.
Kıymetli yavrum,
Şöyle etrafımıza bir bakalım. Olup bitenleri, yazılıp çizilenleri, söylenilenleri dikkatlice inceleyecek olursak ne göreceğiz. Bir curcuna, bir patırtı, bir gürültü, bir kaos. Sevgi, saygı, edep, incelik, zarâfet, şefkat, merhamet artık bir süre sonra sözlüklerde bile zor rastlanacak kavramlar. Genel havaya egemen olan edepsizlik, hayâsızlık ve şirretlik. Böyle bir ortamda yine de dürüst olmaya, helâl kazanmaya, efendice yaşamaya mecburuz. İnançlarımızdan ödün vermemek durumundayız. O halde ne yapalım, nasıl edelim, ne şekilde hareket edelim ki her şeye rağmen tertemiz, pırıl pırıl yaşayalım. Kur’an-ı Kerim’deki “O senden razı, sen ondan razı olarak gir cennetime” emri ilâhisini gerçekleştirebilelim. Bazı insanların yaptıkları gibi, çevredeki pislikleri, iğrençlikleri gördükten sonra, eh ne yapalım, biz de onlara uyacağız demek, bizi sadece onlar gibi olmaya götürür. Fransız şairi Valery “güç durumlar karşısında mukavemetin nedir?” diye sorar. Bir gün, bir sohbet toplantısında, bir İslâm büyüğüne, “efendim, çevremiz kötülüklerle dolu, biz ne yapabiliriz ki, elimizden ne gelir” denildiğinde, o büyük zat “Kötülük senin sınırına geldiğinde duruyor mu, buna bakacaksın. Önemli olan kötülüğü kendi sınırında durdurup, içeriye geçişe izin vermemektir.” der. İnsanın gerçek kıymetinin olup olmadığı, işte bu noktada anlaşılır. Büyük milli şairimiz merhum Mehmet Âkif bir şiirinde “Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır.” der. Başkalarını eleştirmek kolaydır, toplumu eleştirmek kolaydır. Önemli olan Hazreti İbrahim’in yaptığını yapmak, Nemrut’un ateşinin ortasında bir cennet bahçesinde yaşamaktır. Bu mümkün mü? diyeceksiniz. Mümkün ya. İnanmazsanız gelin göstereyim. Günümüzde nice güzel insanlar var. Çevrelerindeki bütün olumsuzluklara rağmen tertemiz, pırıl pırıl, bir gül yaprağı gibi yaşıyorlar. Onların hayatına egemen olan, sadece sevgi, saygı, hoşgörü, edep, incelik, zarâfet, şefkat, yardım, merhamet...
Selam, saygı ve sevgi ile.
Sabri Tandoğan Efendi Hz.
Rahmet ve Şefaat Gani Gani Üstlerine Olsun