Sabri Tandoğan Efendi Hz.: İnsana hayatı zehir eden, kafasının içindeki zehirlerdir. Biz kendi kafamızın içini sevgi ile, saygı ile doldurunca, bütün kainat cennet oluyor, haliyle de mutsuzluk, bunalım ortadan kayboluyor. İnsan daimi olarak iki zıt kutbun etkisi altındadır: Pozitif ve negatif, cennet ve cehennem. Hayat ne bir doluş, ne bir boşalıştır. Hayat sürekli eksi ve artının mücadelesidir. Her an negatiften, pozitife geçmeye çalışacağız. Sofrada yemek yememiz bile bir imtihan, para harcamamız imtihan, insanlarla dialoğumuz imtihan. Hep kafamızın içini negatiflerle dolduruyoruz. O yüzden bu kadar çok mutsuz, bunalımlı insan var.
Bir sevginin uyanması ve ebediyen sürmesi için sabır lazım. Biz kendimize sevgi, saygı duymazsak, başkasına da duyamayız. Benlik bir tarafa konulunca bütün yollar açılıyor. Huzurlu oluyoruz. Mutlu oluyoruz. Allah, “ben” diyenleri sevmiyor.
-Efendim bu sevgi boyutu sizin şu mısralarınızdaki gibi mi; “Yeryüzündeki bir kum tanesinden, gökyüzündeki samanyoluna kadar, bütün kainatı aşkla kucaklamak. ”
Sabri Tandoğan Efendi Hz.: Evet öyle. Evrensel sevgiye ulaşmak gerekiyor. Eşyanın da dili var, gönlü var. Hayatta cansız hiçbir şey yoktur.
-Sanırım bunları aştığımız an yaşama sanatı başlıyor.
Sabri Tandoğan Efendi Hz.: Yaşamak bir sanat, o sanatı becerebilen çok az insan var. Yaşama sanatı sanıldığı gibi zenginlikle, mal mülk ile, mevki, makam ile olmuyor.
Gönül Sohbetleri Kitaplarından