Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Cvp: Selam olsun bizden güzel dünyaya
Gönderen : Sabri Tandoğan
Tarih : 2/16/2007 9:03:20 AM


Sayın Fatma Hanım,


15.2.2007 tarihli mailinizi aldım. Efendim, yazıp göndermek lütfunda bulunduğunuz mail bana Rana Hanım’ın ondört şubattaki ölüm yıldönümünü baştan sona yeniden yaşattı. O günü benimle beraber karşılayan, o günümde beni yalnız bırakmayan dostlarıma, yakınlarıma, yeryüzünde teşekkürü ifade eden kelimelerden bir buket yapıyor ve saygıyla takdim ediyorum. O gün benim için çok özel bir gündü. Hem çok evgili eşim Rana Hanım’ın birinci ölüm yıldönümü hem de sevgililer günü idi. Rana’nın kabrine sabahleyin eksik olmasınlar Asuman Hanım ve çok değerli eşi götürdüler. Giderken Rana’ya sarı lacivert menekşeler aldım. O gün bana gerçekten bir ziyaret günü gibi geldi. Sanki Rana yaşıyordu. Ve ben onun sevgililer gününü kutluyordum. Nasıl heyecanlandım anlatamam. Dönüşte Asuman Hanım’ın lokantacı arkadaşı Nurcan Hanım’a uğradık. Orada öyle yemeği yedik. Sonra YOYAV Kültür Merkezi’ne gittik. Kapıdan girerken gözlerim doldu, çok duygulandım. Rana Hanım, ne büyük, ne mübarek bir insandı ki o soğuk ve yağmurlu kış gününde bütün salon tıklım tıklım dolmuştu. İstanbul’dan, İzmir’den, Balıkesir’den, Eskişehir’den, Antalya’dan gelmişlerdi. Almanya’dan, Belçika’dan, Dubai’den gelen telefonlar manen katılacaklarını söylüyorlardı. Gerçekten unutulmayacak bir gün yaşıyorduk. İman dolu, aşk dolu, ihlas dolu insanlar sanki Rana Hanım’ın mübarek ruhundan yayılan feyizden ve nurdan hisselerini alıyorlardı. Güzel, çok güzel, inanılmayacak kadar güzel bir gün yaşadık. İnşallah dergah-ı izzette kabul olmuştur. İnşallah Rana’nın mübarek ruhunu memnun edebilmişimdir. Zaten ben, kırkdört yıl evliliğim süresince hep bu endişeyi taşıdım. Rana o kadar mükemmel, o kadar ideal, o kadar erişimez vasıfları olan bir insandı ki ona acaba layık bir eş miyim diye düşünürdüm. “Allah’ım” derdim, “Rana ismi gibi seçkin, müstesna bir insan. Ben kaba saba, basit, hiçbir inceliği olmayan sıradan bir insanım. Öyle bir eşi bana gönderdiğin için Sana nasıl teşekkür edeyim?” Ve bazan Rana’ya takılırdım. “Sen bana Allah’ın hediyesisin” derdim. Toplantı bittikten sonra sunulan ikram da çok güzeldi. Hele orada Fatma Hanım’ın herzamanki incelik, edep ve zerafetiyle masalar arasında servis yapması o muhteşem topluluğa güzellik katan ayrı bir unsurdu. Fatma Hanım’ın bu hizmetindeki erişilmez güzelliği hiçbir zaman unutmayacağım. Allah ondan razı olsun. İki dünyası cennet olsun. Hayat, varoluş, çok güzel bir olay. Ama bir insana özel günlerinde dostlarıyla, sevdikleriyle beraber olması daha da güzel, daha da muhteşem bir olay. Orada bir sevginin beraberce paylaşılması kelimelerle anlatılması mümkün olmayan bir incelik, zarafet örneğiydi. Allah hepsinden razı olsun.


Hayatta öyle olaylar var ki bazan acı, bazan tatlı. Onları her an yaşıyorsunuz, her an varlığınız, benliğiniz hatıralarla dolu. Hani Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın şiirinde olduğu gibi


 


“Ve bir an yaşıyorum


Bütün bir ömre bedel”.


Bir yazar hanım


“Paylaşmak ki o en güzel” 


 


diyordu. Bu sözdeki ihtişamı burada bir kere daha hissettim. Cihana gelmekten maksadın sevmek ve sevilmek olduğunun bir kere daha farkına vardım. Yunus’un vasiyetindeki


“Sev, sevil” sözlerindeki derin manayı bir kere daha idrak ettim. Ne olur bizler bu çağın, bu ülkenin negatifliğini bırakabilsek, bütün dargınlıkları, kırgınlıkları, küskünlükleri unutabilsek. Beraber el ele vererek bir koro oluşturup, sevginin ve dostluğun şarkısını söyliyebilsek. Hepimiz misafiriz. Bir süre sonra hiçbirimiz olmayacağız. O halde bu olumsuz, bu kirli duygulardan bir an önce yol yakınken, hemen şimdi arınabilsek.


 


“Ne olur kirlenmesek, temiz kalsaydık


Dünyanın aldatıcı renklerinden soyunsaydık


Ah, güvercinler gibi böyle saf


Şadırvanlarda kanat çırpsaydık...”


 


 


Neden Hakka göçtüğümüz gün kalbimiz, kafamız düşmanlıklarla dolu olarak Allah’ın huzuruna gidelim? Neden mezarımız güllerle değil de dikenlerle dolu olsun. Bize de yazık değil mi? Ve bu, insanın kendi elinde değil mi? Hani çok söylenen bir şarkı vardır


 


“Ömür dediğimiz şey, küsecek kadar çok mu?”


 


Onu şu anda hep içimden söylüyorum. Aşık Veysel bir şiirinde


 


“Yumma gözün kör gibi”


 


der.  Ne olur biz de faniliğimizi, şu dünyada geçici bir misafir olduğumuzu unutmayalım. Ve Yunus gibi hep tekrar edelim


 


“Sevelim, sevilelim, dünya kimseye kalmaz” diyelim.


 


Selam, sevgi ve saygı ile.


 


Sabri Tandoğan


Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :

Selam olsun bizden güzel dünyaya Yazan Fatma
Cvp: Selam olsun bizden güzel dünyaya Yazan Sabri Tandoğan

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]