devam...
Fani bir aşkla ya da evlat aşkıyla bile insanın davranışları ve meşrebi değişiyorsa; En yüce olan ALLAH'ın aşkıyla nasıl değişmez, nasıl başka bir insan olmaz ki insan? Yeter ki samimiyet olsun…
Bir zamanlar iyi kalpli saf gönüllü yüce ruhlu bir aşık yaşarmış melek gibi bir tabiatı olduğundan insanların kalbinde ayrı bir yeri ve değeri varmış....insanların boş şeylerle meşgul olmalarına gönlü razı olmaz onları Hakka ve hayra davet eder vaz'u nasihatte bulunurmuş...Bunu kıskanan hasetçi iki kişi insanlar kendilerini sevsin diye onu taklit etmeye çalışsalar da kalpleri karanlık, niyetleri bozuk , karakterleri süfli kişiler olduğundan bunu başaramayınca, arkasından adavet eder, gıybet ve iftirayla her söylediğini çarpıtır kusur bulur hem arkasından hem de yüzüne karşı , incitirler insanların içinde de rencide etmeye çalışırlarmış...O ise bundan habersizmiş gibi davranır onları kırmamaya çalışarak şefkatle yumuşak muamelede bulunurmuş...bunu gören diğer arkadaşı sana böyle yapmaları zoruma gidiyor...şunlara karşılık ver ....haddini bildir der dururmuş...güzel gönüllü aşık ise kalbim sevgilimin aşkıyla öyle dolu ki oraya kötülük,kötü muamele , kin nefret ,kötü söz giremiyor elimde değil hamurum şefkatle yoğrulmuş değiştiremem der geçiştirirmiş incinmeyi incitmeye tercih edenlerdenmiş…
Hazreti Pire göre insan fani bir kişiye hissettiği aşkta vefalı ve sadık olursa iffet ve safiyet korunarak devamlı yakarış halinde bulunursa bu mecazi aşk onu gerçek sevgiliye ,ilahi aşka ulaştırabilir buyurmuşlardır...Kalbin özünde büyük bir sevme potansiyeli vardır , fani sevgiler ve onlara yüklenen anlam bunu karşılayamaz...Kalbi ALLAH kendisi için yaratmıştır oradaki en büyük sevginin Kendisine ait olmasını ister, daha sonra hazret-i Peygambere , diğer sevgiler Ondan sonra gelmelidir...fanide olsa o şeyi sevdiren El-Vedud ismiyle Cenab-ı Hakk’tır mecazi sevgi kalbin talim edişi...bir nevi ön hazırlık bir terbiye altına girmeye başlamasıdır daha sonra mecazi aşık Ya Rabbi ...! sevdiren de sensin Sen sevdirmezsen ben sevemem ki, ama gel geç eğreti olanı istemiyorum ...Ben bunu değil Seni istiyorum, yalnız Seni sevmek istiyorum…! bunu al içimden diye ağlayıp sızlayarak feryadı figan ederse lütuf ihsan sahipleriyle Kerimlerle iş yapmak kolay olduğundan ...Bu ona ilâhi aşkın kapılarını inşAllah açacaktır. Ayette buyurulduğu gibi " Kim ALLAH'a karşı takva sahibi olursa ona bir kutuluş ( çıkış )yolu gösterir. Allah onu ummadığı yerden rızıklandırır. Allah'a tevekkül edene Allah yeter."(Talak/2-3) . " Peygamber Efendimiz de - sallalllahu aleyhi vesellem - şöyle Buyurmuşlardır. " Sen bir şeyi Allah’tan korkarak bırakırsan Allah’ta sana ondan daha hayırlısını verir…" Hazreti pir ise : " Ey gönül...!damlayı anlayan deryayı nasıl aramasın...deryayı bulansa damlayı nasıl bırakmasın?...Ey...! fani sevgili...! sen baki sevgilinin pırıltısını aksettiren bir damla nispetindesin, lakin görevin bitti artık perdeyi yırtma vakti dir...zira perdenin ardında derya bize göz kırpmada..." aşkla ölki diri kalasın "demiş erenler. Hüsnü mutlak (mutlak güzellik) ab-ı hayata erişen için artık Leylâ'lar el olur ...dikenler gül olur...hayat sahneleri ibret olur…küfürler ona iman olur…düşmanlıklar dostluğa dönüşür..aşkla , ölümsüzlüğü bulan aşık sevdiğiyle ebedi baki olur ...Yunus Emre Hazretleri de:
Mecnun'a sordular , Leylâ nice oldu ?
