Sayın Özden Çiçek,
13.2.2007 tarihli mailinizi aldım.
Efendim, o bahsettiğiniz yazı Gönül Sohbetleri kitabımın ikinci cildinde yer alıyor. Bir namussuz onu oradan alıyor, gavurca bir isimle Bütün Dünya dergisinde neşrediyor. Ben, dergiyi mahkemeye verecektim. Avukat tuttum. Sonra öbür sayıda özür dilediler. Benim adımla o yazıyı makaslayarak yayınladılar. İçinde Allah’a ve maneviyata ait ne kadar cümle varsa çıkarılmıştı. Bu, derginin gerçek hüviyetini bütün çirkinliği ile açığa koyuyordu. Sonra o yazı o günden itibaren internet sitelerinde dolaşmaya başladı. Beni yıllardır tanımışsınızdır. Ben, kendimi bildim bileli hiçbir zaman isim ve şöhret peşinde, para pul peşinde, mevki, makam peşinde olmadım. Ta çocukluk günlerimden itibaren Peygamber Efendimiz’in bir Hadis-i Şerifini kendime rehber edindim. Bir gün Peygamber Efendimiz’e soruyorlar “Ya Resulullah, ibadetlerin içinde Allah’ı en çok memnun eden hangisidir?” Peygamberimiz cevap veriyor: “İnsanları sevmek ve onlara faydalı olmaya çalışmak”. Ben de öyle yaptım Özden Hanım. Zaten televizyon konuşmalarımdan on para almadım. Sadece hizmet için konuşuyorum. Çıkarttığım altı ciltlik eserden daha bir çay içmedim. Sadece kağıt ve matbaa masraflarına göre fiat koyuyorum. Bu hayattan hiçbir beklediğim yok. Ama bir usul var, bir edep var, bir insanlık var, bir hukuk anlayışı var. Be adam, madem o yazıyı beğeniyorsun, ondan alıntı yapıyorsun, onu internet kanallarında dolaştırıyorsun. Ama neden onun ismini yazmıyorsun? Yarın Allah’ın huzuruna çıktığın zaman bunun hesabını nasıl vereceksin. Bu hırsızlık değil midir? Bu şerefsizlik değil midir?
Bu hırsızlığı yapanlar şunu iyi bilsinler ki yarın Mahkeme-i Kübra’da herşeyin en ince nüanslarına varıncaya kadar hesabı sorulacak. Pekiyi bu hesap nasıl verilecek hiç düşündüler mi bu ağalar? Efendim, bu konuda söyleyeceklerim bu kadar. Ben işi Allah’a bırakıyorum. Hüküm Allah’ındır. Ve o Allah ne güzel vekildir.
Özden Hanım, o anlattığınız hikaye beni çok etkiledi. Sanırım yıllarca da etkileyecek, eğer yaşarsam. Beni ağlattınız. Bir caminin kutsal mekanı içinde iki müslüman hanımın Allah aşkıyla gözyaşı dökmesi ne muhteşem, ne ürpertici bir olaydır. Ne güzel söylemişsiniz, tesadüf lügatlarda olan bir kelimedir diye. Yüce Allah bu iki güzel insanı bir güzel mekanda biraraya getiriyor. Onlar Allah aşkıyla birbirlerinin ellerini tutuyorlar. Aman Yarabbi. Bu satırları yazarken titriyorum. İki insanın aynı gaye için beraber gözyaşı dökmesinden daha ürpertici ne olabilir? Necip Fazıl ne güzel söylüyor:
“Nazarlar önünde perdesin Allah
Neden bir görünmez yerdesin Allah
Bu dem, ta derinden gelirken sesin
Söyle, Sen nerdesin, nerdesin Allah”
Sizler el ele tutuştuğunuz zaman Necip Fazıl’ın aradığı o sesi kendi kalplerinizde duydunuz. İçiniz İlahi aşkla, mutlulukla, güzellikle doldu. Günümüzün materyalist havası içinde o güzelliği duyabilmek, yaşayabilmek kaç kişiye nasip oluyor? Bir insanın elini Allah rızası için tertemiz, sımsıcak bir sevgiyle tutmak nasıl da güzeldir. Allah dostluğunuzu daim etsin. İnşallah bu dostluk kervanına yeni katılımlar olur.
Selam, sevgi ve saygı ile.
Sabri Tandoğan
Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :
Sevmek devam eden en güzel huyum Yazan Özden Çiçek
Cvp: Sevmek devam eden en güzel huyum Yazan Sabri Tandoğan