Konu : Sabri Babamızdan tespitler...
Gönderen :
Gül Uçar
Tarih :
10/7/2015 12:54:52 PM
.
Birtakım kimseler tasavvuf toplantıları yapıyorlar, ekranlarda sözüm ona tasavvuf konuşmaları yapıyorlar. Kimisinin isminin başında caf caflı unvanlar, kimisinin çalımından cakasından yanına yaklaşılmıyor. Aman Yarabbi! İnsanın aklına ister istemez Mevlâna’nın sözü geliyor. “Nefs içinde yaşayan bir insan, konuşmaya başlayınca, ağzından çıkan sözler sarımsak gibi kokmaya başlar.” Bu kimselerin hiçbir güzelliği, inceliği, zarâfeti yaşamadıkları, yanlarından bile geçmedikleri o kadar belli ki. Kısa bir süre sonra onlardan yayılan negatif elektrikle içiniz daralıyor, bunalıyor, bayılacak gibi oluyorsunuz. Kalkıp ekranı kapatıyorsunuz. Hoş inançlarını yaşantı hâline getiren güzel insanlara da ekranları yöneten despotlar, Firavun taslakları müsaade etmiyorlar. Bugün gözlerden uzak olan bir husus var. Nedense tasavvufun bir kâl ilmi değil, hâl ilmi olduğu unutuluyor. Hiç ışık yanmadan, etrafında pervane döner mi? Mânâ âleminin güzelliklerini içimizde yaşamadan, hâl hâline getirmeden, yazsak ne yazar, konuşsak ne yazar. Gönülden gelmeyen bir söz en yakınlarımız da dahil kimi etkiler ki. İsterse saatlerce konuşulsun, isterse yüzlerce sahife yazılsın. İçten gelmeyen her şey boşboğazlıktan, gevezelikten, kafa şişirmekten başka neye yarar. Hâl ilminde öyle ürpertici bir husus var ki o, bir gerçeği, bir güzelliği yaşayanların en küçük hareketlerine kadar yansıyor. O insanların sessiz duruşunda bile kelimelerle ifadesi mümkün olmayan bir güzellik oluyor. İnsanı ürpertiyor, büyülüyor, etki altında bırakıyor.
Sabri Tandoğan
|