili olarak müsadenizle ben de bir şeyler söylemek istiyorum

 

Vahdet-i vucut  felsefede  panteizm olarak adlandırılan ve Allah ile evrenin özdeş olduğunu savunan görüşün yorumundan ortaya çıkmıştır. Vahdeti vucudu savunanlar Allah'ın evrende göründüğünü ama görünüş ile bir ve aynı şey olamadığını ileri sürdüler. Evrenle Allah'ın bir olduğunu öne süren görüşe ise vahdeti mevcut (varolanların birliği) adı verildi. Bu iki kavram genellikle birbirine karıştırılır. İslam dinine göre Allah ile evreni özdeş olarak kabul etmek olanaksızdır. Çünkü İslam dinine göre Allah evreni yaratmıştır, evrenden ayrı ve bağımsızdır. Vahdet-i vucudu savunanlar genellikle tüm varlıkların Allah'dan bir parça olduğunu düşünürler ve Kuran'la açmaza düşerler. Sayın Demirhan kardeşimizin sorularından anladığım kadarıyla kadar o da bu açmazın farkına varmıştır. Çünkü Kuran'da cennet ve cehennem haktır ve mutlaka sonsuza kadar var olacaktır. Eğer bütün varlıklar Allah'tan bir parçaysa Allah kendi parçasını cehennemde cezalandırmak suretiyle kendisiyle çelişkiye düşmüş olur ki bunu kabul etmek olanaksızdır. 

 

Eğer İslamiyete inanıyorsak elimizdeki tek sağlam ve güvenilir kaynak Kuran'dır. Dolayısıyla bütün düşüncelerimizin Kuran ile uyum içersinde olması gerekir. Kuran'ın özü olan İhlas suresi aslında İslam'ın bütün felsefesini içinde

barındırır. İhlas suresine göre Allah birdir, doğmamıştır, doğurmamıştır, hiç bir şeye muhtaç değildir ve hiç bir şey Allah'a benzemez. Hiç bir varlık Allah'ı kavrayamaz.Tüm kainatın efendisi Hazreti Muhammed bile Allahım seni hakkıyla anlayamadım demiştir. Dolayısıyla bizim işimiz ululuk değil kulluktur. Sadece kulluğumuzu bilmekle ve yapmakla mükellefiz.

 

Demirhan kardeşimiz ayrıca " Her sey yazılmış, olması gereken herşey oluyor ve olmamasına imkan yok. Olmazı da kimse olur hale getiremez ise neden azaba düçar olacağız" diye soruyor. Allah her şeyi bilen Alim sıfatı ile kıyamete kadar olacak olan her şeyi saniyesine kadar bilir. Ancak İslamiyetde bu da yanlış anlaşılmış ve Allah'ın bu bilgisi kader olarak düşünülmüştür. Cebriye gibi mezhepler insanoğlunun yazgısının dışına çıkamayacağını, hayatlarındaki hiçbir konuda insiyatifleri olmadığını iddia etmişlerdir. Allah'ın ezeli ve ebedi bilgisi yarattığı varlıkları çok iyi tanımasından ve onların hangi ortamlarda hangi seçimleri yapacağını çok iyi bilmesindendir. Yoksa Alah bildiği için insanlar bu eylemleri yapmazlar. İnsanlar iradelerinde özgürdürler, dolayısıyla yaptıklarından da sorumludurlar.

 

Bu durumda da şöyle bir soru ortaya çıkmaktadır. Madem Allah her kulunun yapacağı bütün seçimleri ve davranışları önceden biliyor,o zaman bu dünya imtihinanına ne gerek var? Bu sorunun cevabı yine Kuran'da Taha suresinde 134. ayetde verilmektedir.  "Eğer onları önceden bir azap ile helak etseydik:Rabbimiz bize bir elçi gönderseydin de,böyle alçak ve rezil olmadan önce senin ayetlerine uysaydık derlerdi". Şimdi öğrencilerini çok iyi tanıyan ve hangi konuları ne kadar bildiğini öğrencilerinden daha iyi bilen bir öğretmen düşünün.Bu öğretmen aslında hiç bir sınav yapmadan öğrencilerinin ne kadar not alacaklarını bilmektedir. Sınav yapmasıyla sınav yapmaması arasında hiç bir fark olmamasına rağmen eğer sınav yapmadan bu notları verirse öğrencileri bu duruma itiraz etmeyecek midir? İşte bu dünya sınavı da onu içindir. Öbür dünyada hiç kimsenin itiraz edeceği bir şey kalmayacaktır. Kimseye de Kuran'da  ifade edildiği gibi zerre kadar adaletsizlik yapılmayacaktır.

 

Bunları kimseyi eleştirmek için yazmadım, sadece kendi görüşlerimi belirtmek istedim. Umarım Sayın Hocam görüşlerimi doğru olarak bulur.

 

Tüm site dostlarına selam, sevgi ve saygılarımı sunarım.

Ömer Erkul


Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :

Sen kendini bilmezsin, ya nice okumaktır Yazan Ömer Erkul
Cvp: Sen kendini bilmezsin, ya nice okumaktır Yazan Sabri Tandoğan

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]