.
Kıymetli yavrum,
Uzun yıllar önceydi. Beş yaşında bir çocuktum. Rahmetli annemle beraber radyodan bir piyesi dinliyorduk. Piyesin kahramanı kadın, hastaydı. O zamanlar verem ortalığı kasıp kavuruyordu. Bu hanım, veremin son devresindeydi. Artık son günlerini yaşıyordu. Tükürme ihtiyacını duydu. Daima yanında bulunan müşfik eşinden tükürük kasesini istedi. Bu kenarı mavi biyeli emaye beyaz bir tastı. Kocası getirdi. Kadın artık ciğerlerinden gelen kaba bıraktı. Sonra kocasına döndü “Bak, sevgilim” dedi, “beyaz üzerinde kırmızı ne güzel bir kompozisyon oluşturdu”. Bu olayı ömür boyu unutamadım.hayatın acılarına karşı direnmenin hem de mertçe, yiğitçe direnmenin bir simgesi gibi gördüm. Her hatırlayışımda ürperdim. Demek ki bazı insanlar kan tükürdükleri zaman bile onda bir estetik arayacak kadar arınmışlar, temizlenmişler, ruhen yükselmişlerdi. Hayata hep kara gözlüklerle bakan, ruhu kömürlüğe dönmüş insanları düşündüm. Ekşi bir yüz, kirli bakışlar, berbat bir ses tonu, sanki konuşmuyorlar, küfrediyorlar. Bu sersemler ne yaptıklarını sanıyorlar, hele böyle berbad bir eşi olan bir insan kimbilir ne kadar mutsuzdur. Özdemir Asaf bir şiirinde
“Açık ve bilinen bir yönü yok insanların
Onu biz yaratıyoruz”
diyordu. Ahmet Hamdi Tanpınar bir şiirinde
“Hepsi güzeldi, kar, tipi, fırtına
Günlerin geçişi ardı ardına
Hasretiz bir kanat şakırtısına
Mavi gökte kuşlar hala uçar mı?”
diyordu. Kim ne derse desin hayat güzel, çok güzel, inanılmayacak kadar güzel. Dağıyla, deniziyle, yazıyla, kışıyla, sisiyle, bulutuyla bize hep yepyeni güzellikler sunuyor. Bizim görevimiz güzellikleri içimize katabilmek. Onlarla beraber güzelleşmek. Yapabilenlere ne mutlu.
Selam, sevgi ve saygı ile.
Sabri Tandoğan (Efendi Hz)
Himmeti üzerimize olsun