.
“Deme neden bu böyle
Yerincedir o öyle
Mevla görelim neyler
Neylerse güzel eyler”
İlkesine göre hareket eder.
Rahmetli eşimle evlenmek üzereydik. Herkes kendi çeyizini tuttuğumuz eve getiriyordu. Birgün on sekiz tane beyaz çorap eşimin dikkatini çekti. Ben dedi, erkeklerin beyaz çorap giymesinden hoşlanmam. Hemen, o on sekiz çorabı aldım, bir gazetenin içine koydum, sicimle sımsıkı bağladım. Hala gardrobun bir köşesinde durur. Birgün yemek yemiş, eşimle sohbet ediyorduk. O sıralar hanımlarda çuval modası vardı. Dümdüz, çuval gibi bir moda. Ama vücut hatlarını belli ediyordu. Eşim, benim fikrimi sordu. Hoşlanmadığımı söyledim. Biraz sonra eşim içeriye gitti, bir süre gelmedi. Merak ettim, ben de gittim, baktım. Rahmetli, gardıroptan çeyiz getirdiği iki çuval elbiseyi önüne koymuş, makasla dilim dilim doğruyordu. Ürperdim, gözlerim yaşardı. Hiçbirşey söylemedim. Ama rahmetliye karşı olan sevgim, saygım, hayranlığım daha da arttı...
Kıymetli yavrum, evlilik saygı ister, fedakarlık ister. Ben, aklıma geleni yaparım demek insanı bir yere götürmez. Sadece bugünkü çağdaş, rezil, kepaze evlilikleri ortaya çıkarır. Sonra bir durum daha var. Bir tarihte bir genç kızımız sahneye çıkmıştı. Çok güzeldi. Alımlıydı, dikkatleri çekiyordu. Onunla bir ropörtaj okumuştum. Gazeteci soruyordu: “Gece program bittikten sonra çapkın erkeklerden beraber çıkalım mı teklifini alıyor musunuz?” Genç sanatçı cevap veriyordu: “Evet, birçok teklifler geliyor. Ama çoğu kadınlardan”. Bugün toplumda gözü şehvetten başka birşey görmeyen hasta, sapık, lezbiyen, manyak tipler de türedi. Eşiniz kıyafetleriniz konusunda sizden daha dikkatli olmanızı istiyorsa ona anlayış gösterin.
Ben rahmetli eşimle beraber kırk dört yıl tarihin en büyük aşklarından birini yaşadım. Ama beyaz çorap örneğinde olduğu gibi ona hiç itiraz etmedim. Onu sevdim, onu deliler gibi, çılgınlar gibi sevdim. Hala da seviyorum. Evin her köşesinde onun resimleri var. Hayat böyle yavrum. Ona buna itiraz etmekle Anadolu tabiriyle “çemkirmek” le bir yere varamayız. Olsa olsa sevgiye susuz, iltifata susuz, güzelliğe susuz bir zavallı feminist kadın olarak maçı bitiririz. Bize de yazık değil mi? Sevmek, sevilmek, özlenmek, beklenmek bizim de hakkımız değil mi? Lütfen bu feminist ayakları bırakalım, aşka koşalım, aşka... Sonsuz olan, büyük olan ebedi aşka koşalım...
Selam, sevgi ve saygı ile.
Sabri Tandoğan Efendi Hz.
Mekanı Âli Olsun