.
Kıymetli yavrum,
Hayat, insan ruhu, insan ruhundaki ukdeler o kadar derin ki ve bir insanı eleştirmek, yargılamak o kadar kaba, o kadar anlayışsız, o kadar duygusuz kalıyor ki. Bir bakış bile her şeyi anlatmaya yeterken, kelimelere ne gerek var? Rahmetli Münir Bey, “Bazen sükut etmek, cevap vermemek, en güzel cevaptır” derdi. Çok saçma, edepsizce bir hücum karşısında bir incelik, bir edep, bir zerâfet heykeli gibi sessizce başımızı öne eğerek sükut etmek kadar anlamlı, ürpertici, hayranlık uyandırıcı ne olabilir? Tarih boyunca bütün mistik inanışlarda hep sükut ön planda olmuş, bütün insanlara tavsiye edilmiştir. İnsanın ağzındaki dilden daha fazla, daha çok mesaj aracı insanın duruşu, bakışı, kafasından çıkan elektrik, hâl dilidir. Tasavvuf kitaplarında hep “Kâl dili önemli değildir, siz hâl diline bakın” diye öğüt verilir. Bu günümüzde de son derece önemli. Ben Ömer Efendi Hoca’ya, Sadettin Evren’e, Hasan Lütfi Şuşut’a, Paşa Dede Hazretlerine, babaanneme, anneme, merhum Rana Hanıma hep "hâl"lerinden dolayı hayranlık duydum. Laf ebelerinden, dili kürek gibi sarkan insanlardan hep uzak kalmaya çalıştım. Bir atasözü ne kadar anlamlıdır: “Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az.” Felsefe tarihini inceleyin, en büyük filozofların, en büyük düşünürlerin öğütleri hep şu olmuştur: “İnsanları yargılamayın”. Bu konuda söyleyeceklerim bu kadar.
Gelelim işin bir de öbür tarafına. Acaba aynada kendimize bir baksak, ne göreceğiz? Bir insanı eleştirmek, yargılamak hakkını bize kim verdi? Tarihin yetiştirdiği en büyük insanları inceleyin. Peygamberleri, velîleri, büyük âlimleri, büyük düşünürleri, büyük sanatkârları, büyük devlet adamlarını, büyük sanayicileri, büyük işadamlarını. Hiçbirinde bu iki duruma rastlayamazsınız. Biz kim oluyoruz, biz neyiz ki bir başka insanı yargılayabilelim. Bu biraz haddini aşmak değil midir? Bu insanlar bu hakkı kendilerinde nasıl buluyorlar? Bu yetkiyi kimden alıyorlar. Hayret doğrusu. Kâinatın yetiştirdiği en büyük şair Yunus Emre bir şiirinde
“Miskin Yunus, sen seni
Bir adam mı sanırsın
Halini, miktarını
Bil derlerse ne dersin”
diyor. Bir başka şiirinde ise şöyle anlatıyor:
“Kakımak olaydı ger
Muhammed de kakırdı
Vara yoğa kakırsın
Sen derviş olamazsın”
Kakımak; itiraz etmek, şikayet etmek, eleştirmek, yargılamak mânâsında.
Selam, sevgi ve saygı ile.
Sabri Tandoğan Efendi Hz.
Aziz Ruhuna Fatihalarla...