.
Kıymetli yavrum,
Hayatın akışı içinde, şöyle çevremize bir bakacak olursak, ne görürüz? Bu bakış ister gözümüzle, ister gazete ile, ister televizyonla olsun. Koşuşturan insanlar. Rahmetli Muhip Dranas bir şiirinde ne güzel söylüyordu;
“Aradıkları şey nedir ki yaz kış,
Dolaşırlar şehrin sokaklarında”
Bedbin, yılgın, usanmış, tükenmiş bakışlar. Mırıltı gibi, dırıltı gibi, hırıltı gibi çıkan bir ses tonuyla, zoraki konuşan insanlar. Pek nadir istisnalar hariç, sevgi yok, saygı yok, insan sıcaklığı yok. Yardım, şefkât duygusu yok. Sürekli bitmek tükenmek bilmeyen şikâyetler. Hayattan, insanlardan, yaşamaktan şikâyet, şikâyet, şikâyet. Sanki bir duman olmuş, bütün çevremizi sarmış. Hep bir özlem; sevgiye, yakınlığa, dostluğa. Sıcak, sımsıcak bir ilgiye, bitip tükenmeyen bir özlem. Nerede o “Seviyoruz, seviliyoruz, güzelliğimiz bu yüzden” diyen, o yiğit insanlar. Nerede o “Komşusu aç iken tok yatan, bizden değildir” Hadis-i Şerifini uygulayan temiz mü’minler. Bunlar kadın-erkek, zengin-fakir kim olursak olalım, çevremize baktığımızda gördüğümüz durumlar, çizgiler. Peki neden böyle oluyor? Neden biz de “Sevelim, sevilelim, dünya kimseye kalmaz” diyemiyoruz, neden?
“Aşk imiş her ne var âlemde,
İlim bir kıyl-u kâl imiş ancak”
diyen o pırlanta insanlar nerede? Bu durumun sebeplerini araştırdığımızda, herkes kendine göre farklı düşünceler, değişik fikirler ileri sürebilir. Naçizâne, ben şöyle düşünüyorum. Asıl sebep, bizdeki sabır ve şükür duygularının yok denecek kadar azalması. Hangi taşı kaldırsanız, altından sabır ve şükür çıkıyor. Dinde sabır, ilimde sabır, güzel sanatlarda sabır, devlet yönetiminde sabır, bir ailede mutlu, huzurlu ve sevgi dolu bir havanın oluşmasında sabır, bir işyerinde sıcak, temiz, nezih, şefkât ve yardım dolu bir havanın teşekkülünde sabır.
Selam, saygı ve sevgi ile.
Sabri Tandoğan Efendi Hz.