.
Selamün Aleyküm kıymetli kardeşlerim,
Bu yazı 5 yıl önce yazdığım ilk denemelerden bilgisayarım da kalmış sizlere gönderiyorum.
“BİR SEVGİ HİKAYESİ BÖYLE BİTTİ
Son zamanlarda, azıcık bir sıkıntıda ,hastalıkta hemencecik örselenen kanatları düşen, şikayet üstüne şikayet ...! kalp hezeyanlarında , şükürsüzlük girdaplarında isyan edenlere anlattığım bir hikaye vardı.
Recep amca ve Gülhanım teyzenin hikayesiydi bu:
Onlar bizden yaşça büyük hemşehrilerimizdi, bayramlarda bazen ziyaret ederdik onları gözlerinde ışıl ışıl sevgiden bir kandil yanardı ,fakirhanelerinde ne ikram edeceklerini şaşırırlardı. Ne zaman sokakta recep amcaya rastlasam "Değerli hemşehrim, sayın hemşehrim" diye saygıyla davranırdı. Bir gün felç olduğu haberi geldi çok üzüldük,
Recep amca, iki yıla yakındır felçli ve yatağa mahkum eşine küçük bir bebek gibi ilgi ve sevgiyle bakarken, onlar sevgiliden gelen her şey tatlıdır dercesine tevekkül ve teslimiyetle cefayı sefa eylemişlerdi .Dolapları ne kadar boşsa kalpleri o kadar sevgi dolu zengindi, evleri loş olsa da kalpleri aydınlık, ruh dünyaları bahar sabahları gibi rengarenk pırıl pırıldı.. Soğan ekmek yeselerde bitmeyen sevgileri vardı birbirlerine karşı. Evlerine ziyarete gitiğinizde, fütüvvetten ,asrı saadetten esintiler ,bir Ebu Talha, Ümmü Süleym misafirperverliğinden nişaneler bulurdunuz. En büyük üzüntüsü ise kalkıp misafirlerine bir şey ikram edemeyişiydi. Her şeyden önemlisi evrenin çekim alanına gönderdikleri pozitif enerjileri vardı. Gözleri görmese de "Gerçek şu ki; gözler kör olmaz, ancak sinelerdeki kalpler kör olur”(Hacc,46).Ayetini doğrularcasına güzel bakmasına engel değildi. Hafızası gidip geliyor, zaman zaman hizmetini yapan eşini bile tanımıyordu ama hiç unutmadığı bir şey vardı, Rabbi ,öğrendiği duaları ve şükrünü unutmuyor, Rabbi de ona kendisini unutturmuyordu. Acılar çoğu zaman aynıdır insanlarda ama aynı olmayan onları algılayış biçimi, hangi hislerle karşıladığımızdır onları ,perdenin hep ön tarafından bakarız her şeye oysa Rabbimizin her şeyi lütuftur her yaşattığının bir hikmeti vardır. Rabbimiz merhametlilerin en merhametlisidir her ne ile karşılaşsak hayatta Ondandır, bizim hayrımızadır O lütuf ve ihsan sahibidir ..
Ne alırsa sabredene katından daha hayırlısını verir Hz.Mevlana'mız şöyle buyurur :
Hakk’a itiraz olmaz; ALLAH ne alırsa karşılığını verir. Bağını yakarsa sana üzüm verir, bir matem arasında sana sevinç verir. O elsize garibe bir el verir; üzüntüler ocağına sarhoş bir gönül verir. Her sabır sınavının , sabrın arkasında cennet ırmakları sarayları nice kavrayamadığımız nimetler gizlenmiştir. Dünya hayatında başına gelen sıkıntılara , belalara, cefa dikenlerine katlan; çünkü çektiğin acılar ,sıkıntılar seni dikenlerden alırda güllere kavuşturur. Kötülüklere ve cefa dikenlerine katlanan insanların dikene sabreden Gül misali güzel kokuya kavuşup manevi derecelere güzel huylara ulaşılacağını bildirir bizlere.
O akşam ağlayarak gelen arkadaşım " neden hep bu dertler bana ,neden hep ben? Bir şeyim de iyi gitsin şu hayatta ...! Hiç mi yüzüm gülmeyecek bıktım artık ..." derken yine onları anlatmış ,arkasından Hazret-i Kuddusi’nin şu dizelerini okumuştum :
Sabreyle gönül derdine derman gelir elbet,
Sen hastaya bil şöyle ki, lokman gelir elbet.
Her gece temellük ederek, yarine yalvar,
Nalan ola gör ki, sana ihsan gelir elbet.
Kuddusi biçare koma gayrıyı dilde,
Şol hane ki abad, ona sultan gelir elbet.
Birazdan öğrenecektim ki, bu fakir onu anlattığı anda o çoktan, Rahmeti Rahmana kavuşmuştu. Ramazanın ilk günüydü, garibin fakirin salası bile dünyadan ayrılışı gibi sessiz ve derindendi.. Dünyaya karşı oruç tutup ,iftarını ölümle yapmıştı,cenazesinde görünürde bir avuç insan vardı, kimbilir belki arkasında görülmeyen kaç kişi vardı. Herkes o bir tabak aşureyi yemeseydi bu hale gelmezdi dedi, oysa ki bu kaderdi Hz.Mevlana şöyle der:
“İlahi takdirin yüz kadar efsunu vardır,aklı ve akıllıyı bile ahmak eder. Kaza gelince feza daralır. ihtiyat tedbir hükmünü kaybeder.”
“Bela ve gamlar Mevla’nın sevdiklerine gösterdiği kamçıdır, vurdukça kendine çeker.”(İmam-ı Rabbani) ALAH kulunun sevgisinde ki samimiyeti, şükrünü ve sabrını dener, derecesini aşkını artırmak kendisine yaklaştırmak ister. Artık ağlama can ve dinle:
Hüzünler sarmaşık olup acıyı örse de kalbine, Viranelerde açar ya çiçekler yeşerir ya ümitle,
İmar eder ya insan kalbini sevgilerden, en güzel çiçeklerden ve gökkuşağında ki renklerden,
Gözlerden bir ışık vurur ya ruhlara ,bir buyur sesi duyulur ya kalplerden, Tezyin olur ya ruh en lahuti nağmelerden………………
Müzeyyen Cihangiroğlu