Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Fıtrata uygun yaşamak.
Gönderen : Reyhan Kaya
Tarih : 1/26/2016 11:25:39 AM


.


Allah'ın boyası, değişmeyen boyadır. Modaya tabi değildir. Mevsimlik boyalar mevsimlik hevesleri temsil eder. Fıtrat yazboz tahtası değildir. Markadır, hem de Allah'ın markası. Bu markayı taşıyanlar kaliteyi temsil ederler. Dolayısıyla müslüman demek kalite demektir. Bugün dünyada kaliteyi temsil etmiyorlarsa fıtrata uygun yaşamıyorlar demektir. Fıtrata uygun yaşamak sadece Allah'a kullukla mümkündür. İlahi boyayı taşımanın, samimiyetin en önemli göstergesi ivazsız, garazsız kulluktur. Başka boyalara, ilahi olmayanlara bel ve gönül bağlayanlar yanıp sönen , açıp solan, doğup batan mevsimlik şeylere bel ve gönül bağlayanlardır.


 


çok kıymetli babacığım bu güzel alıntı Altınoluk dergisinden. Benim çok hoşuma gitti sizlerle paylaşmadan yapamadım. Herkesin çok dikkatli ve düşünerek okumasını istirham ediyorum. çünkü altında çok derin düşünceler yatıyor.


 


(Bu arada babacığım anti parantez Hacca gidip gitmediğinizi çok merak ediyorum sormamda bir mahsur yoktur inşallah. Bir de eğer gittiyseniz yaşadıklarınızla ilgili güzel anılarınızı dinlemek isterim)


 


Allah'a emanet olun.O mübarek ellerinizden öpüyorum.Dualarınızı eksik etmeyin. Hoşçakalın...






Sayın Sabri Tandoğan Efendi Hz’nin cevaben yazdıkları :


Sayın Reyhan Kaya,
4.11.2006 tarihli mailinizi aldım.


Kıymetli yavrum, bir dergiden alıntı yaparak gönderdiğin mail için çok teşekkürler. Gerçekten son derece önemli bir konu. Günümüzde yapılan evliliklerde karşılaşılan hüsranın bence en büyük sebebi eşler arasında müşterek kriterlerin olmaması. Daha nikah memurunun önündeyken başlayan nefislerin çarpışması giderek artan bir tempoda ömür boyu devam ediyor. Ya o birlik boşanmayla bitiyor veyahut kavgalar, kırıcı sözler, dargınlıklar, küskünlükler hayat boyu sürüyor. Bunu kimi ekonomik nedenlere kimi klasik gelin kaynana kavgalarına bağlıyor. Ben öyle düşünmüyorum. Atasözünü hatırlayalım “İki gönül bir olursa samanlık seyran olur”. Diyeceksin ki sen buna inanıyor musun? Evet yavrum buna bütün kalbimle inanıyorum. Kendi hayatım bunun en güzel örneği. Merhum Rana Hanım’la kırk dört yıl evli kaldık. Bir kere birbirimize küsmedik, darılmadık, bir kere kavgamız, münakaşamız olmadı. Her gün artan bir sevgi halesi içinde karşılıklı sevgi, saygı, edep ve incelikle 14 şubat 2006’ya kadar bu böyle devam etti. Bu kırk dört yıl içinde bir kere bile Rana’nın önünde ayak ayak üstüne atmadım, bir kere bile ona yüksek sesle hitap etmedim. Hayatımda bir kere bile lütfen kelimesini kullanmadan ondan bir şey istemedim. Ama ev hali bu, gün oldu kuru ekmek yedik, ama yine sevgimiz, saygımız devam etti. Çünkü evimize ilk girdiğimiz günün ilk saatinin ilk dakikasında iki hukukçu olarak bir akit yaptık. Bak Rana’cığım dedim, biz şu andan itibaren Allah’ın önünde ve kanunun önünde evliyiz. Bu evliliğimizin ömür boyu karşılıklı sevgi ve saygı içinde geçmesi için ben bir konuda anlaşmamızı istiyorum: Şu andan itibaren bu evde ne senin dediğin olacak ne benim dediğim olacak, ortak kriterlerimiz Allah’ın emirleri ve Peygamber Efendimiz’in yaşantısı olacak dedim. Rana kabul etti. Allah’ın huzurunda bir akit yaptık ve son ana kadar ikimiz de o akde riayet ettik. Sonuç çok güzel oldu. Kırk dört yıl, kırk dört dakika gibi geldi, geçti. Bu süre içinde tek düşüncemiz yapabildiğimiz kadar Allah’ın emirlerini ve Peygamber’in buyruklarını uygulamak oldu. O zaman ortada sadece bir güzel, bir nezih, tertemiz bir dostluk kalıyor. İnsanları birbirine düşüren, birbirinden soğutan, birbirinden nefret ettiren hep nefis oluyor. O, bu evde benim dediğim olacak çirkinliği yok mu, her şeyi bir anda rezil ediyor, mahvediyor. Birinde uyanan nefis karşı tarafı da cidale sürüklüyor. Niye diyor senin dediğin olacakmış, asıl benim dediğim olacak. Ve bu çirkinlik her gün biraz artan tempoyla sürüp gidiyor. Allah bütün evlilere böyle tatlı, güzel, nezih bir şekilde anlaşmayı, uyuşmayı, sulh içinde bir arada yaşamayı nasip etsin. Hayat o zaman güzel, yaşamak o zaman anlamlı. O zaman o evlilik rüya dolu, aşk dolu, şiir dolu bir güzellik oluyor.
Yunus bir mısraında “Seni deli eden şey, yine sendedir sende” diyor. Bugün pek çok insanın algılayamadığı, özümleyemediği bir hayat realitesi. Biz hep kendi başarısızlıklarımızdan, aptallıklarımızdan sürekli olarak başkalarına çamur atarak kurtulmaya çalışıyoruz. O zaman ne oluyor; kurtulacağımız yere büsbütün batıyoruz. Halbuki yine, Yunus bize kurtuluş yolunu gösteriyor:



“Gelin tanış olalım,
İşi kolay kılalım,
Sevelim sevilelim,
Dünya kimseye kalmaz”



diyor. Kıymetli yavrum şuna kesinlikle inanalım ki insanoğlu nefsin elinden yakasını kurtaramadığı sürece ne mutlu olabilir, ne huzurlu yaşayabilir. İnsanoğlu ben, ben diye ayak dirediği sürece kendi cehennemini kendi hazırlar. Şeytan ben, ben dediği için cennetten kovuldu. Allah bizi de, yeryüzündeki bütün insan kardeşlerimizi de bu âkibetten korusun.
Çok değerli yavrum, yeni maillerini bekliyor, selam, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.


Sabri Tandoğan Efendi Hz.


Rahmet ve Şefaat Gani Gani Üstlerine Olsun


 

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]