.
Kıymetli yavrum,
Kültür denince her şeyden önce san’at ve edebiyat akla geliyor. Onlar bize görmeyi, sevmeyi ve düşünmeyi öğretiyorlar. Açık konuşalım. Hayatımız gün geçtikçe renksizleşiyor, tatsızlaşıyor, yavanlaşıyor. Tek düze bir hale geliyor. İşte bu hayata yepyeni bir canlılık, ışık, renk, lezzet ve keyif getirmek için dine, tasavvufa, edebiyata, müziğe, resme, bütün güzel san’atlara her zamandan daha fazla önem vermek zorundayız... Bizim de Yunus gibi “Her dem taze doğarız, Bizden kim usanası” diyebilmemiz için, son nefese kadar kendimizi yetiştirmeye, her gün kendi kendimizi aşmaya, “ebedi öğrenci” kalabilmeye çaba göstermemiz gerekiyor. Hayat sonsuz bir hızla ilerliyor. Durmak mahvolmaktır. Yunus, “Bu semaa girmeyen sonunda peşiman olur.” diyor. Varolmak sevmektir, kendini aşmaktır, her an daha iyiye, güzele ve doğruya koşmaktır. Sevmek devam eden en güzel huyum diyebilmektir. Sevdiğimi demez isem sevgi derdi boğar beni diye haykırır büyük Yunus. Dış dünyadaki hiçbir şey insanın içindeki büyük boşluğu, sonsuz özlemi doyurmuyor. İnsan kendi içinde bir âlemdir. Onda hiçbir varlıkta olmayan bir ruh vardır. Evrenin sırrı belki de insanoğlunun içindedir. Okumayı, ama gerçek anlamda okumayı öğrenebilmek sanatların en çetini, en gücüdür. Goethe “Hayatımın seksen yılını bu işe verdim. Yine de kendimden memnun olduğumu söyleyemem” diyor. Hayatta her şey öylesine iç içe ki... Her beraberlik bir ayrılığı, her ayrılış bir beraberliği getiriyor. Biz edebiyatın, güzel san’atların yardımı ile, katkısı ile yaşamı büyütüyor, geliştiriyor, derinleştiriyor, yüceltiyoruz. Sonsuza ulaşıyoruz. Yaşam hiçbir zaman bitmiyor. Her varoluş, kendiyle birlikte ölümü, her ölüm kendiyle beraber yeni bir varoluşu getiriyor. Duygularımız başıboş bırakılmamalıdır. Disipline edilmeli, doğru kanallara çevrilmelidir. Shakespeare “Duygunuzla düşünceniz arasına fesat sokmayınız” der. San’at bizi iç üzüntülerimizin, ezikliklerimizin üstüne çıkarır. Kederlerinin üstüne çıkmayan insanlar, bir süre sonra onların altında kalıp ezilmeye mahkûmdurlar. Gerçek sanat eserleri bizi, mutluluğa götürecek yolu tıkayan huzursuzluklardan kurtarır, içimizi manevî bir ışıkla doldurur. Kendi iç âlemi ile barış içinde olmayan insanlar, huzuru hiçbir yerde bulamazlar. Hayat, varoluş kişiseldir. Kendine özgü bir serüvendir. Huzuru kendi kalbinde bulup hissedemeyen insana, başkaları bunu nasıl verebilir?
Selam, sevgi ve saygı ile.
Sabri Tandoğan (Efendi Hz.)
Aziz Ruhu Şad Olsun