Leylâ gitti adı dillerde kaldı...
Benim gönlüm şimdi bir Leylâ buldu
Yürü Leylâ ki ben MEVLA'yı buldum...
Derviş Yunus bu sırlardan açılma…
Hakkın lütfu görüp gayra saçılma...
İnayeti Hakk olan yerden kaçılma… Sevdiğimiz bir alt komşumuz vardı, birkaç yıl önce lojmana taşındılar onların, kendileriyle birlikte oturan birde görümceleri vardı. Günün bazı saatlerinde genelde akşamları sıkıntılardan bunalmış, ağlayarak bize gelirdi Mesneviden Hazret-i Mevlânâ Pirimden bir şeyler okurduk gülerek giderdi. Bir gün yine ağlayarak gelmişti ; gelinlerinin kız kardeşlerine özenmişti. Benim kimsem yok annem babam da vefat etti keşke bir kızkardeşim olsaydı…! Dedi . Kendisine eğer istersen, kız kardeşin ben olurum demiştim , geçmişte kısa bir evlilik yapıp ayrılmıştı. Daha sonra akrabalar vasıtasıyla, eşi vefat etmiş bir beyle evlenmek niyetiyle bir süre görüşmüştü, tam evleneceklerken Beyefendinin liseye giden kızı bir türlü razı gelmediği için istemeyerek ayrılmak zorunda kalmışlardı. O arada başka birisiyle evlendi. Bize her gelişinde daha da çok ağlar olmuştu . “ – Abla ne yapsam onu unutamıyorum…! “ diye hep dert yanıyordu, . Kendisine sen içinde ki ALLAH ( C:C) ve Peygamber (S :A:V) Sevgisini büyütmeye çalış O güzellik içine gelirse orada başka bir şey bırakmaz Allahu Teâlâ “ Mukallibel Kûlûb “ dur kalbini değiştirir desem de fayda etmezdi.. Beraber çarşıya çıksak hep O kişiyi anlatır “ Bak şurda yemek yemiştik.. Bak Abla şura da çay içmiştik “ Der dururdu. Bir gün mahallede ki yaşlı teyzeyi ziyaret gitmiştik yine Abla unutamıyorum bir türlü diye ağlamıştı …Kendisine yine aynı şeyleri söylemiştim “ unutursun.. unutursun nasibinde yokmuş takdir edilmemiş senin içiin bu da bir sabır imtihanı geçecektir.” Bizi dinleyen yaşlı teyze ise : “ unutulmaz... kızım unutulmaz.. ! kaç tane çocuğu da olsa ne kadar da zaman geçse içinden çıkmaz dedi… Tecrübe konuşuyordu kendisi de zamanında birisini sevmişti. Aradan kaç yılda geçse torunlarımız da olsa unutamadık diye dert yanmıştı…Kendisine şaka yaptık ,,, bak amca vefat etmiş sizi evlendirelim diye “ artık geçti “ dedi Bir süre sonra hep ağlayan arkadaş , zaman içinde eşini sevmişti, şimdi eşi ise ayrılmak için uğraşıyor O ise ayrılmamak için elinden geleni yapıyordu. Eski görüştüğü kişi kızını ikna etmişti, ayrılacağını duyunca kendisini aramıştı. O ise “ iki dünya bir araya gelse artık Onu istemiyorum Abla “ diyordu..Allah Teâlâ kalbini iki yıl bile geçmeden nasıl da değiştirmişti. Halen dualar edip adaklar adıyor eşinden ayrılmamak için, eşiyse mahkemeye başvurmuş durumda …Hakkında hayırlısı olsun diyoruz O ise dinlemiyor… Kaçan kovalanır misali…
Leylâ , Leylâ derken MEVLA' yı buldum... Demesini ne çok isterdim ..Hazreti Mevlânâ: aşk anlatılmaz yaşanır , kalem aşka gelince yarıldı, aşkta yetmiş iki divanelik vardır buyururken ...
...