.
Merhaba sevgili gönül dostlarım.
Efendi Hz. Sabri Babamız: “Hoşgörünün olmadığı yerde ot bile bitmez. Hoşgörüden uzaklık Hak’tan uzaklığın belgesidir. Sosyal hayatta en faydalı fazilet hoşgörüdür. Gerek şahsen gerek toplum halinde huzur içinde yaşamak istiyorsak, mutluluğun güzelliğini tatmak istiyorsak, hoşgörü kapısından geçmek zorundayız.” Buyuruyor değerli büyüğümüz. Bizlerin çok ince ince düşünmemizi sağlıyor. Demek ki hoşgörünün olmadığı yerde ot bile bitmez ise hoşgörünün olmadığı yerde yaşamın da anlamı kalmaz. Demek ki hoş görünün olduğu yerler çayır çimen olur, bir bahar havası olur. Hakka Hakikate yakınlık olur. Bir bayram olur, her zerreye yakınlık olur. Ben gider sen kalır. Sosyal hayatta en faydalı fazilet hoşgörüdür. Demek ki hoşgörülü bir insan olmaz isek sosyal hayatta da faydalı olamayacağız Allah korusun. Ne kadar güzel ilim irfan fark edersek. Doğru ya ne zaman çevremizde işyerimizde sosyal hayatımızda hep hoşgörü sahiplerine yaklaşabiliyoruz. Neden Allah’a Peygambere yakın insanlar oluyor onlar. Efendi Hazretleri Sabri Babam da öyleydi. Bizlerin hatalarımızı yüzümüze vurmazdı. Güzellikle ikaz ederdi hemen anlardık hatamızı sevinirdik düzelteceğiz diye.
Hoşgörü sahibi insanlar her zaman gürültüden patırtıdan uzak yaşar. Olumsuz bir durumda hemen sükutla cevap verir. Karşıdaki cevabı alır, ses kesilir, demek ki bütün tartışmaların sonu hoşgörüden uzak yaşamaktadır. Büyük Yunus ne güzel söylüyor: “Yaratılanı hoş gör yaratandan ötürü” Bizlere bas bas bağırıyor sesimi duysunlar diye. Kendi adıma söylüyorum. “Gerek şahsen gerek toplum halinde yaşamak istiyorsak, mutluluğun güzelliğini tatmak istiyorsak, hoşgörü kapısından geçmek zorundayız.” Buyuruyor değerli büyüğümüz. Hoşgörüyle biz güzel insanların mutluluğun güzelliğin zirvesine çıkacağımızı söylüyor. Çok şükür yaşamın iliğini kemiğini sunuyor. Düşün hayatta insanın iliğinin kemiğinin olmadığını, yaşam biter. Demek ki hoşgörüden uzak yaşayan da ölüden ibaret olsa gerek. Düşün çevremizdeki hısım akraba, dost, kardeşi hoşgörmez isek yalnız kalırız. Ne tadımız ne tuzumuz olur. Düşünelim tatsız tuzsuz bir yemek nasıl olur? Elbette lezzet bulamayız. Örneğin doktor hastaya perhiz verir, hastaya sorarız: Nasılsın? Yiyemiyorum tadı tuzu yok der. Doktora kızamaz çünkü iyileşmesi için o duruma sabredecek. Bazen manevi büyükler imtihan eder bazı sebeplerle. Talebe o duruma sabrederse tedavisini olur. O onun daha iyileşmesi için bir tedavidir. Talebe idraki açıksa kızmaz, hoş görür o durumu şifası gelene kadar bekler bekler sonra şifasını buldu mu ballar balını buldum der çok şükür. Demek ki hoşgörüyü yaşamadan hiçbir güzelliğe ulaşılmıyor.
Anladığıma göre Rabbim içimize genişlik versin bizleri huzurda huzura erdirsin amin. Efendi Hz.Sabri Babama yakınlarına selam olsun Yattığı yer nuru ala nur olsun amin.